Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-46

06 Ocak 2024 - 18:14 - Güncelleme: 06 Ocak 2024 - 18:16

Telefon Sorunu
Yeni mahalledeki evimizde yaşam devam ediyordu. Herkes kendi işine odaklanmış onunla uğraşıyordu. Benim işim belliydi. Sabit bir işim vardı. Eşim Emine Hanım henüz çalışmıyordu. Evde kalıyordu. Fakat öğretmenliği bırakıp rehberliğe başlayan kayın biraderim Abbas’ın işi sabit bir yerde değildi. Turist gruplarını getiren ve onların Türkiye genelinde gezilerini organize eden Turizm acenteleri ile çalışıyordu. Çok sayıda turizm acentesi bulunmaktaydı. Ne zaman hangi acenteye turist grubu geleceği belli olmuyordu. Yani bir rehberin her gün düzenli olarak gideceği bir turizm acentesi olmaz.
Bir rehber için hem iş yeri değişkendir hem de iş zamanı değişkendir. O zaman işe ulaşıp çalışabilme sorunu nasıl çözümlenebilir? Elbette telefon yardımı ile. 1970 li yıllarda cep telefonları henüz piyasaya çıkmamıştı. Evlerde sabit telefon kullanılıyordu. Evimizde sabit telefon yoktu. Eşim ve benim için telefon olmayışı sorun teşkil etmiyordu. Oysa şimdilerde bir saat bile telefonsuz kalamıyoruz.  Fakat kayın biraderim Abbas Ataman, lise öğretmenliğini bırakıp, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca dillerinden profesyonel turist rehberliği yapmaya başlayınca telefon onun için gerekli olmuştu. Evimizde telefon olmayışı, Abbas Beyin randımanlı bir rehberlik yapmasına engel teşkil ediyordu.
Bu sorunu aşmak için, Abbas Bey turizm acentelerine giderek kendisini tanıtıyor. İhtiyaç halinde çalışabileceğini söyleyip evimizin yakınındaki bakkalın telefon numarasını onlara veriyordu. Bu defa her gün bakkala gidip şirketlerden telefon gelip gelmediğini sormak gerekiyordu. Kendisi evde olduğunda bu işi yapıyordu.  Fakat evde olmadığı zamanlarda bakkala gidip telefonun gelip gelmediği düzenli olarak kontrol edilemiyordu.
Bakkala gidip sorduğunda ise bakkal; “Abbas bey, seni dün acenteden aradılar. Uğramadığınız için size bilgi veremedim” şeklinde bir cevapla karşılaşıyordu. Böyle olunca da turist grubu başka bir rehbere veriliyor ve Abbas Bey işi kaçırmış oluyordu. Fakat bazen de tesadüfen iş yakalanabiliyordu. Bir süre bu şekilde zorluklar içinde para biriktirip nihayet eve sabit bir telefon aldı. O zamanlarda telefonlar çok pahalıydı. Telefon alındıktan sonra turizm şirketleri ile iletişimi daha kolay olmuş iş takibi rahatlamıştı.
Yeni Bir Eve Taşınıyoruz
1978 yılı içinde, doktora savunmamı yapmazdan önce evimizi değiştirmek zorunda kaldık. Ev aramayı dikilitaş çevresinde yaptık. Konu komşuya, Bölümümdeki hocalarıma ve arkadaşlarıma haber verdik. Nihayetinde Darphane’nin arkalarına isabet eden Mehmetçik İlköğretim Okulu yanındaki Gül Apartmanı’nda bir daire bulup taşındık. Girişin üzerinde sobalı bir daire idi. Her dairenin, apartmanın en alt katında kömürünü koyabileceği bağımsız bir bölümü vardı. Ev sahibimiz emekli karı-kocaydılar. Onlarda üst katımızda oturuyorlardı. Zaman içinde ailece birbirimizi sevdik. Kiramızı bir gün bile geciktirmiyordum. Ayni katta yan dairede, ana bilim dalımızın öğretim üyelerinden Ömer Aydın hocam kalıyordu.
Bu evde yaklaşık iki yıl kaldık. Üniversiteye yakındı. Yürüyerek gidip gelebiliyordum. Kayınbiraderim Abbas Ataman Kapadokya’da belli bir süre turist rehberliği yaptı. Biz bu eve taşındıktan yaklaşık bir yıl sonra Abbas Ataman da biz de kalmaya ve rehberliği İstanbul’da sürdürmeye başladı. İstanbul’da çalışması devam ederken, nişanlanıp evlendi. Doktora çalışmamda jüri üyesi olan Prof. Dr. Ali Tuğluoğlu ile bacanak oldular.
Yaklaşık bir yıla yakın iki aile bu evde birlikte kaldık. Doktora çalışmamı bu evde iken tamamladım. O dönemde bilgisayar kullanımı yaygın hale gelmemişti. O nedenle doktora tezimin yazımını bu evde daktilo ile yazarak tamamladım. Karbon kağıtlarının arasına birkaç A4 kâğıdı koyarak yazardım. Böylece o sayfanın yazımı bittiğinde ayni sayfanın birkaç kopyasını elde ediyordum. O günkü   yazı yazma konforu ile bugünkünü kıyasladığımda teknolojinin ne kadar geliştiğini görüyor ve bunu gerçekleştiren bilim insanlarına şükranlarımı sunuyorum.
Bu evde otururken unutamadığım anılarımdan biri de açık unutulan bir musluk nedeniyle oturma salonumuza su basması olmuştur. Sabah kalktığımızda salonun tamamen su altında kaldığını gördük. Hemen suyu boşalttık ortalığı sildik süpürdük. Her şey normal görünüyordu. Fakat akşam eve geldiğimde gözlerime inanamadım. Salonun ortası yaklaşık 30-40 cm kabarmıştı. Ahşap parkeler şişmiş yukarı doğru yükselmişti. Daha sonra odanın parkelerini yeniden yaptırmak zorunda kalmıştık. 1980 askeri darbesi de bu evde yaşadığımız zaman diliminde meydana gelmiştir.

Bu yazı 260 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum