Haftanın Yazısı

Haftanın Yazısı

gordesgazetesi@gmail.com

Eee Bi Sor Bakalım!!

11 Ocak 2016 - 10:49

Televizyonculuğun vazgeçemediği bir tarzdır. Gündeme oturan belli konular üzerinde, saha çalışması yaparlar. Yani sokağa çıkıp, vatandaşa mikrofon uzatırlar. Bi sorarlar, malumat edinirler.
            Geçtiğimiz günlerde, yine böyle bir sokak soruşturması vardı. Bi soruyorlardı vatandaşa. Ayet nedir? Sure nedir? Farz nedir gibisinden.
            Netice itibarıyla; ne ayetin ne olduğuna, ne surenin ne olduğuna tam dürüst cevap veren oldu. Şimdi bunları teker teker yazmaya kalksam, kahkahadan kırılırsınız.
            Üç beş bi sor bakalım cevaplarına bakarak, genelleme yapılabilir mi? Yapılamaz amma yine de ortalama bir fikir verir.
            Kimisi iş ve aş kaygısında. Kimisi evlenme programlarının büyüsünde, kimisi ekranlarda dizi takibinde, kimisi saatlerce süren maç tartışmalarında.
            Din desen, gelenek kıskacında sıkışıp kalmış. İbadet dediğin ritüel, inanç mabetlerin varlığı ile kaim hale gelmiş.
            Az bir kısım camiye gider. Onun bir ortam fazlası Cumaya gider. Bunları deruhte etmeyenler, zevahiri bayram namazlarında kurtarır.
            Köyün, kasabanın, şehrin Müslümanlığı nereden anlaşılır. İhtişamlı ve kubbeli camilerinden ve hem de çifte minareli olanlarından.
            Namaz kılmaz, kılanı sever. Oruç tutmaz, tutanı sever. Camiye para verir, içine girmez. Ölüye mevlit okutur, diriye lokma döktürür.
            Dolayısıyla dinden yanadır ancak dine mesafelidir. Tesis ettiği bu düzenden, son derece mutludur.
            Akıl, düşünce, beyyine, akletme, tefekkür, tezekkür adını hiç duymadığı ve tanışmadığı kavramlardır.
             Okumaya, öğrenmeye asla alışık değildir. Dinlemeyi sever. Vaaz dinler, hutbe dinler. Bir kulağından giren, dışarıya adım attığında, diğer kulağından uçup gider.
            Yöneticileri namaz kılıyorsa ve hele cumaya gidiyorsa haz duyar.
            Ahval ve şerait böyle. Ayet, sure, farz nedir diye bi sorulduğunda şaşkınlık geçirir.
            Bizim gerçeğimiz böyledir ve sık sık kendisine başka başka bi sorular sorulur. Çünkü onun reyi çok önemlidir. Kaç referandum yapıldı bugüne kadar. Bi soruldu, bi satır bilgi sahibi olmadan sandığa gitti.
            Rey etti, rakamlar çıktı ortaya. Sonrada kendine, iltifatlarda bulundu politika erbabı. Aferin bak! Milli irade bu işte.
            Eee ne yapalım, ufukta yine rey etmek gibi bir durum var. Belki sorulacak kendisine. Başkanlık sistemini istiyor musun? Yoksa parlamenter sistemden yana mısın?
            Farzı, ayeti, sureyi ayırt edemeyen toplum ortalaması, başkanlık mı yoksa parlamenter sistem mi bi sorusuna, şöyle cevap verir rey eder.
            Politikacılar çıkar sahneye. Hangisi tumturaklı vaaz ediyor. Hangisi hamaset konuşuyor, hangisi ayet ve hadislerden bahsediyor ona bakar. Alır rüzgârı arkasına sandığa koşar.
            Bilmiyor, bilgi sahibi değil ama kendisine bi soruluyor. En hayati ve en hassas konularda böylece rey ediyor.
            Fakat benim halkım sevdi bu işi. Bilmek, malumat sahibi olmak zahmetli bir iş. Hiç zahmetine girmeden, bi gidiyor sandığa karar veriyor. Kocaman kararların altına imza atıyor.
            Bir sorduğunuzda nelerle karşılaşacaksınız nelerle?
            Farz, ayet, sureyle ilgili bi soralım çalışmasının aynı günlerinde, ilginç bir olay daha var. Sakarya taraflarında yaşandı bu olay ve basının gündeminden iki üç gün düşmedi.
            Sanayide lastikçilik yaparken, kemale ermiş adam. Şeyh olmuş. Kısa sürede müthiş bir kalabalık etrafında. Baş mihmandarı ise emekli bir öğretmen hanım. Kendisine ‘şeyh babam' diyor.
            Neticede bölge ve civarında bir 'şeyh baba' fırtınası esiyor.
            İrtibatları bu öğretmen hanım sağlıyor. Müritlerinin yani müşterilerinin büyük bölümü kadınlar.
            Şeyh baba olmuş bir ilah. Öğretmen hanım ‘şeyh babam şunu söylüyor, şeyh babam bunu istiyor' diye etki alanını efsunlaştırıyor.
            Şeyh baba insanların iliklerini titretecek güce sahip. Bir cenazeniz var. Kabir sualine o gidiyor. Mevtanızın kabir sualinde üzülmemesi için, şeyh babaya tarifeye uygun parayı önceden vermek zorundasınız.
            Saygın bir üniversitenin Fakülte Dekanı adam. Kızı kazada ölmüş. Babayla irtibata geçiyorlar. Tarife 80 bin lira. Ancak acil bir şart var. Cenaze kabre girmeden önce, bu paranın hesaba yatırılması lazım. Zira şeyh baba, parayı göremeden kabir sualine müdahale edemezmiş.
            Ne yapsın acılı baba, kızı mezarda rahat etsin diye 80 bin lirayı babanın hesabına yatırıyor.
            Daha başka ve başka ne var diye merak etmeyin. Cennet zaten garantide; önemli olan neresinde ikamet edelim. Tabii ki kabiliyetiniz önemli. Şeyh baba cennetten ev satıyor. Naka para oka cennetten ev.
            Müşterilerin içinde diplomalısı var, tahsillisi var, cahili var, dekanı var, öğretmeni var.
            Bu garip hikâye daha sonra şikâyetle devam ediyor. Bazıları dolandırıldık diyor filan. Dava devam ediyor. Ancak biliyorum ki şeyh baba faaliyeti kesintiye uğramıyor.
            Baba bölgede malikâneler kurmuş. Bir sürü villa ve lüks araçlar hizmete amade olmuş.
            Bunları okurken sakın şaşırmayın. Lokal bir olay sanmayın. Hani bi soruyoruz ne cevaplar alıyoruz. Cevaplara göre bir genelleme yapılır mı diyoruz ya evet yapılabilir. Bunlar zuhur edip ortaya çıkanlardır. Çıkmayan binlercesi buz dağının dibindedir.
            Hadi biraz da ben söyleyeyim. Sakın kim ve nerede diye sormayın. Konu bana geldiğinde, sadece şunu söyleyebildim: Allah'ım! kullarına akıl, fikir nasip et!
            Adam temiz duygulara sahip. Samimi ve inançlı. Amma bilgisiz. Dolayısıyla aklı iptal olmuş. Kanına girmişler.
            Kendisine cennetten ev satmışlar. Bir de denize bakan taraf mı olsun yoksa caddeye bakan taraf mı olsun diye sormuşlar. Miktarı da 20–30 filan.
            Evi almışsın hayırlı uğurlu olsun. Parasını ödemişsin. Gideceğin vakti bekliyorsun. Bekliyorsun da gitmek o kadar kolay değil. Sen gidinceye kadar evin boyası, badanası dökülecek.
            Dikkatli ol, son posta gitmeden önce bir de boya badana parası almasınlar.
            Sonra da bana soruyor. Sorma kardeşim. Tapu iptal davası açmamı mı bekliyorsun.
            Mümbit toprakların mümbit insanlarıdır benim halkım. Bir ver, bak karşılığında neler alırsın.
            Dini, siyaseti, cemiyet hayatı ve daha nesi ve nesi böyledir.
            Yeter ki ona bi sor bakalım.
Ahmet İNCE

Bu yazı 1595 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum