Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Esnaf!

03 Şubat 2021 - 12:16

Pandemi ile mücadele sürecinde, en çok etkilenen ve ciddi sıkıntılar çeken kesimin başında esnaf geliyor. 50 yıldır ticaretin içindeyim. Gözlemlerim ve tanıklık ettiğim gerçeklikler karşısında, düşüncelere dalıyorum. Buna değinmek istiyorum.
            Ama önce, ‘esnaf kimdir' sorusuna dikkat kesilmem gerekiyor.
            Hem ekonomik ve hem sosyal anlamda, toplumun ana omurgasını oluşturur. Küçüğü vardır, büyüğü vardır, sanatkârı vardır, ustası vardır. Küçük esnaf sınıfında bugün, 2 milyon gibi bir rakam telaffuz edilir. Ticaret Odalarına kayıtlı rakam ise, 1,5 milyon olarak söylenir. Topladığınız zaman, 3,5 milyon civarındadır. Ve hepsinin ortak ismi esnaftır.
            Mal ve hizmet sektörünün, toplumda vazgeçilmez isim ve markalarıdır onlar.
            Mekân açar. Yanında işçi çalıştırır, istihdam sağlar. Vergi öder, prim öder. 3,5 milyonu kendi aile fertleri ve yanında çalıştırdığı insanlarla hesaplarsanız, neredeyse toplumun yarısına yakın dev bir kesimi oluşturur.
            Esnafın genel ekonomik göstergesi, orta sınıftır. Güçlü sermaye birikimi yoktur. Devamlı bir mücadele içindedir. Onun için önemli olan, ekonomik istikrardır. Değirmenin suyu akarsa, esnafın çarkları dönmeye devam eder. Ancak bu istikrar sayesinde karnını doyurur, kimseye muhtaç olmaz. Gözü, ‘daha çok olsun' düşüncesinde değildir. Zaten şartları buna izin vermez. Yeter ki çarklar dönsün, başka bir şey istemez.
            Denilebilir ki toplumsal huzurun, siyasi ve iktisadi istikrarın kıymetini, esnaftan daha iyi kavrayan başka bir kesim yoktur.
            Esnaflığın okulu, ders kitabı, öğretmeni yoktur. Hayatın içinde, yaşanarak öğrenilir. Usta çırak ilişkisi önemlidir. Tecrübe, paha biçilmez bir kıymettir. Mal üretmenin, mal satmanın yalnızca iktisadi değil, insani boyutunun da olduğunu öğrenir esnaf. Bu yüzden her esnaf mekânı; resmiyeti olmayan bir akademi, her esnaf ta bu akademinin baş hocasıdır.
            Rahmetli babamın bir sözü, bugün hala kulağıma küpedir: 'Esnaflık; kılıçtan keskin, kıldan incedir.'
            Esnaf açısından, dün ve bugüne göre çok şeyler değişti. Bunu şartlar yönüyle söylüyorum.
            70'li yılların çarşısını düşünüyorum. Hemen her sektörde, esnafla müşterisi arasında müthiş bir irtibat vardı. Dayanışma ve yardımlaşma vardı. Sadece bu kadar değil, esnafla esnaf arasında da, aynı dayanışmaya şahit olurduk.
            Bir esnaf ödeme sıkıntısı çektiğinde, komşu esnaf yardıma koşardı. Çünkü o yıllarda, söz senet kabul edilirdi. Özellikle köyden gelen müşteriler, belli bir esnafla kader birliği ederdi. Dar zamanlarında borç alır, söz günü geldiğinde öderdi. Esnaf köylüyü teşvik eder; tarla mı alacak, hayvan mı alacak maddi yardımda bulunurdu. Karşılığında ne faiz olurdu, ne bir başka fayda. Köylü birikmiş parası varsa, esnafa getirip yatırırdı. Aslında bu, müthiş bir iktisadi ve sosyal dayanışmaydı.
            Zaman hızla akıp geçerken, şartlar sert biçimde değişmeye başladı. Her kesimde olduğu gibi, esnaf da krediyle tanıştı. Banka, kooperatifler derken kredi alışkanlığı kazandı. Farkında olmadığı bir gerçek vardı. Bu kredi tercihi, onun hem gücünü ve hem zamanını çalıyordu. Kendini güçlü hissettiği anda bile, ne kadar zayıfladığının farkına varamıyordu.
            Belki bu yüzden; her ekonomik krizde en çok etkilenen ve en çok darbe yiyen esnaf kesimi oluyordu.
            Nitekim 2001 krizinde, bu durum bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Başbakan Bülent Ecevit'e; bir esnaf tarafından fırlatılan yazarkasa, krizin sembolü olarak hafızalara kazındı. Tarihinde ilk defa esnaf; Ankara'da sokaklara dökülerek feryat etti.
            Ben siyasi münakaşayı, siyasi değerlendirmeyi hiç sevmem. İktidar şunu söyledi, muhalefet şunu söylediyle de işim olmaz. Hayatın içinde, paha biçilmez tecrübeler edinmiş bir insanım. Aynı zamanda bir esnafım. Her esnaf gibi, benim de tercihim bellidir. Değirmenin suyu kesilmesin, çarklar dönsün. Siyasi istikrar bozulmasın. Toplumsal huzur zedelenmesin.
            Memleketçilik budur. Milliyetçilik budur. Muhafazakârlık budur.
            Bir virüs, dünyayı alt üst etti. Mesele, sadece sağlık meselesi olmaktan çıktı. Hastalıkla mücadele kapsamında alınan kararlar var, kısıtlamalar var. Bu mücadelenin, iktisadi anlamda oluşturduğu büyük olumsuzluklar var.
            Bütün dünya yaşıyor, biz de yaşıyoruz. Her ülke; kendi ekonomik gücü seviyesinde, bu zorlukları göğüslemeye çalışıyor.
            Bugün en büyük sıkıntıyı, esnaf kesimi çekiyor. Salgınla mücadele kapsamında; alınan kısıtlama kararlarıyla beraber, pek çok işyeri kapalı durumda. Okullar kapalı, hizmet sektöründe iş gören pek çok esnaf, bir yıldır eli kolu bağlı bekliyor. Toplumda hastalıkla ilgili kaygılar, psikolojik kırılmalar yaratıyor. Bu durum çarşıya, piyasaya olumsuz yansıyor.
            Netice itibarıyla değirmenin suyu azalmış, çarklar ağır aksak dönmeye çalışıyor.
             Bu durumda esnaf kira, sigorta primi, elektrik ve su faturası, işçi ücreti ödemekte büyük zorluk yaşıyor. Karın doyurması, ev ocak geçindirmesi daha zor hale geliyor. Kredi borçlarını ödemekte bunalım geçiriyor.
            Siyasetçilerin tartıştığı biçimde; mesele, kepenk kapatıyor, kapatmıyor meselesi değildir. Ortada toplumsal anlamda, ciddi bir dert ile karşı karşıyayız. Zira bu pandemi sürecinin, ne kadar devam edip etmeyeceğini bilemiyoruz. Esnaf tarihi terbiyesi ve devlete olan bağlılığı ile olumsuzlukları göğüslemeye çalışıyor.
            Devlet bu yarayı sarabilmek için, bir takım kararlar alıyor. Kredi borçlarının ertelenmesinden, nakit yardımına kadar destekte bulunuyor. Ancak sürecin devam etmesi ve zamanın kestirilememesi yüzünden, bu desteklerin yeterli olmadığı ortadadır.
            Bu durumda, daha farklı ve daha fazla bir şeyler yapmak gerekiyor. Toplumsal dayanışma diyorum buna.
            Çünkü benzerini hiç yaşamadığımız, bir süreç yaşıyoruz toplum olarak. Hem siyasetçilerin, hem kamuoyunun, dikkatini buraya vermesi gerekiyor. Siyaset maşallah nelerle uğraşıyor nelerle. Yazılı ve görsel basının büyük bölümü, körler ve sağırlar oyununu oynuyor.
            Netice itibarıyla, esnafın durumunu kimse görmüyor.
            Memleketçilik, böyle durumlarda ortaya çıkar. Milliyetçilik, muhafazakârlık, demokratlık ve ne derseniz deyin, böyle zamanlarda ortaya çıkar. Kuru nutuklarla, hamaset masallarıyla olmaz bu işler.
            En dar zamanında, toplum esnafa sahip çıkmalıdır.
            Ben memleketçi bir insanım. Üzerime düşeni, vicdanen ve aklen yerine getiriyorum. Herkes böyle düşünürse, derdin devası bulunur.
            Şöyle anlatayım.
            Mümkün olduğu kadar, marketlere girmiyorum. Dükkânları tercih ediyorum. Alacağım bir ürünü, iki üç esnaftan almaya özen gösteriyorum. Hiç ihtiyacım olmamasına rağmen, esnafa gidip alış veriş yapıyorum. Haftada birkaç defa, paket servis yapanları arıyorum.
            Durumunu bildiğim, ancak ödeme sıkıntısı çeken iki esnafı ziyaret ettim. Kredi kullanma, faize boğulma dedim. Onlara nakit yardımında bulundum. Şunu da yapardım mesela. Kirada gayrimenkulüm yok. Olsaydı, en az üç ay kirasını almazdım.
            Esnaf, toplumun omurgasıdır. Bu zor günlerde, o omurgayı zedeletmeden çıkmak zorundayız. Bu yüzden, toplumsal dayanışmaya ve toplumsal idrake ihtiyacımız var.

Bu yazı 1382 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum