Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Vebyaddat!

19 Aralık 2022 - 18:47 - Güncelleme: 19 Aralık 2022 - 18:49

            Kendi ifadesiyle, “ihtiyaç duyduğumuz bilgiler” (Enbiya–10) Kur’an’dadır. Bu bilgilere ulaşmada, Kur’an’ın bize sorduğu soru şudur: “Aklınızı kullanmayacak mısınız?” Nitekim Kur’an, kitabi bilgileri ayet olarak tanımlarken, yaratılışla ilgili bilgileri de ayet olarak tanımlıyor.
            Bu yüzden, kitabi ayetler ile yaratılış ayetleri arasındaki muhteşem ilişkiye dikkat çekiyor. Fussilet–53 ayetinde, açık ve seçik olarak Kur’an bu gerçeğe vurgu yapıyor. Bu ne demektir? Yaratılışla ilgili ayetler, kitap ayetleriyle birlikte okunmak zorundadır. Bu sağlandığında, Kur’an’ın göz kamaştıran bir kelam olduğu ve bu kelamın, Allah’a ait olduğu daha rahat kavranabilir.
            Yaratılışla ilgili bilgiler ortaya çıktıkça, bunların hakikatini Kur’an’da bulmak gerekir. Bu yeknesaklık sağlandığı takdirde, insanın Allah’a olan hayranlığı zirve yapar ve iman, gerçek anlamıyla iman olur.
            Asırlardır Müslümanlar açısından, böyle bir metot hiç uygulanmamıştır. Kur’an’ı kendinden uzaklaştıran Müslümanlar, bolca fıkıh, kelam ve tefsir yorumları arasında hayattan kopmuşlardır.
            Ulaşılan her bilgi, Kur’an ayetlerinde işaret edilmiş. Kur’an ayetlerinin işaret ettiği her bilgi ise bilimin konusu haline gelmiştir. Ne gibi mi diyeceksiniz? Bu çalışmaları takip eden, benzer metot üzerine çalışan bir Müslüman’ım. Örnekleme yapmak için, size Yusuf suresinden bahsetmek istiyorum.
            Dikkatimi çeken, surenin 4. ayeti oldu: “Şurası bir gerçek ki Yusuf’ta ve kardeşlerinde, araştırmak isteyen herkesin çıkaracağı dersler vardır.”
            Yakup ve oğullarının yaşadıklarını, Kur’an tafsilatlı bir biçimde anlatıyor. İlk soru şu; Onların hikâyesinde acaba hangi dersler var? Bu sure üzerine çalışırken, pek çok tefsire ve meale baktım. Ancak ayetin bu hükmüyle ilgili, bir açıklama bulamadım. Aslında bulamamam normaldi. Zira ders alınacak, yaratılışla ilgili bilgilere henüz ulaşılamamıştı. Tefsircilerin bu manada, bir şey söylemesi mümkün değildi.
            Çünkü aynı surenin, 22. ayetindeki şu çarpıcı bilgi pas geçilmişti: “Yusuf reşit olunca ona doğru karar verme yeteneği ve bir ilim verdik. Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.”
            Yusuf’a verilen ilim neydi? Bunu merak etmeden, araştırmadan, soruşturmadan hangi dersleri çıkarabiliriz?
            Daha önce yazdığım “Kur’an ve Buğday” başlıklı makalede, Yusuf’un sahip olduğu ilme dikkat çekmiş ve yaşadığı olayı anlatmıştım. Kralın rüyasını yorumlayan Yusuf, Mısırdaki kuraklığı haber vermiş ve buğdaylarınızı başağında saklayın demişti. Buğdayı başağında saklamak nasıl bir şeydi?
            Fas Rabat Üniversitesinde, bu ayet üzerine yapılan çalışmalarda; başaklı ve başaksız buğday üzerine yapılan laboratuar incelemelerinde, mutlak bilgi ortaya çıkmıştı.
            Yusuf Allah’ın kendisine verdiği ilimle konuşuyor, asırlar sonrası bilim, onun söylediklerini bilgi olarak tasdik ediyordu. Evet, Yakup ve oğullarının hikâyesinden çıkarılacak çok ders var.
            Prof. Dr. Zeki Bayraktar, İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesidir. Kur’an araştırmaları üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çeken bir isim. Makaleleri ve kitaplarıyla, Kur’an araştırmalarında ufuk açıyor.
            Onun “Yusuf’un Gömleği, Yakup’un Gözü” başlıklı araştırma yazısı, müthiş bilgi ve belgeyle dolu. Bunu anlatmak istiyorum.
            Yakup, oğlu Yusuf’un hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Sınırsız bir elem ve keder içerisindedir. Bu yüzden görme yetisini kaybeder. Kur’an onun bu durumunu, şöyle anlatıyor: “Onlara sırt çevirdi ve ‘vah Yusuf’um vah’ dedi. Üzüntüden gözlerine ak düştü. Acısını içine gömmüştü.” (Yusuf–84)
            Zeki Bayraktar hoca, bu ayette geçen “vebyaddat” ifadesine dikkat kesilmiş. Kelime anlamı olarak; beyazlaşma/ak düşme demektir. Yakup’un gözleri görmemektedir ve Kur’an bu durumu, vebyaddat/ak düşme olarak tarif etmektedir.
            Hâlbuki Kur’an’da görmemeyle ilgili yani körlükle ilgili tüm tanımlamalar, “a’ma” olarak yapılmış. Bakara 18 ve171, Maide 71, Ta Ha 124 ve 125, Nur 61, Fetih 17, Abese 2 ve diğer ayetlerde körlük, a’ma şeklinde ifade edilmiş.
            Yusuf suresi 84. ayetinde, Yakup’un görmeyen gözü için, vebyaddat / ak düştü ifadesinin kullanılması, elbette boşuna değil. Bunun bir hikmetinin yani bilgisinin olması gerekir. Allah bu ayette, vebyaddat ile bir bilgiye işaret ediyor.
            Evet, tıp dünyasındaki gelişmeler ve elde edilen bilgiler, vebyaddat tanımının hakikatini ortaya çıkarmıştır. Yakup nebinin gözlerinin nasıl açıldığına dair ayeti/ bilgiyi verdikten sonra, bunu anlatacağım.
            Yakup’un gözleri nasıl açıldı. İlgili ayet şöyledir: “Şu gömleğimi götürün ve babamın yüzüne bırakın. Gözleri görür hale gelecektir. Ve tüm ailenizle birlikte bana gelin.” (Yusuf 96)
            Elçi Yusuf’un gömleğini Yakup’a getirir. Gömleğin kokusunu yani oğlunun hayatta olduğunu öğrenen Yakup, sevinçten deliye döner. Görmeyen gözleri birden açılır. Buna göre, Yakup’un gözlerini Yusuf’un gömleği mi açmıştır. Tefekkür ve bilgi yönüyle Kur’an’a sarılmazsanız, böyle dersiniz. Yani gömlek bir tevessül olmuştur.
            Kur’an hakikati ise öyle demiyor. Peki, ne diyor?
            “Kur’an’ın haber verdiği bu durum tıbbi olarak izah edilebilir mi? Gerçeği elbette ki Allah bilir ama Yakup Nebinin bu durumu tıbbi çerçevede izah edilebilir. Çünkü onun durumuna uyan, hem de tıpatıp uyan bir göz hastalığı var: Santral Seröz Koriyoretinopati (SSKR).
            Bu göz hastalığı (SSKR), genellikle erkeklerde görülüyor ve sıklıkla da üzüntü/stres sonrasında ortaya çıkıyor. Hastalık kendisini ani başlayan bir bulanık görme ile gösteriyor ve vakaların çoğu kendiliğinden iyileşiyor. Stres faktörünün ortadan kalkması, bu iyileşmeyi kolaylaştırıyor.
            Bu hastalıkta gözün retina bölümünde meydana gelen bir yırtık (dekolman) ve bu yırtığa bağlı olarak gelişen seröz bir ödem vardır. Ana bulgusu, ani başlayan bulanık görmedir. Retinada meydana gelen bu yırtık (seröz dekolman) sıklıkla kendiliğinden düzelir. Tedavi üç dört ayda düzelmeyen vakalarda yapılır.
            Görüldüğü üzere bu tablo, Yakup nebinin yaşadığı tablo ile birebir örtüşüyor. Ama bu hastalığın karakteristik olan bir başka özelliği daha var. Ve biz bu özelliği ayetlerdeki farklı ifade nedeniyle Yakup Nebinin gözlerinde de görüyoruz.
            Böylece hem kanaatimiz pekişiyor hem de Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Bu konudaki tanıklığımıza, yeni tanıklık ilave ediyoruz.” (Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Kitap ve Hikmet Dergisi, sayı:19 sf:66)
            Yakup Nebinin yaşadığı aşırı stres ve kaygı gözlerine vuruyor. Gözlerinin görmemesi bu yüzden. Onun yaşadığı körlük değil. Bilimin ortaya çıkardığı SSKR hastalığı. Bu yüzden Ku’an, bu hastalığa vurgu yaparak, a’ma değil vebyaddat/ ak düştü ifadesini kullanıyor.
            Yusuf’un gömleğiyle Yakup, onun yaşadığını anlıyor. Çılgınca seviniyor. Böylece SSKR hastalığının sebebi ortadan kalkıyor ve görmeye başlıyor.
            Demek ki Kur’an, boşuna söylememiş. Yakup ve oğullarının hikâyesinde bizim için alınacak dersler varmış. Demek ki Yusuf’a boşuna ilim verilmemiş..

Bu yazı 702 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Mehmet ÇAKIR emekli ihl öğretmeni
    1 yıl önce
    Asırlarca müslümanların fıkıh kelam tefsir üzerinde durduğunu bilimden eş geçtiğini anlatıyorsunuz. Ibn sınalar ibn rüşt ler farabiler gazellerin kaynaginin kuran olduğunu unutmayın. Daha bunun gibi binlercesi. Asıl kurandan geri kalanları sormak lazım. Vesselam