Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Nur!

30 Aralık 2020 - 18:52

Kur'an; insana, hayata ve olaylara indirilmiştir. Kur'an'ı anlamaya çalışan ve tefekküre gayret eden her samimi Müslüman, bu çarpıcı hakikati hemen fark eder. Dolayısıyla Kur'an asla kozmik bir metin değildir. Israrla söyleyip yazdığım gibi, bir musiki formu hiç değildir.
            Şüphesiz bu yüzden Kur'an; anlaşılması, öğrenilmesi, hüküm ve bilgisi açısından yaşanması gereken bir kitaptır. Zira o kelam, Allah'a aittir ve muhatabı insandır. Geleneksel din anlayışı, ne yazık ki bu hakikati bugüne kadar ters yüz etmiştir.
            Kur'an'ın pek çok hükmünün, bugün Müslümanlar arasında görmezden gelinmesi ve hatta yok farz edilmesi, bu kör anlayışın sonucudur.
            Mesela Nur suresinden bahsetmek istiyorum. Kaç Müslüman bu suredeki hükümleri, olayları, çıkarılacak dersleri biliyordur. Başka bir deyişle, Müslümanlara bunlar hiç anlatılmış mıdır?
            Dikkatimi olabildiğince keskinleştiren, Nur suresinin ilk ayetidir:
            'Bu indirdiğimiz ve farz kıldığımız bir suredir. Belki bilgilerinizi kullanırsınız diye bu surede açık ayetler indirmişizdir.'
            Farz kılınan ayetleriyle Nur suresi, hem hüküm ve hem hikmet açısından insanı titretiyor. Kadının iffetini koruyan, ona tarihin şahit olmadığı haysiyeti kazandıran ayetlerle doludur sure. Kadın erkek ilişkilerinin nasıl olması üzerine, açık ve seçik ayetler de dikkat çekicidir.
            15 asır önce Kur'an'ın; kadını düştüğü uçurumlardan nasıl çekip aldığını, Nur suresinde tafsilatıyla birlikte öğrenebiliyorsunuz. Ancak bu öğretiye rağmen, bugün 15 asır geriye dönmenin acısını da içinizde hissediyorsunuz.
            Kur'an bilginin yani hikmetin kaynağıdır. Belli konuları araştırırken, şu ayet insanın rehberi oluyor:
            'Size bir kitap indirdik. İhtiyaç duyduğunuz bilgiler ondadır. Aklınızı kullanmaz mısınız?' (Enbiya–10)
            Olayları anlatan, hayatı şekillendiren, insanı uyaran ayetleriyle Kur'an; bizi devamlı düşünmeye, aklımızı çalıştırmaya sevk ediyor. Şayet böyle olmasaydı, o ayetler kuru bir ifade olarak kalırdı. Çünkü ayetler arasındaki bağlantıyı görünce, Kur'an'ın ne kadar bereketli bir kitap olduğunu görüyorsunuz.
            Şu ayet bu gerçeği anlatıyor:
            'Bu Kur'an bereketli doğru bilgidir. Onu Biz indirdik. Şimdi siz bunu inkâr mı ediyorsunuz.' (Enbiya–50)
            Bir şeyin bereketli olması demek, artan bir özelliğe sahip olması demektir. Kur'an'ın bereketli olması, bilgi yönüyle devasa bir güce sahip olması demektir. Düşünenler ve aklını çalıştıranlar, bunu rahatlıkla fark eder.
            Nur suresine bu gerçeklik yönüyle bakıyorum. Surenin belki de en göz alıcı bölümleri İFK (İftira) olayı ile ilgilidir. Birbiri ardınca gelen 8 ayet; bize sadece yaşanmış bir olayı değil, onun ötesinde de çok şey anlatıyor.
            Bunu size anlatmak istiyorum.
            Muhammed Aleyhisselam her gazveye çıkışında, hanımları arasında kura çekerdi. Beni Mustalik Gazvesine çıkarken, kura Hz Aişe'ye çıkmıştı. Gazve dönüşü yolda konaklamışlardı. İhtiyacını gidermek için dışarı çıkan Hz. Aişe, gerdanlığını düşürdüğünü fark etti. Derhal aramaya gitti.
            Onun hevdecini (deve üzerinde çadır) taşıyanlar, Aişe içeride sanarak, çadırı devenin üzerine koydular. O zaten zayıf yapılı bir kadındı. Kafile böylece, Aişe'yi içeride sanarak yola koyuldu. Gerdanlığını bulan Aişe, daha sonra konakladıkları yere döndü. Ancak kafile gitmişti.
            Hz. Aişe'nin göz kapakları ağırlaştı ve orada uyuya kaldı.
            Bir müddet sonra, ordunun gerisinde kalan Safvan geldi. Devesini Aişe'ye yaklaştırarak bindirdi. Tek kelime bile konuşmadılar. Ordunun ileri bir noktadaki konak yerine Aişe'yi yetiştirdi.
            Münafık gurubunun başı Abdullah bin Übeyy bir fırsat bulmuştu. Nifak ve haset duyguları kabardı. Olayı iftira noktasına taşıyıp, etrafına anlatmaya başladı.
            Medine'ye gelindiğinde ortalık paramparçaydı:
            'Medine'ye geldiklerinde iftiracılar sözü iyice yaydılar. Peygamberimiz ise sessizdi, konuşmuyordu. Vahiy de uzun zaman beri kesildiği için, Aişe'den ayrılma konusunda ashabı ile istişare etti.
            Hz. Ali; Aişeden ayrılması, başkasıyla evlenmesi yolunda açık sözle olmasa da ima yoluyla fikrini beyan etti. Üsame ile birlikte bazıları da Hz. Aişe'yi nikâhlısı olarak muhafaza etmesi, düşmanların sözüne itibar etmemesi görüşünü savundular.' (Peygamberimizi Hayatı ve Daveti, S. Mübarek Furi, Sf:333)
            Yalanın, iftiranın, iffetli kadınlara zina isnadında bulunmanın ne yaman cürümler olduğunu, Nur suresinde Allah bize anlatıyor. Buradan şunu rahatlıkla görebiliyoruz. Yalanın iftiranın her türlüsü, Allah'ın şiddetle reddettiği davranışlardır.
            Siyer kaynaklarında, bir iftirayla Müslümanların, nasıl bir bunalım geçirdiği tafsilatıyla anlatılmaktadır. Bir yanda Muhammed Aleyhisselam, bir yanda zevcesi Aişe. Üzüntüsünden daha da zayıflayan Aişe'nin tek sığınağı Allah'tır. Müslümanlar arasında berraklaşmış bir tavır olmayışı dikkat çekicidir. 1 ay süren bu süre içerisinde ayet nazil olmaması, Müslümanların bunalımını daha da derinleştirmiştir.
            Hâlbuki iftira edenler için, Allah'ın ortaya koyduğu hükümler ortadayken; Hz. Aişe'ye atılan iftiraya Müslümanların kesin bir tavır ortaya koyamaması, Allah tarafından eleştirilmiştir.
            Niçin?
            Çünkü Allah'ın bu konudaki bilgisi ve hükmü Müslümanlara bildirilmişti. Aişe'ye iftira konusunda, Müslümanlar bu bilgiyi kullanmadılar. İlk andan itibaren, net bir tavır ortaya koyamadılar. Zira zina suçlamasında kim bulunuyorsa, dört şahit göstermesi gerekirdi. O bilgi şu ayette verilmişti:
            'İffetli kadınlara zina suçu atan sonra dört şahit getiremeyenlere seksen kamçı vurun; ebediyyen onların şahitliğini kabul etmeyin.' (Nur–4)
            Allah Müslümanların bunalımını, şu ayetle sonlandıracak ve işin gerçek yüzünü onlara bildirecektir:
            'O çarpıtılmış haberi getirenler içinizden bir çetedir. Onu sizin için şerli görmeyin, aksine o sizin hayrınızadır. Onlardan her biri için, suça ortaklığına denk bir ceza vardır. Suçun elebaşılığını yapan için de bir azap vardır.' (Nur–11)
            Bu ayetle birlikte Müslümanlar rahatlamış, Allah gerçeği onlara bildirmişti. Ancak bilgi ve hüküm açısından, Müslümanların bir aylık sürede takındığı tavırları da eleştirmişti.
            Ne gibi mi diyeceksiniz?
            'Suçlamayı duyduğunuzda Müslüman erkekler ile Müslüman kadınların birbirleri için iyi niyet göstererek ‘Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?' (Nur–12)
            Allah Müslümanlara bu tavırlarını soruyor. Gereğini niçin yapamadıklarını, bilgi eksikliğine bağlıyor ve şu ayetle bunu tekrar bildiriyordu:
            'Bir de o çete bu suçlama için dört şahit getirseydi ya? Getiremediklerine göre onlar Allah'ın yanında yalancı kimselerdir.' (Nur–13)
            Kur'an bilgisinin insan için ne kadar vazgeçilmez olduğunu görüyorum. Bu bilgiden vazgeçen insanın hayatı nice olur. İfk olayında gerçeği açıklayan, Müslümanları uyaran Allah, onların içine düştüğü zafiyeti şu ayetle göstermiştir:
            'Eğer dünya ve ahrette Allah'ın sizi kayırması ve ikramı olmasaydı bulaştığınız bu işten dolayı sizi büyük bir azap çarpardı.' (Nur–14)
            Ve Allah bu konuda sonuç olarak, Müslümanlara şu tavsiyeyi yapar:
            'Eğer inanan kimselerseniz Allah size, bir daha böyle bir işe bulaşmamanızı tavsiye eder.' (Nur–17)
            Sadece Müslümanlar değil, bugün insanlık ölçülerini ve değerlerini kaybetti. Müslümanlar açısından daha vahim bir tablo var. Yalan, iftira, dedikodu, gıybet nasıl hayatımızın birer parçası haline geldi.
            Çünkü hayatımızda Kur'an yok. Kur'an olmayınca bilgi yok, hüküm yok.
            Merakı ve gayreti olanlara Nur suresini okumayı ve anlamayı öneririm'

Bu yazı 1285 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum