Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-52

30 Ocak 2024 - 20:57 - Güncelleme: 30 Ocak 2024 - 20:58

Macit Hocanın Araba Macerası
Ben Macit hocayı araba kullanırken hiç görmedim. Demek ki belli bir süre araba kullanmış. Ya hocanın kendisinden ya da bölüm hocalarından dinlediğim ve aklımda kalan Macit Hocanın araba kullanma macerası şu şekilde cereyan etmiştir: Macit Erbudak Hoca, Anadol marka arabası ile Kadıköy’deki evinden üniversiteye gidip gelmektedir. Ayni semtte oturan asistanları da bazen kendisine eşlik eder. Bu gidiş gelişlerde hocanın arabası bazen arıza yapmakta ve asistanların arabayı arkadan itmesi ile tekrar çalıştırılıp yoluna devam etmektedir.
Bu şekilde arkadan itme ile çalıştırma olayı zaman zaman meydana gelmiştir. Ancak bir defasında, asistanların arkadan itmelerine rağmen araba bir türlü çalıştırılamamıştır. Macit hoca asistanlarından birine tamircinin yerini tarif ederek getirmesini söyler. Bunun üzerine asistan, tamirciyi biraz sonra arabanın yanına getirir.
Tamirci ön kaputu açıp, Macit hocanın direksiyon koltuğuna oturmasını söyler. Hoca oturduktan sonra, tamirci hocadan arabayı çalıştırmasını söyler. Hoca kontağı çevirir fakat araba çalışmaz. Bunun üzerine tamirci elindeki çekiçle bir yerlere vurur ve “Macit hocam şimdi tekrar çalıştır” der. Hoca kontağı çevirir çevirmez araba çalışmaya başlar. Hoca sevinerek tamirciye borcunun ne kadar olduğunu sorar. Tamirci “1000 tl “der. Hoca yerinden zıplar kafası arabanın tavanına çarpar. Hoca şaşırmıştır, fiyatı çok bulur ve” bir iki çekiç vurmanın bedeli bu kadar çok mu olur? İnsaf et der.” Bunun üzerine tamirci hocaya” hocam çekiç vurmanın bedeli 5 tl, nereye vuracağını bilmenin bedeli 995tl dir” der.
Üniversiteye Almakla Hata Etmişiz
Eğitim ve öğretimi seven herkes için üniversite yaşamı gıpta edilesi bir yaşamdır. Çünkü öğrencilere verilen dersler için veya kariyer araştırmaları için kütüphanede veya internette literatür tarayarak yeni bilgiler araştırmak heyecan verici olur. Bu çalışmalar sırasında ilgi alanına giren güzel bir çalışma bulununca insan heyecana kapılır ve bu konuyu içeren yapıtın künyesi notlar arasına kaydedilerek daha sonra bunun detaylı bir incelemesine geçilir. Kitap veya fotokopi ya da internetten konunun ince detayları öğrenilip istenen çalışmada atıf yapılarak kullanılabilir. Çeviri yapmak gerekiyorsa çevirisi yapılır.
Tüm bu çalışmalar heyecan verici çalışmalardır. Hele konu anlaşıldıysa mutluluk katsayısı yükselmeye başlar. Öğrenilen bilgileri yeri geldiğinde meslektaşlarla ve öğrencilerle paylaşmak insana mutluluk verir. Bu konuda sorulan sorulara tatmin edici yanıtlar vermek ayrı bir sevinç kaynağı olur. Böyle geçen bir günün sonunda araştırma hevesi daha da artar. 
Benzer şekilde günlük rutin derslerde yeni öğrenilen bilgilerin öğrencilerle paylaşmak ve konunun anlaşıldığını öğrencilerin gözlerinden hissedildiğinde yaşanan bahtiyarlık, bir hocanın günlük yorgunluklarını ve streslerini unutturur. Böyle bir dersin ardından sınıftan sanki dinlenmiş gibi çıkılır.
Bazan araştırılan konu demir leblebi olur. Hemen anlaşılmaz. O zaman konunun anlaşılması için gelsin yeni arayışlar. Konuda geçen yeni kavramların, yeni formüllerin kökeni nedir? sorgulamaları başlar. Kaynaklara başvurulur. Arkadaşlara danışılır. Elde edilen ipuçları ile konu üzerinde tekrar çalışma başlar. Bu döngü, konu anlaşılıncaya kadar bu şekilde sürer gider. Bir akademisyenin günlük yaşamı bu şekilde özetlenebilir.
Akademisyenler bu tempo ile günlük çalışmalarını sürdürürlerken, zaman zaman bir araya gelerek satranç, briç, vb. gibi oyun oynayarak beyin çarklarının paslanmasını önlemek isterler. Bir gün koridorda Prof. Dr. Burhanettin Tansuğ ve Prof.Dr. Ahmet Açlar hocalarımla karşılaştım. Birç oyunu için bir eleman arıyorlardı.
Burhan hocam “İbrahim briç oynamak için bir oyuncuya ihtiyacımız var, gel de oynayalım” dedi. Üç oyuncu bulmuşlar. Fakat briç dört kişi ile oynandığı için mutlaka dördüncü bir oyuncuya gereksinmeleri varmış. Briç oyununu da çok seviyorlar. Ben de “Hocam ben briç bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Burhanettin hocam bana “Vay be biz seni üniversiteye almakla hata etmişiz!” diyerek yanındaki Prof. Dr. Ahmet Açlara dönüp “Ahmet bundan sonra asistan alırken soruların arasına birde briç ile ilgili bir soru koyalım” demişti. Burhanettin hocam böylesine espritüel biriydi. Toprağı bol olsun.

Bu yazı 203 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum