Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Oruçla İlgili O Ayet

08 Nisan 2023 - 10:35 - Güncelleme: 08 Nisan 2023 - 10:36

Kur’an’da oruç ibadetiyle ilgili ayetlerin sayısı 5’tir. Bakara suresinin 183, 184, 185, 186 ve 187. ayetleri, oruç ibadetini zaman, şekil ve şartları itibarıyla açık ve seçik olarak anlatmaktadır. Kur’an’ın hiçbir yerinde, oruçla ilgili bunun dışında bir ayet yoktur.
            Bakara suresinde birbiri ardınca gelen, bu ayetlerin arasına giren bir ayet var dikkatimi çeken. Görünüşte oruçla hiçbir ilgisi bulunmayan bu ayet, neden araya girmiştir. Bakara 186 ayeti, oruç ayetlerinin içinde niçin yer almıştır.
            Bunun bir sebebi ve hikmeti olmalıdır diye düşünüyorum. Bunu anlatmak istiyorum.
            Bakara suresinde, oruçla ilgili ilk ayet şöyledir:
            “Ey inanıp güvenenler! Oruç sizden öncekilere yazıldığı şekliyle yazıldı ki kendinizi koruyasınız.” (Bakara, 183)
            Bu ayetten şunu anlıyoruz. Oruç önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Onların tuttuğu biçimde oruç tutmak da, Müslümanlara farz kılınmıştır. Peki, önceki ümmetler orucu nasıl tutuyordu. Onlar tam günü oruçlu geçiriyor ve kadınlarına kesinlikle yaklaşmıyordu.
            Bakara 184. ayeti devamen, şu hükümleri ortaya koymaktadır:
            “ (Onu) Peş peşe eklenmiş günlerde (tutun). Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların, bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi gerekir. Kim bir iyiliği gönüllü olarak yaparsa onun için daha iyi olur. Bilseniz (hasta ve yolcu iken de) oruç tutmanız, sizin için daha iyidir.”
            Orucu şekil bakımından anlatan bu ayette, dikkat çeken nokta şurasıdır; oruç tutabilecek olan herkesin, bir çaresizi doyurması yani fitre vermesi gerekir. Bu konuda Abdullah b. Ömer şöyle demiş; “Allah’ın elçisi fıtır veya Ramazan sadakasını; erkeğe, kadına, hüre ve köleye hurmadan bir sa (3920)gram veya arpadan bir sa olarak farz kıldı. İnsanlar bunu yarım sa buğdaya denkleştirdi.” (Buhari, Zekât–22)
            Ayetler birbiri ardınca geliyor. Bakara-185. ayeti şöyledir:
 “(O günler) İnsanlığa rehber olan ve rehberin açıklayıcı ayetlerinden oluşan Kur’an’ın, o Furkan’ın indirildiği Ramazan ayıdır. Sizden kim o ayı yaşarsa oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halindeyse, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar sayıyı tamamlamanız (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram Namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.”
            Bu ayette, şu çarpıcı hakikatle karşılaşıyoruz. Ramazan öyle bir aydır ki günlerinde Kur’an nazil olmuştur.
            Sıralamada araya giren Bakara 186. ayete geçmeden, son ayet olan Bakara 187’yi vermek istiyorum. Zira bu ayet, oruç ibadetinin nihai şeklini ortaya koymaktadır. Peki niye? Çünkü ilk ayette Allah, orucu önceki ümmetlerin tuttuğu şekilde Muhammet ümmetine farz kılmıştı. Yani tam gün oruç tutuyorlar ve kadınlarına yanaşmıyorlardı. Bu şartlarda oruç tutmak, Muhammet ümmetine ağır geldi ve serzenişler başladı. İşte bunun üzerine, Bakara 187 ayeti nazil oldu:
            “Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel içerikli konuşmalar yapmak size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize ihanet ettiğinizi bildi de yüzünüze baktı ve sizi affetti. Artık onlarla birleşebilirsiniz. Allah’ın sizin için yazacağını (çocuk sahibi olmayı) isteyin. Fecrin olduğu tarafta ak çizgi kara çizgiden, size göre tam seçilinceye kadar yiyin için; sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikâf halindeyken kadınlarınızla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini böyle açıklar ki kendilerini korusunlar.”
            Oruçla ilgili ayetlerin arasına giren, görünüşte oruçla ilgili olmayan 186. ayete gelmek istiyorum. Fakat öncelikle şunu söylemeliyim. Kur’an’ın göz kamaştırıcı bir anlatım üslubu var. Pek çok yerinde buna rastlıyorsunuz. Mesela bir konu anlatılırken, hemen araya onunla ilgili olmayan hissi veren bir ayet giriyor. Sonra anlatım devam ediyor.
            Bu aslında, ayetler arasındaki bağlantıdan kaynaklanıyor ve Rabbimiz okumayı bu yönüyle yapmamızı bize gösteriyor. İşte Bakara 186. ayeti öyle. Şimdi bu ayeti veriyorum:
            “Kullarım seni beni sorarlarsa, ben onlara yakınım. Beni yardıma çağıranın, çağrısına cevap veririm. Onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana güvensinler ki olgunlaşabilsinler.”
            Elmalı tefsirinde, bu ayetle ilgili olarak şu bilgilere yer verilmiş:
            “ Nitekim bu ayetin iniş sebepleri arasında rivayet edilmiştir ki; Bir savaşta ashab-ı kiram seslerini yükselterek tekbir, tehlil, dua ediyorlardı. Peygamber efendimiz; ‘siz sağıra veya gaibe dua etmiyorsunuz. Her halde işiten ve yakın olan birisine dua ediyorsunuz buyurmuştu.” (Hak Dini Kur’an Dili, Cilt:1, sf: 545)
            Hamdi Yazır hoca, bu rivayetin kaynağı olarak Fahrettin Razi’nin Tefsir ül Kebiri’ni göstermiş.
            Bu konuda farkı görüşler olabilir. Ancak Bakara 186 ayetini, diğer oruç ayetleriyle okumaya çalıştığınızda; bu ayetin tamamen oruç ibadetiyle ilgili olduğunu görürsünüz. Niye mi diyeceksiniz?
            Oruç ilk farz kılındığında, önceki ümmetlerin şekliyle emredildi. Tam gün oruç tutmak, kadınlara yaklaşmamak Muhammet ümmetine ağır geldi. Oruç Allah içindi. Yememek, içmemek Allah içindi. Zorluklara dayanmak, sabır gerektirirdi. Bu öylesine muazzam bir iklimdir ki insanı, Allaha yöneltir ve yaklaştırırdı.
            Kul yaklaştığı ölçüde, Allah’ta kuluna yaklaşırdı. Peki, Allah kuluna ne kadar yakındır. Bunun cevabını Kaf suresi 16. ayette buluruz: “Allah kuluna şah damarından daha yakındır.”
            Kulun Allah’ın çağrısına cevap vermesi ne demektir. Elbette oruçtur. Bu ibadetle kul, Allah’ın çağrısına cevap vermiştir. Rabbimizin bu çağrıya cevap vermemesi mümkün müdür? Elbette değildir.
            İçinde barındırdığı zorluklar dikkate alındığında; oruç ibadeti, kulun Allah’a en çok yaklaştığı vakitleri içerir. Yeryüzünde Allah’tan başka kimin için böyle bir tahammül gösterebilir bir insan. Bunu başaranlar, ayetin ifadesiyle olgunluğa erenlerdir.

Bu yazı 441 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum