Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Son Osmanlı

30 Temmuz 2016 - 18:02

Tarihçilerin kutbu, asırlık çınar, ömrünü tarihe adamış aramızdaki son Osmanlı Halil İnalcık 25 Temmuz akşamı aramızdan ayrıldı. Yüz yaşındaydı. 20. yüzyıl sona ererken Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık'ı, dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim adamı arasında göstermişti.
Prof. Halil İnalcık, 7 Eylül 1916'da İstanbul'da doğdu. Babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey, annesi Ayşe Bahriye Hanım'dır. İlk tahsilini 1923-1930 arasında Ankara Gazi Mektebi'nde yapan İnalcık, orta öğretimine bir yıl Sivas Muallim Mektebi'nde devam etti. Orta tahsilini 1931'de Ankara'da Gazi Muallim Mektebi'nde tamamladı. Lise eğitimini o dönemin en iyi okullarından biri olan Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi'nde 15 Eylül 1935'te tamamladı.
Yüksek tahsiline 1935'te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde (AÜDTCF) başladı. 1940'ta mezun oldu. 1942'de Türkiye'de sosyo-ekonomik tarih yazıcılığının ilk örneklerinden biri olan Tanzimat ve Bulgar Meselesi adlı teziyle doktor oldu (Ankara: TTK, 1943). 28 Nisan 1942'de AÜDTCF Yeni Çağ Kürsüsü'ne asistan olarak atanan İnalcık, 15 Aralık 1943'te Viyana'dan ‘Büyük Ricat'e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı unvanlı teziyle doçentliğe atandı. 1945'te AÜDTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Şevkiye Işıl hanımla evlendi.
1950'de Paris'te toplanan Milletlerarası Tarihi İlimler Kongresi'ne katıldı.  Annales okulunun (École des Annales ) kurucularından Fernand Braudel ile tanıştı. Onun 1949'da yayınlanan II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası adlı çığır açan eseri İnalcık üzerinde derin etki yaptı ve Türkiye'de bu eseri tanıtan bir yazı yazdı (1950).
İnalcık, 2 Haziran 1952'de Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği teziyle profesörlük pâyesi aldı. 
1972'de otuz yıl çalıştığı AÜDTCF'den emekli oldu.
İnalcık, 1972'de Chicago Üniversitesi tarafından imtiyazlı profesör önerisiyle bir davet aldı. Daveti kabul eden İnalcık, Tarih Bölümü'nde profesör olarak çalışmaya başladı. 1973'te İngiltere'de The Ottoman Empire: The Classical Age, (1300–1600) adlı eserini yayınladı. Bu sentez eseri, yedi Balkan diline ve Arapçaya tercüme edilmiştir. Bugün seçkin dünya üniversitelerinde okutulan temel eserler arasındadır.
Halil İnalcık 1986'da yaklaşık 15 yıldan beri çalışmakta olduğu Chicago Üniversitesi'nden emekli oldu. Aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Prof. İnalcık'a fahri doktora verdi. 1989'da eşi Şevkiye Hanım'ı kaybetti. 1990–92 arasında Harvard ve Princeton üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler veren İnalcık, 1991'de Türk tarih ve kültürüne yaptığı katkılardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından Yüksek Hizmet Madalya ve Diploması'na layık görüldü.
Halil İnalcık, 1992'de Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Rektör Prof. Ali Doğramacı tarafından lisansüstü tarih okutacak Tarih Bölümü'nü kurmak üzere davet edildi.
1994'te An Economic and Social History of the Ottoman Empire'i yayınlandı. 1996'da iki cilt halinde basılan eserin ilk cildi (1300–1600) Prof. İnalcık tarafından yazılmıştır. (1600-1900 dönemi ve para tarihi için S. Faroqhi, B. McGowan, D. Quataert ve Ş. Pamuk işbirliği). Türkçeye çevrilen bu eser (Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1300–1600, çev. H. Berktay, Cilt:1, İstanbul: Eren, 2001) Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihinin temel referans kitabı olarak dünya üniversitelerinde okutulmaktadır.
METODOLOJİSİ
Tanınmış Amerikalı sosyal bilimci Immanuel Wallerstein, İnalcık hakkında şu satırları yazmıştır:
 'Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir 'tarihçi' olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci, sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünden değil modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik ve kültürel birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur.'
İnalcık, Fuad Köprülü ve Ömer Lütfi Barkan'ın kendi üzerindeki etkilerini şu sözlerle ifade eder: Köprülü ve Barkan yazıları bize ilham kaynağı olmakta idi. Tarihçi şahsiyetim üzerinde, hiç şüphesiz bu iki yazarın belirgin bir etkisi vardır.
Osmanlı tarihini tıpkı İbni Haldun'un tanımladığı gibi ekonomik (ticari faaliyetler, üretim, maliye, vb.) ve sosyal (siyasal, demografik, geleneksel, vb. unsurlar dahil) açıdan ele alan Halil İnalcık'ın tarih metodolojisini aşağıdaki cümlelerinden anlamak mümkündür:
"Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım, devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartlan ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor."
İnalcık, metodolojik açıdan Annales okulunun 'bütüncül tarih' ve 'uzun dönem'  (longue durée) kavramlarını benimsemesine rağmen bunların Osmanlı tarihine sağlıklı bir şekilde uygulanmasının ancak ampirik verilere dayalı açıklamalarla gerçekleşebileceğini savundu. Bu bağlamda çeşitli açıklama modelleri temelinde yapılan genellemelerden kaçındı ve genel nitelikteki açıklamalar karşısında da temkinli bir tutum izledi. İnalcık, genellemelerin Osmanlı tarihi araştırmaları açısından doğurduğu sakıncaları şu sözlerle ifade eder:
'Marksist veya Weberian sosyolojilerin formüle ettikleri modelleri Osmanlı tarihine tatbik etme çabaları, bu tarih araştırmalarına muhakkak ki yeni ilginç istikametler ve konular getirmiştir. Fakat öbür taraftan yapılan genellemeler bizi yanlış istikametlere de götürmektedir. Osmanlı tarihine ait sosyal ve ekonomik konular üzerinde şimdiye kadar esaslı araştırma yapılmadığı için bu genellemelerin çoğu, tarihî temelden yoksun hayalî teoriler olarak kalmaktadır. Öbür taraftan sosyolojik kavramlar ve genellemeler bize tarihî problemleri belli formüllerle çözdüğümüz hissini vermektedir... Orijinal kaynakları incelemek için gerekli vasıta ve bilgilere hakkı ile sahip olmadan, Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle halledilmiş saymak, son dönemde bir moda haline gelmiştir. Bizim disiplinimiz, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları incelemektir.'           
Bizdeki tarihçiliğin duygusal tarihçilik olduğunu fakat Tarihin arşivsiz yapılamayacağını söyleyen İnalcık, arşivlere inme hususunda şöyle der: Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam bunu Türk arşivlerine borçluyum. Türk tarihçilerine bir öneride bulunmam gerekirse, diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz. Sizi ciddiye almazlar.
Bir dostumun bana aktardığına göre İnalcık; ben bir Ahmet Cevdet Paşa olamam, demiş. Şeyhu'l-müverrihin tevazu göstermiş. Eserleri, İnalcık'ın modern bir Ahmet Cevdet Paşa olduğunu göstermiştir.
Son olarak Şair ve Patron'un yazarını, yazmış olduğu bir şiir ile yâd edelim.
Dehr-i fânîden nice cân, nice cânânlar geçer,
Bezm-i işretten aceb mestâne yârânlar geçer,
Bir nefestir cânımız yâr leblerinde ber-kârâr,
Hey, bu fânûs-u safâ bir gün söner canlar geçer.

Bu yazı 1264 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum