Emine ATAMAN KOÇ

Emine ATAMAN KOÇ

52emineataman@gmail.com

Gördes'te Kaybolma

30 Ağustos 2016 - 14:41

Babam,'Köyde kahvehane yok, herkes bizim evde toplanıyor. Kahvehane açarsak komşuların da toplanacakları bir yeri olur' dedi.  Bu niyetle evimizin bitişiğindeki Kocabıyık Yenge'nin toprak damlı eski evini mirasçılarından satın aldık Yaz boyunca işçiler çalıştı, toprak çatı kaldırıldı. Yerine ahşap çatı yapıldı. İşlerin yarısı bitmiş duruma geldi. Ama kereste eksiği devam ediyor. Keresteler Gördes atölyelerinde hazırlanıyor. Taşıma günlerinde akraba ve komşular da eşekleriyle birlikte bize yardım ediyorlar.
Ablam, ağabeyim, ben üçümüz birlikte kereste taşıma kervanına katıldık. Köyden giderken, ağabeyim beygirimize, biz eşeklere bindik, Kaçakçı Yolu'ndan atölyeye vardık. Önce beygirin yükünü yüklediler. Ağabeyim, beygirimizin huyunu suyunu bildiğinden sorunsuz hareket etti, gözden kayboldu.
Sıra bize geldi.  Eşeklerin yüklenmesi zaman aldı. Güneş batmak üzere eşekler önde, biz arkalarında Gördes sokaklarında dolandık. İkisi de dayımların eşekleriydi. Örencik yoluna alışık olduklarından köy yolu yerine dağ yoluna yöneldiler. Çok inatçılar, ablam söz geçiremiyor, eşeğin yularından tuttu ağlıyor. Eşekler anırarak yürümeye başladı, biraz yürüdük, bir iki sokak geçtik, ama akşam karanlığı çökmeye başladı. Ara sokaklarda biraz daha dolandık, bir türlü bildiğimiz köy yolunu bulamadık. Ablam eşeğin birini yularından çekiyor, öbürü peşlerinde, ben elimde ince bir sopa denk getirebildiğim kadarıyla kıçlarına kıçlarına vuruyorum. Ama nafile, ağabeyime yetişmekten umudu kestik.
    Kestanelik denilen yol henüz yoktu. O zamanlar kaçakçı yolunu kullanıyorduk. Ama bu eşekler inatla dağ yoluna yöneliyorlardı. Başladık ağlamaya. Ablam 'baba, Abbas' diyor ardından başlıyoruz ağlamaya. Kereste yüklü eşeklerin başında ağladığımızı gören biri yanımıza geldi, kim olduğumuzu sordu. Ablam durumu anlattı. 'Kıranköylüyüz, halıcı Abdullah Ataman'ın kızlarıyız; kahvehane yaptırıyoruz, köye kereste götürüyorduk. Köy yolunu bulamadık' dedik.
Amca bize, 'ben babanızı tanıyorum, ben de halıcıyım, Oğulduruk köyündenim. Evimiz şurası, gelin bize gidelim' dedi. Başka çaremiz yoktu, halıcı amcanın peşinde yürüdük eve vardık. Avluya eşeklerin yükünü indirdiler, eşekleri de bir köşeye bağladılar. Eşi ve çocukları da yardım etti. Halıcı amca bizim hikâyemizi kısaca onlara anlattı. Hep birlikte, kilim serili merdivenleri çıkarken ayaklarıma baktım, yalın ayaktım. Şaşırdım, kirli ayaklarımla kilimlere bastığım için mahcup oldum.
Yaşadığımız heyecan ve korkudan ayakkabılarımı nerede kaybettim, yoksa köyden yalın ayak mı gelmiştim, ne zamandan beri ayakkabısız dolaşıyordum hiç hatırlamıyorum. Ablamın hali de benden farklı değildi. O da perişan bir durumdaydı. Evin içi çok güzel, yerler halı serili, duvarlar beyaz badanalı ve oturmak için uzun sedirler vardı.   
Biz de halıcılık yapıyorduk ama evimize hiç halı sermemiştik. Merdivenler bile yazgı döşeliydi. Yer sofrası kurdular yemeğimizi yedik, halimizi hatırımızı sordular, heyecanımız biraz yatıştı. 'Bizde kalın, sabah olsun hayır olsun' dediler. Ben, ah keşke bir gece burada şehirli evinde kalsak, diyorum. Çok da istiyorum. Ama olmadı. Çarşıdan babamı bulup getirdiler. Biraz dinlendikten sonra hayvanlara keresteleri yükledik, bu kez babamla birlikte ay ışığında yola koyulduk.
Köyümüzle Gördes arasındaki mevcut olan üç yoldan, üç ayrı kol bizi aramaya çıkmışlar. Sığır Ereği'nde karşılaştığımız, annemin de aralarında olduğu kaçakçı yolu kolu idi.
 Ağabeyim, tek başına beygirle köye varınca bizi sormuş annem. 'Eşekleri yükleniyordu gelirler' demiş, ama gelen giden olmayınca annem başlamış saçlarını yolmaya. Güneş batımından beri arıyorlarmış. En son Gördes'e doğru yola çıkmışlar. Yolun yarısına geldiğimizde annem yanında komşulardan bazı kişilerle ellerinde lüks lambası karşı karşıya geldik. Annemlerle karşılaştığımız an hâlâ gözümün önüne gelir. Beni kucakladı öptü, köye kadar da sırtından indirmedi. Ablam büyüktü onu kucağına almadı. Ama sıkı sıkı sarıldı öptü, bir daha öptü.
O karşılaşma anını unutamam. Hem anneme kavuşmanın sevinci, hem de kucakta taşınmanın keyfi unutulacak gibi değildi. Annem 'cıbalarım gurtlara yem oldu demiştim, Allah bağışladı. Yarından tezi yok fıraz kesdircen, tukmaç aşı pişirip dağıtcen' diye diye böcek sesleri arasında lüks ışığında sarmaş dolaş yarım saate yakın süren gece yolculuğu muhteşemdi. Ablamla ikimiz bir daha kereste taşıma işine gönderilmedik.
    Ama hemen ertesi gün iki eşekle annem katıldı kereste kervanına. Macera konusunda annem bizden geri kalmadı: İki eşekle Gördes'ten atölyenin önünden ayrılıyor. Mahalle aralarından geçip, kaçakçı yoluna girdiği sırada yokuş aşağı inerken olanlar oluyor. Eşeklerden birinin yükü devriliyor. Annem çaresiz kalınca, yükünü indirdiği eşeği kerestelerin yanına çalıya bağlıyor ve diğer eşekle yoluna devam ediyor.
Bunu yaparken de, arkadan gelenler nasıl olsa durumu anlar, tekrar keresteleri eşeğe yüklerler, köye getirirler diye düşünüyor. Konu komşu Gördes-Kıranköy yolunda kereste taşıyor.  Bunların arasında gruplar halinde, ikişer kişili dört beş eşekle gidip gelenler de oluyor. Annem gibi yükü devrilenlere de yardım ediyorlardı. Ama bu kez, yolda yükü devrilen eşeği gören yok. Annem durmadan anlatıyor 'Kaçakçı Yolu'na ayrıldıktan sonra devrildi yükü. Çatal çamın yanındaki çalıya bağladım' diyor.
Evimizde iki üç gün annemin yolda çalıya bağladığı eşeğin hikâyesi konuşuldu. Sahibi Köse Dayı'ya karşı da zor durumda kaldık. Gece boyunca bizde oturuyor, durmadan söyleniyor. Bir an önce bulunmasını istiyor. Eşek de yok, keresteler de yok. Köylülere, çobanlara, odunculara soruldu.  Çevre köylere haber salındı. Sonunda olay aydınlığa kavuştu.
 Kaçakçı Yolu'nun iki üç yüz metrelik kısmı Oğulduruk, Efendili ve Kuşluk köylüleri ile ortak kullanılıyordu. O gün aynı yoldan annemden hemen sonra Kuşluk köylü biri geçmiş ve olanlar da olmuş. Ağacın dibinde çalıya bağlı eşeği ve yanında keresteleri gören Kuşluk köylü kerestelerle birlikte eşeği çalmış. Keresteleri eşeğe yüklüyor, doğru köyüne. Eşeği ahıra bağlıyor. Keresteleri de samanlığa saklıyor.
Ama sıkı haberleşmeler sonucunca yakayı ele veriyor. İki gün sonra zavallı eşek, Kuşluk köyünden sırtında kerestelerle köye getirildi. Keresteler bizim evin önüne indirildi, eşek de sahibi Köse Dayı'ya teslim edildi.
('Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye' adlı kitabımda yer verdiğim bir anım.) 

Bu yazı 3890 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum