Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Futbolumuz Çıplak mı?

18 Ağustos 2017 - 14:30

Kral çıplak hikâyesini bilirsiniz mutlaka. Hikâyenin benzeri, bugünlerde Türk futbolu için geçerli. Türk futbolu çıplak mı diye sormak istiyorum öncelikle. Herkes bakıyor ancak göremiyor.
            Gören yok mu? Elbette var. Ancak konuşmak istemiyor. Toplum olarak o kadar çok yalana alıştık ki bir müddet sonra, yalanlarımız doğrulanacak diye ödümüz kopuyor. Konuya girmek istiyorum.
            Süper ligi maçları başladı. İlk maçlar oynandı. Takımlardan bir kaçının kadrolarına baktım. Galatasaray, Başakşehir, Beşiktaş ilk maçlarında 2 yerli, Göztepe 1 yerli futbolcuyla sahaya çıktı.
            Yani 4 takımın; ilk onbirde oynayan 44 futbolcusundan, 37'si yabancı oyunculardan kuruldu. Süper ligde mücadele eden 18 takımın oyuncu kadrosunda, en az %70 oranında yabancı oyuncu var.
            Transfer döneminde uçakların biri kalktı, biri indi. Takım taraftarları, bu yüzden havaalanlarını mesken tuttu. Spor medyası coştu, havaalanı karşılamalarını kaçırmamak için ofis kurdu.
            Öncekiler erik, kiraz vesaire idi. Üstüne çilek lazımdı. Yöneticiler çilek geliyor diye taraftarı çıldırttı.
            Taraftar,  takımının transferleriyle yeni umuda yelken açarken, yöneticiler muzaffer komutan edasıyla poz verdi.
            Sezon sonunda sadece birisi şampiyon olacak. Kimisi orta sıralarda olmayı, kimisi ligden düşmemeyi, kimisi Avrupa kupalarına katılmayı başarı olarak kabul edecek.
            Taraftar; ismini bile söylerken zorluk çekeceği, oyunculardan kurulu takımını desteklerken kendinden geçecek.
            80 milyon nüfusa ayak dayamış bir ülkenin, lig kadrolarında 5–6 yerli oyuncu oynatabilecek bir sistemden mahrum olması ne hazin değil mi?
            Bir halk deyimi vardır: 'El elinden su içen kanmazmış'
            Delice bağlandığımız kulüpler, el çocuklarıyla bizim susuzluğumuzu daha ne kadar idare edebilir?
            Futbol sadece temaşa oyunu değildir. Aynı zamanda ruhtur.
            Bugün temaşayı ruha tercih eden, bir büyük yalanla Türk futbolu idare ediliyor.
            Fenerlilerin şeytan Rıdvanı, golcü Cemil Turanı, ligin gol rekorunu kıran efsane forveti yok. Galatasaraylıların unutulmaz kalecisi Yasin'i, deli fişek santrfor Gökmen'i, kanatlı çocuk Metin Kurt'u yok.
            Beşiktaşlılar Metin-Ali- Feyyaz şarkılarını bugün söyleyebiliyor mu? Trabzon'un tarihe geçmiş kadrosundaki Necmi Perekli, kaleci Şenol, Cemil, Ali Kemal ve diğerlerini bugün yaşayabiliyor mu?
            Nerede Göztepe'nin Adnan Süvarisi. Avrupa kupalarında fırtınalar estiren Baba Gürsel'i, Buldozer Fevzisi, Bombacı Halil'i?
            Geriye sadece takımımızın ismi kalmış. Alacağı sonuçlarla sevinip üzüleceğiz. Ama bu sevinç ve üzüntülerde asla ruhumuz olmayacak. Bir büyük yalana inanarak, kendimizi tatmin edeceğiz.
            Peki ya Türk Futbolu, böyle nereye kadar gidecek?
            Futbol deyince, son yıllarda neleri konuşuyoruz? Biraz dikkatle ve insafla nazar edelim.
            Fatih Terimi konuşuyoruz mesela. Bu Türkiye Futbol Direktörlüğü nedir diyenimiz olmadı hiç. Böyle bir görev, futbolumuza ne katkı sağladı diye merak eden de olmadı. Önemli değildi aslında.
            Önemli olan, Terim'in kebapçı baskınını konuşmaktı. Aldığı maaşı konuşmaktı. Görevden alındı mı yoksa istifa mı etti diye papatya falı tutmaktı. Dudak uçuklatan maaşı kadar, tazminat rakamı da kafamızda şimşekler çaktırdı.
            Türk futbolunun haliydi bu. Yalanlarla, gerçekler ısrarla saklanıyordu. Milli takımın prim isyanında bile çıt çıkmamıştı.
            Maçlara 9–10 tane yabancı futbolcuyla çıkan Türk Futbolu çarpıklığı ortadayken, Arda Turan'la yattık kalktık. Barcelona'da oynamak kariyerdir anladık tamamda bu Arda büyük bir keşif mi yaptı. Millet olarak gurur duyacağımız bir şey mi icat etti?
            Arda'nın reklâm filmleri, aşkları ve gazeteci hırpalamasıyla senelerdir yatıp kalkıyor futbolumuz. Medyamız maşallah büyük bir maden bulmuş gibi, ballandıra ballandıra anlatıyor. Anlatmasına anlatıyor amma bizim de içimiz dışımıza çıktı.
            Adına arena dediğimiz ne şatafatlı statlar yaptık. Passolig uygulamasıyla, o şatafatlara gölge düştü. Seyirci gelmiyor maçlara, televizyon yayınını tercih ediyor. Hani futbol temaşa oyunuydu. Seyirci yoksa, zevk nasıl olur acaba?
            Futbol piyasamızın maddi değeri, kaç sanayi kuruluşuna eşit hale geldi. O artık bir ruh değil, bir yatırım aracı. Taraftar ve seyirci ise birer kapıkulu. Fark eden var mı? Yok. Çünkü uyutuluyoruz. Ruhumuz çalındı bir kere, başka türlüsü düşünülemez.
            Yıllardır milli takıma yerli iki stoper bulamıyoruz. Hiç dikkat ettiniz mi? 80 milyonluk dev bir ülke ve o ülkenin futbolu, iki stoper çıkaramıyor. Maçlarda bunun acısını çekiyoruz.
            Şimdi milli takımın başına Lucescu'yu getirdiler. Müthiş bir futbol federasyonumuz var. Futbolumuzun çarpıklığı kadar, çarpık bir anlayışı var.
            Lucescu'nun hocalık kariyerine, sözüm olmaz elbette. Ancak 72 yaşındaki bir adamı, yeni bir neslin önüne hoca diye koymak, böyle bir çarpıklığın sonucudur. Yıllardır Türk futboluna emek vermiş nice hocalar var. Ellere gösterdiğimiz sabrın, onda birini onlara göstermiyoruz.
            Son günlerde bakıyorum, Lucescu lig maçlarını izliyor. Adam milli takım yapacak. Bir takımda 9 yabancının içinde, iki tane yerli var. İzliyor da izliyor. Bir de yedek kulübesinde oturan yerliler var. Onlar beş on dakika oynasa da, kanaat sahibi olsam diye yalvarıyor gibi.
            Netice itibarıyla; ithalatımız, ihracatımızdan fazla. Cari açık veriyoruz. Ekonominin canlanması için yabancı sermaye girişine ihtiyacımız var. Bankalarımızı, şirketlerimizi yabancılara satıyoruz veya ortak alıyoruz. Yabancı sanatçılar en tarihi mekânlarımızda konser veriyor, tıka basa dolduruyoruz. Yabancı marka araba ilk tercihimiz. Tatile, yaban ellere gitmek bir ayrıcalık.
            Daha sayayım mı?
            Bu kadar yabancı meftunluğuna düşmüş bir toplumun, futbolu hiç yerli olur mu?
            Süper lig takımlarının ilk on birlerinde 9–10 yabancı oyuncu bulunması asla sıradan değil. Milli takımın başına 72 yaşında da olsa, bir yabancı getirmek asla tesadüf değil.
            Niye mi böyle söylüyorum?
            Çünkü Türk Futbolu çıplak'

Bu yazı 1095 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum