Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Küsüm Teyze Nerdesin?

30 Haziran 2016 - 00:18

            Mübarek Ramazan ayını kanla ve gözyaşıyla idrak etmenin acısı, artık kelimelerle ifade edilecek bir şey değil. Ramazana girerken Vezneciler, sonuna doğru Atatürk Hava Limanındaki katliamlar ve her gün aralıksız gelen şehit haberleri.
            Acı ne? Kahrolmuşluk ne? Ne oluyor diyememek ne?
            Sahurlarıma kan ve gözyaşı damlarken, oruca niyetlenmek nasıl bir şey?
            Ufukta bayram var. Sevinmek, can olmak, sarmaş dolaş olmak için. Fakat böyle mümkün mü? Neyine sevineceğim, neyine sarmaş dolaş olabileceğim.
            Kahroluşlar ikliminde yüzerken, aklıma geldi birden. Ve olabildiğince ve avazım yettiğince haykırdım: Küsüm Teyze Nerdesin??
            Ne alaka diyebilirsiniz. O zaman izin verin anlatayım.
            Çocukluğumun Nakıpağa mahallesinde, müstesna bir sokak idi o. Dostluğun, yarenliğin ve komşuluğun muhabbetini ve inceliklerini orada öğrendim. Yazması zor, anlatması zordu. Ancak yaşanırdı. Yaşadım ve benim gibi tüm komşularımız yaşadı o güzellikleri.
            Bizim mahallenin komşularını zamk gibi birbirine yapıştıran, komşuluğun kıymetini ve değerini öğreten, emsali olmayan bir kadındı o. Dinarlıların Küsüm Teyzeydi o.
            Hüner, maharet, beceri, insanlık, kadınlık, idarecilik ve ne derseniz deyin hepsi tekmildi şahsiyetinde.
            İki oğlan, iki kız dört çocuk sahibi aynı evdeler. Büyük oğlan evli ve gelinde aynı çatı altında. Kocası Mehmet amca biraz asabi mizaçlı. Tarifsiz bir maharetle onu idare eder. Kızlarına öyle bir konuşur, gelinim sen anla misali verir.
            Çocuklarının her biri, ayrı huydandır. Öylesine şefkatle açar yüreğini, birini diğerine nispet etmeden, hepsini aynı sevgi potasında eritir. Müthiş idarecidir. Sabah kalkıldığında iş taksimatını yapar. Aynur sen halıya otur, Ayten sen bulaşıkları yıka, Hatice sen yemeği vur.
            Ebeliği vardır, doğum yaptırır. Hüneri vardır, hastalara iğne şırınga eder. Tütün tarlasına gider, tütün yapar. Her daim çıkınında ak akçeleri vardır. Kim sıkışmışsa haneden, hemen imdadına yetişir.
            Evini bir deha hissiyatıyla idare eden bu kadın, aynı zamanda mahallenin de sigortasıdır. Dinarlı Küsüm Teyzenin mahallesinde, hiç kimse birbiriyle küs olamaz. Birbirine yan gözle dahi bakamaz.
            60'lı yıllardı. Benim sünnetim için, annem halı bakıyor. Fakat hiçbir yerde beğenemiyor. Bizim evdeki huzursuzluk, mahalleye bulaşıyor. Küsüm teyze devreye giriyor. Bir desen beğeniliyor. Anneme; merak etme, bunu benim evde bir ayda dokuruz diyor.
            Kulalıların Adile Teyze, Bekçibaşının Vahide Teyze, Kıstırların Fadime Teyze, Tahsildarın Fatıma Teyze, mahallenin bu sorununu çözmek için halı tezgâhının başına oturur. Ekibin başında, o kahraman Türk kadını Küsüm Teyze vardır.
            İlk gün hepsine söylediği şu sözün, bugün benim için müthiş bir değeri vardır: 'Komşularım, Gülümser kızımıza bu halıyı dokumak zorundayız. Aksi halde gece evinde uyuyamaz. O uyuyamadığı zaman, ben de evimde uyuyamam.'
            Hariciye mi okudun mübarek. Hangi üniversiteleri bitirdin be canım teyzem. Bu diploması dehası nereden geliyor sana. Önce evinde huzur sağlıyorsun. Ama yetmiyor. Senin huzurun, komşularına bağlı. O evlerden birisinde uyuyamayan varsa, sen de huzursuz ve uykusuz kalıyorsun.
            'Gülümser kızım uyuyamazsa, ben de uyuyamam'
            Bugün seni tarif edilmez duygularla arıyorum. Küsüm Teyze, sen nerdesin?
            Sahurlarıma kan ve gözyaşı akıyor. Hangi birisine yanayım. Şöyle bir geriye gidiyorum.
            5 yıl önce, bu ülkenin Suriye meselesi yoktu, PYD derdi yoktu, İŞİD belası yoktu. Rusya ile krizi yoktu. Komşularla sıfır sorun dendiğinde, sonuna kadar haklısınız demiştim.
            Hangi hesaplarla ve tercihlerle başladı hala bilemiyorum. Arap baharının rüzgârında esrik olduk. Mısır'a yön vermeye kalktık. Ağabeyliğe özendik. Son durakta Suriye vardı. Kardeştik, yediğimiz ve içtiğimiz ayrı gitmiyordu.
            Rüzgâr birden ters esti. 48 saatte Emeviye camiinde Cuma namazı kılacaktık. Esat'a iki aylık ömür biçtik. Sonra her şey karmakarışık oldu.
            Bugün ne ararsan var artık. Ortadoğu'ya girmek mi derken, hiç gerek kalmadı. Ortadoğu sınırlarımızdan içeriye girdi.
            Yıllarca PKK ile mücadele ettik. Şeklini ve şamalını bildiğimiz bir örgüttü. Fakat son bir yıldır, baş döndüren usullerle ve ittifaklarla karşımıza çıktı.
            Suriye mahvoldu. Ölenler, mülteciler ülkeleri sallıyor. Irak devleti ne kadar var, ayrı bir dert. Uçağını düşürdük, Rusya ile ilişkilerimiz kesildi.
            Yani bu topraklarda huzur içinde yaşamanın, komşularımızın huzuruna ve onlarla iyi ilişkilere bağlı olduğunu anlayamadık. Bu coğrafyada komşuların rahat yüzü göremiyor ve uyuyamıyorsa, sen de rahat yüzü görmez ve uyuyamazsın.
            Daha fazla ciğerimiz yanmasın, vatan evlatları toprağa düşmesin istiyorsak, acilen bir şeyler yapmalıyız. Komşularımızla ilişkileri düzeltmek zorundayız. Özellikle Suriye ile.
            İsrail'le antlaşma olumludur. Rusya ile yakınlaşma olumludur. Suriye ile hemen başlamalıdır.
            Bırakalım artık hamaseti. Bırakalım artık iç politikaya ait kaygı ve söylemleri. Bırakalım artık oy hesaplarını. Durum vahim ve hem de çok vahim bir noktaya geldi.
            Terörü tamamen önleyemeyiz amma mutlaka belini kırar ve minimize edebiliriz bu sayede.
            Başbakan Binali Yıldırım ne demişti? Dostlarımızın sayısını arttıracağız, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız.
            Öyleyse daha çabuk hareket etmek lazım.
            Yok, eğer bunca kahrolmuşluğa ve gözyaşına rağmen hala basit kaygı ve hesapların içinde boğulacaksak, o zaman bir kez daha haykırmak istiyorum:
            Küsüm Teyze Nerdesin?

Bu yazı 11204 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum