Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Yaşamak Pahalandı!

02 Ekim 2021 - 14:58 - Güncelleme: 02 Ekim 2021 - 14:59

Son zamanlarda, artan hayat pahalılığı herkesin gündeminde. Ülkenin her meselesi, bizde siyasi münakaşa konusu olur. Muhalefet iddia eder, iktidar kabul etmez. Ama hayat pahalılığı öyle olmadı. İktidarın en yetkili isimleri bile, yaşanan gerçeği görmezden gelemiyor.
            Çünkü herkes hayatın içinde. Alış veriş yapıyor, bir şeyler satıyor ve alıyor. Dolayısıyla pahalılığı bire bir yaşıyor. Ne görmezden gelmenin bir anlamı var, ne de felaket senaryosu yazmanın.
            Bu ekonomik kriz lafı, en az 50 yıl bizim hayatımızdan hiç eksik olmadı. Neler gördük neler. Sigara kuyruğunda kavga edenleri, mazot kuyruğunda birbirine girenleri gördük. Karaborsaya düşen nice mallar gördük.
            Kriz böyle bir şeydi.
            Bugün ekonomide, böyle bir kriz yok. Ama müthiş bir ekonomik darlık ve sıkıntı var. Zira paramızın değeri, hızlı biçimde düşüyor. Alım gücü azalıyor, fiyatlar tavana doğru gidiyor.
            Yani enflasyon azgınlaşıyor.
            Her ne kadar, resmi açıklamalarda bildirilen bir oran olsa da, hayatın içindeki rakam korkutucu boyutlarda.
            Çiftçilerle konuşuyorum, ağızlarından ateş çıkıyor. Gübre fiyatları ikiye üçe katlamış. Akaryakıt öyle, ilaç fiyatları öyle. Bir tek yetiştirdiği ürün yerinde sayıyor. Topraktan vazgeçmek zorunda kalanlar var. Çünkü ekip biçerse, zarar yazacak.
            Şimdi gıda fiyatlarındaki anormal artışları nasıl önleyeceğiz. Üretmeyi teşvik edemezsek, cazip hale getiremezsek, marketleri denetlemenin de bir anlamı kalmaz. Kırılgan bir yapıya sahip ekonomimiz. Pandemi süreci bütün dünyada olduğu gibi, bizi daha çok etkiledi. Kırılganlık şimdi sıkıntı ve daralmaya yol açtı.
            İğneden ipliğe, pahalanmayan bir şey kalmadı. Bazı sektörlerde fiyat artışları, kontrolden çıkmış durumda. Akıl ve mantığı zorlayan artışlar var. Yıllardır ticaretin içindeyim. Böyle dönemler çok gördüm. Ancak bugünkü, hepsinden daha şiddetli bir karaktere sahip.
            İmalat sanayimiz ara mal olmadan çalışamıyor. Bunların tamamını ithal ediyoruz. Pandemi yüzünden tüm dünyada tedarik sıkıntısı, konteyner sıkıntısı var. Bize otomatik olarak yansıyor. Sanayi mallarındaki artış, piyasayı sıkboğaz ediyor.
            Kavak pahalanmış, kereste öyle. Sunta, mdf fiyatları dudak uçuklatıyor. İçinde olduğum sektör, mobilya olduğu için biliyorum. Fiyatlar geçen yıla göre iki üç misli artmış durumda. Metal ve demir sektörü aynı derdi yaşıyor. Demir, çimento fiyatlarına dur demek mümkün olmuyor. Müteahhitler iş bırakıyor bu yüzden.
            Piyasa daralıyor ama nasıl. Esnaf, sanatkâr, imalatçı artan fiyatlarla baş edemiyor. Sermayeler hızlı biçimde eriyor. İş yapabilme potansiyeli düşüyor. 100 birim sermaye ile iş döndüren bir mekân, şimdi 300 birim sermaye bulmak zorunda. Böyle giderse, çoğu bu işin altında kalacak.
            Günlük yaşamın vazgeçilmezi olan ihtiyaçlar var. Elektrik, su, doğalgaz fiyatları cep yakıyor. Araç parçaları, bakımı gidebildiği kadar gidiyor. Sınıfı ve markası önemli değil, yıllık bakıma gidiyorsunuz. Geçen yıla göre, en az üç misli fiyat ödüyorsunuz.
            Bütün bu gelişmelere karşılık, toplumun omurgasını teşkil eden kesimlerin geliri artmıyor. Asgari ücretli, emekli, memurun aldığı paralar artmıyor. Öyle bir çıkmaz ki bu, bir yanda fiyatlar uçarken, gelirler sabit kalıyor.
            Buna dayanmak mümkün mü?
            Piyasa adamı olarak, 50 yıllık tecrübeye sahibim.
            Yaşadıklarımız, bu ülkenin birinci meselesidir. Çünkü hayatın pahalanması, sosyal dengeleri ve huzurumuzu da bozar. Türkiye’nin yaşadığı enflasyonist sıkıntıyı, milli bir mesele olarak görüyorum.
            İktidar-muhalefet kavgalarını ve tartışmalarını bir kenara bırakıp, bu çıkmazdan kurtulmanın yollarını aramalıyız. Başta iktidar olmak üzere herkes üzerine düşeni yerine getirmelidir.

Bu yazı 701 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum