Emine ATAMAN KOÇ

Emine ATAMAN KOÇ

52emineataman@gmail.com

Beygirin Yükü 5 Eşeğin Yükü 3,5 Lira

10 Aralık 2016 - 13:12

Dünürcülük yapan kişilerin gelip gitmesinden sonra nihayet ablam Meryem nişanlandı. Benden altı yaş büyük olan ablam daha on altı, nişanlısı on yedi yaşındaydı. Bizim evin bütün işlerinden eniştem sorumlu oldu. Aslında öyle bir anlaşma yok tabii ki, ama uygulamalar o yöndeydi. Eniştemle aramız iyi, bize ağabeylik yapıyor. Sesi güzel, türkü söylüyor. Ezan okumayı seviyor ve ezan okurken sesini herkes tanıyor. Ablama, 'Meryem nişanlın senin için ezan okuyor iyi dinle' diyorlar.
      O zamanlar kaçgöç var. Yani nişanlıların bir arada olmaları, birlikte çalışmaları yasaktı. Geleneklerimiz böyleydi. Herkesin önünde birbirleriyle konuşmaları, yemek yemeleri, çalışmaları ayıplanırdı. Nişanlılar da kendilerine göre çözüm buluyorlar, 'geceler garibin' sözüne uyup gizlice görüşüyorlardı. Ablamla eniştemin kendi aralarında mektuplaşmalarında iş bize düşerdi. Yazdıkları mektupları ulaştırmamız için gizlice elimize tutuştururlardı.
     Her zaman olmazdı ama bazen dayanamayıp üç kişiden oluşan sansür kurulu (kardeşim Atike, eniştemin kardeşi Perihan ve ben) olarak mektubu açar okur sonra sahiplerine verirdik. Ablamın görümcesi Perihan'ı babası okula göndermiyor, okuma yazması yok. Atike küçük, henüz okula gitmiyor. Mektubu ben okuyorum onlar dinliyordu. Bir defasında olayı daha da ileri götürüp anneme de anlattık.  Keşke sadece mektubu okumakla kalsaydık, anneme söylemeseydik.  Ablamı, babama söylemekle korkuttu, yani doğduğuna bin pişman etti. Ablam da bize mektuplarını taşıtmaktan vazgeçti. Bir daha postacılık yapamadık. Benim yüzümden eğlenceli günlerimiz sona erdi.
     Kaçgöç âdetini uygulamayıp, serbestçe görüşen kişiler de vardı elbette. Bazı aileler kızlarını serbestçe görüştürürdü. Her yerde her işte beraber çalıştırırlardı. Bu duruma şaşıranlar, 'başımıza taş yağacak, kıtlık olacak' diyenler oldu. Fakat açıkça kimse bir şey söyleyemedi. Çünkü serbestçe kızlarını görüştürenler köyün muhtarlarıydı.
     Dünürler arasında karşılıklı yemek gönderme âdetleri de vardı. Mahalle fırınında ekmek yapıldığı gün mutlaka evde de mürdük aşı pişirilir. Pideler soğumadan bir otlu ve iki yoz pide temiz bir havluya sarılır, üzerine salçalı yağ gezdirilmiş ve kuru nane serpilmiş bir tabak mürdük aşı ile birlikte dünür evine gönderilirdi.  Mahalle çeşmesinde yapılan çamaşır günlerinde de mutlaka nohut yemeği pişirilirdi. Çamaşırlar için hazırlanan küllü sudan bir miktar alınır, bu suda nohut bir iki saat bekletilir. Bol su ile yıkanan nohut toprak çömlekte çamaşır kazanının yanında odun ateşinde pişirilir. Çamaşır günleri taze pide olmadığından sadece nohut yemeği gönderilirdi.
Ağzı kapaklı bakır tabağı iki elimle tutar, hafif sulu olan yemeği dökmeden yerine ulaştırmak için akla karayı seçerdim. Kardeşimle birlikte, yolda taşlara tifleye tifleyeyürürken, dünür teyze bugün bize ne ikram edecek acaba derdik. Böyle günlerde dünür teyze gönlümüzü almak için mutlaka yiyecek bir şeyler koyardı önümüze. Keçi sürüleri vardı. Süt, yoğurt, kaymak boldu. Sevdiğimizi bildiği için bazen höşmerim ikram ederdi.  Ablamın nişanlılık döneminde bu tür getir götür işlerini Atike ile birlikte yapardık.
Bunların dışında, dünürler arasında ayrıca dini bayramlarda karşılıklı çerez gönderilirdi. Kız evinde günlerce hazırlık yapılırdı. Kırılıp ayrılan iki üç kilo badem içi haşlanır, soyulur ve kavrulur. Aynı miktarda çekirdeksiz kuru üzümün çeri çöpü temizlenir ve badem içi ile karıştırılır. Bu karışım büyük bir tepsiye konur, diğer hediyeler gibi üzeri oyalı bir yemeni ile örtülür. Üzüm ve bademden oluşan bu karışım, kız evinden gönderilen hediyelerin ayrılmaz bir parçasını teşkil ederdi. Damat için, çevre işlenir, para kesesi ve yakasına takması için bir demet çiçek boncuklanır.
Fırında pideler ve baklavalar yapılır. Birkaç çeşit yemek pişirilir oğlan evine gönderilirdi. Damat tarafı ise, lokum, yoz leblebi, şeker leblebi, büsküvit, akide şekeri ve sakız alınır, giysi için birkaç çeşit kumaş alınır. Baklava, pide ve yemek yapılır, kız evine gönderilirdi.
     Çerez götürme sadece bayramlarda yapıldığından çok önemsenirdi. Bizim gibi çocuklara bırakılmazdı. Kayınvalideler akrabalardan bir iki kadınla birlikte tören havasında götürürlerdi çerezleri.  Kış ayları boyunca bu tür etkinliklerle gönüller şenlendirilirdi.
     Tarla işlerinin yapılmadığı kış aylarında köylüler odun satarak evlerinin ihtiyaçlarını giderirlerdi. Bazı kişilerin günde birkaç kez iki eşekle odun satmaya gittiği ve iyi para kazandıkları söyleniyordu. Köyde yakacak olarak da çoğunlukla çam odunu kullanılırdı. Bazı aileler yaz aylarında bir iki tane yaşlı çam ağacını büyük testere ile devirir daha sonra da geceleri gizlice taşırlardı. Bu yöntem ormana fazla zarar vermezdi. Ama birçok kişi de eşeğini ve baltasını alıyor, giriyordu ormana. Köye en yakın olan yerlerden rasgele önlerine ne gelirse bir iki yaşında çam fidanlarını kesiyorlardı. Bir eşek yükü odun için dört beş küçük çam ağacı yok ediliyordu. Bunun en büyük nedeni ormancıya yakalanıp ceza alma ve hapse girme korkusu idi.
 Bu nedenle köyün çevresindeki orman gelişemiyor cılız kalmaya devam ediyordu. Ormancılara yakalanmaktan çok korkardık. Sık sık orman memurları köye ani baskın yapar, bütün odunluklara girer, bakar, yaş çam odunu bulunan ev sahipleri hakkında tutanak tutardı. Bazen de memurların geleceği haberi erkenden köye ulaştırılır, herkes odunluklarına çeki düzen verir, yaş çam odunlarını saman aralarına saklarlardı.
Ormancıların ara sıra görmezden geldikleri olurdu. Ama güpegündüz ormanda çam keserken yakaladıkları kişinin gözünün yaşına bakmaz, oduncuyu eşeği ve baltasıyla birlikte hâkimin karşısına çıkarırlardı. Yaş çamların kesilmesi, satın alınması ve satılması yasaktı. Bazı uyanıklar bu yasağı deler, kestikleri yaş çam odunlarını, önceden anlaştıkları kişilerin evlerine geceleri teslim ederlerdi. 
O sene ormandan odunun kesilmesi, taşınması, getirdikten sonra parçalanması, hepsini enişteme havale etmiştik. Bütün işlerimize yardımcı oluyordu. Biz de dört kardeş, onun etrafında pervane gibi döner, onu yalnız bırakmaz, bütün işlerde beraber çalışırdık. Ablam da gözlerden uzakta bize güzel yemekler hazırlardı.
(Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye adlı kitabımdan')
                                                                                                                      Devam Edecek'

Bu yazı 1110 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum