Haftanın Yazısı

Haftanın Yazısı

gordesgazetesi@gmail.com

31 Yıl Önce

06 Ağustos 2015 - 19:48

Pazar gününü, pazartesiye bağlayan geceydi. Ağustos'un sıcağından değil, heyecandan uyuyamadığım bir geceydi. Yıl 1985 idi.
            12 Eylülün ve öncesinin, derin girdaplarından yaralı çıkmıştım. Yaşım henüz 28'di. O güne kadar boyumdan ve yaşımdan büyük işlerin adamı olmuştum.
            Kısa zamanda çok şeyler görmüş, çok şeyler yaşamıştım. Parçalanan duygularımı, darbe alan inançlarımı tamire çalışıyor, hayata tutunmaya çalışıyordum.
            4 Ağustos'u 5'ine bağlayan geceyi, asla kelimelerle anlatamam.
            Gördes'te bir gazete çıkartıyorduk. Pazartesi sabahı, gazetenin ilk sayısı görücüye çıkacaktı. Yine boyumdan büyük işlere mi kalkışıyordum. Yine yaşımdan büyük maceraya mı hazırlanıyordum.
            Uyuyamadım o gece. Sabah erken saatlerde havuzlu çarşıdaki manifatura dükkânımızı açtım. Küçük bir sehpanın üzerine gazeteleri koyarak dışarıya çıkardım.
            İlk hayırlı olsun diyenler, dükkân komşularımız oldu. Gazeteyi ilk satın alan, Efendeli köyünden rahmetli Hüseyin Çavuştu.
            O gecenin ve sabahın üzerinden 31 yıl geçti. Nasıl mı? Bilemiyorum.
            Gördes'in dertleri üzerine yüzlerce yazı yazdım. Yapılacak işlerle ilgili binlerce haber ve yorum ürettim. Şehrin tarihi, kültürü, coğrafyası adına, yazabildiğim kadar yazdım.
            En ilginç, en saklı, en görünmeyen dertleri ve meseleleri haber yaparken, Gördes halkıyla gönül gönüle oldum, kafa kafaya verdim.
            31 yıl geçti böylece. Nasıl ve ne şekilde diye, bugün izah edebilecek durumda değilim.
            Dünyalık hiçbir nimete asla değişemeyeceğim, iki zenginlik var benim için bu serüvenin sonunda.
            31 yıl kabaca, üç adet on yıl demek. Gördes'in bir devrine değil, birkaç devrine şahitlik yaptım ben yazılarımla. Kaybolmaya yüz tutmuş değerleri, şehrim adına kaleme aldım yazıya geçirdim.
            Hatırda tutulanlar bir gün unutulup uçar gider. Satırda kalanlar ise asla unutulmaz diyerek yaptım bunları.
            Benim için artık bundan sonrası yok. Hesap yok, beklenti yok. Nereye kadar gideceğimi, yazacağımı bilemiyorum. Ancak vaktin kısaldığını da biliyorum.
            Netice itibarıyla; benden sonra bu şehirde yaşayacak çocuklarımıza,  yazılı dev bir miras bırakıyorum. Gördes adına ne ararlarsa, içinde hepsini bulabilecekler. Bu keyfin, dünyalık bir karşılığı yok. 31 yılın sonunda yaşadığım birinci zenginlik bu.
            İkinci zenginliğim; Gördes'in çocuklarına, aydınlarına yazma fırsatı sunmamdır. Son yıllarda gazete olarak yakaladığımız, üst düzey kalitenin farkındayım. Bu noktaya gelişimizde, Gördesli çocukların müthiş katkısını inkâr edemem.
            Kusuruma bakılmasın, ben dâhil bu yoldaki herkesi, Gördes'in çocukları olarak nitelemek istiyorum.
            Prof. Dr. Süleyman Sami İlker, Prof. Dr. Ayşe İlker, Av. Cenap Güven, Eğitimci Hüseyin Tunçay, Turizmci Emine Ataman Koç, Tarihçi Kazım Germiyanoğlu, Araştırmacı Yazar Yurdun Güvenen, yeni kuşağın genç yetenekleri ve öğrencilerim Cüneyt Aybey ile İsmail Aybey, aramıza yeni katılan bu kuşaktan Mustafa Ali Öztürk ve diğerlerine buradan teşekkür ve şükranlarımı sunmak istiyorum.
            Gazetenin mutfağındaki gizli kahramanları, siz görmüyorsunuz. Cengizhan Erdem- Ahmet İnce dayanışması nasıl 31 yıl devam etmiş, akademisyenler için araştırma konusu olmalıdır.
31 yıl sonra ikinci kuşaklarda; Ali Taha İnce- Namık Kemal Erdem bu dayanışmayı nasıl devam ettiriyorlar, ilgilenenler dikkatlice nazar eylesin.
            Âşık Veysel ne demişti? Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece.
            31 yıl sonra ne yazabilirim?
             Gündüz, gece gittiğimi biliyorum. Uzun ince bir yolda mıyım dostlarım? İnanın farkında değilim'.
 Ahmet İNCE
            

Bu yazı 1268 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum