Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Bir Kurt Masalı

28 Mart 2018 - 20:42

            Bizi bir arada tutan değerlerimiz üzerine çok yazılar yazdım. Hala devam ediyorum. Ancak öyle bir devir ki bu, değerler sistemi alt üst olmuş. Nasıl bir iklim diye kafa yormaktan yoruldum.
            Dolandırıcılığın bin türlüsü, din adına yaşanan tartışmaların nicesi, siyasetin aklımıza ve ruhumuza vurduğu darbeler'
            İyi nedir, kötü nedir, güzel nedir, çirkin nedir, akıl nedir, mantık nedir ve nice ne nedir, ne nedir? Nasıl bu kadar iç içe olabiliyor. Nasıl onları ayırt etmede çaresizliğe düşüyoruz?
            Toplumsal hayatımız, cemiyet maceramız, siyaset serüvenimiz niye bu kadar savruluyor. Bu alt üst oluş niye?
            Aklı ve vicdanı rehber edinerek yazıyorum. Bazen yeterli gelmiyor. Okuyucularımın yüzlerce sorusu karşısında bunalıyorum. Telefonlarım bazı zamanlar susmak bilmiyor.
            Böyle zamanlarda en güzeli masal anlatmaktır.
            Buyurun size bir masal:       
            Avcılar bir kurt'un peşine düştü. Kurt önde, avcılar arkasında saatlerce süren bir kovalamaca devam etti. Kurt çok yorulmuştu. Avcıların peşini bırakmayacağını anlıyor, değişik yönlere savrularak kurtulmaya çalışıyordu.
            Ümidinin tükendiği bir anda, karşı dağın yamacında ağaç kesen bir oduncu gördü. Son nefes hamlesiyle oraya koştu. Oduncu; nedir halin diye sorunca, peşinden gelen avcılar olduğunu söyledi.
            Kurt yalvardı yakardı oduncuya, 'ne olur beni kurtar' dedi. Acıdı kurt'un haline oduncu. 'Tamam, seni kurtaracağım' diye söylendi. İyilik ve merhamet duyguları kabardı çünkü. Yedeğindeki çuvalı çıkararak ağzını açtı. Kurt'a ‘gir içine' dedi.
            Kısa süre sonra avcılar geldi. Oduncuya kurt'u sordular. Oduncu; biraz önce kurt'u gördüğünü, koşarak karşı yamaçtan aşağıya doğru gittiğini söyledi.
            Kurt böylece, avcıların elinden kurtuldu. Oduncu çuvalın ağzını açarak, dışarıya çıkardı onu. Teşekkür etti kurt. Kısa bir sohbet yaptılar. Fakat bir müddet sonra, aşırı güç sarf eden kurt acıkmaya başladı.
            Sonra oduncuya döndü ve şöyle dedi: 'Seni yemek zorundayım.'
            Oduncu şaşkınlık içindeydi. Bir iyiliğin, bir merhametin karşılığı, bu mu olmalıydı diye söylendi kurt'a. Cevap verdi kurt: 'İyiliğin kıymetini, kadrini bu dünyada kim bilmiş??'
            Oduncu çaresiz, kurt iştahlıydı. Sonra aralarında bir antlaşma yaptılar. 'Dünyada iyiliğin kıymet ve kadrini kim bilmiş' sorusunu, başka hayvanlara da soralım dediler.
            Yürümeye başladılar ormanda. Önlerine önce bir köpek çıktı. Soruyu ona sordular. Şöyle dedi köpek: 'Ben karşı köyden, ağanın çoban köpeği idim. Yıllarca sürülerini korudum. Bugüne kadar, bir kuzusunu canavarlara kaptırmadım. Fakat sonunda ihtiyarladım. Bunca yıllık hizmetimi hiçe saydılar. Yaşlandım diye beni dağ başlarına bıraktılar.'
            Oduncu ile kurt yürümeye devam etti. Bu defa önlerine bir eşek çıktı. Soruyu ona sordular. Eşek, iç çekerek konuştu: 'Ben sahibime yıllarca hizmet ettim. Sırtımda taşıdım. Değirmenden un sardım, dağdan odun. Yaşlandım diye beni, aç susuz dağ başlarına saldılar.'
            Kurt alınan cevaplardan mutluydu. Gördün mü dedi oduncuya, bak iyiliğin kıymet ve kadrini bilen varmış mı? Oduncu çaresizlik içinde bir şey diyemiyor, kahroldukça kahroluyordu.
            Kurt, üçüncüye sormamıza gerek yok dediği bir anda, karşılarını tilki çıktı. Tilki, nedir haliniz dedi. Oduncu en başından itibaren, olup bitenleri anlattı. Üzülmüştü tilki. 'Sen nasıl sakladın kurt'u, bana bir gösterin bakalım, ondan sonra sorunuza cevap vereyim' dedi.
            Tamam dedi oduncu. Kurt'u çuvalın içine soktu, sonrada ağzını bağladı. Sonra tilkiye seslendi, işte böyle yaptım ve kurt'u avcılardan kurtardım.
            Tilki hemen oduncunun kulağına fısıldadı: 'İyiliğin kıymet ve kadrini bilmeyen bu kurt senin düşmanındır. Vur kafasına öldür onu' dedi. Oduncu, bu fırsatı kaçırmak istemedi. Yerden aldığı bir sopayla, çuvalın içindeki kurt'a vurmaya başladı.
            Kurt ölmüştü.
            Rahat bir nefes alan oduncunun gözleri, bir anda tilkinin parlak tüylerine takıldı. Beyninden müthiş bir senaryo geçti. Nasıl mı?
            İyilik yaptı kurt'a kıymet ve kadri bilinmedi. Köpek yıllarca hizmet etti çobanına kıymet ve kadri bilinmedi. Eşek hizmet etti sahibine, kıymet ve kadri bilinmedi.
            Bu tilkinin postu iyi para eder. Ama o bana kurnazlığı ile iyilik yaptı dedi kendince. Sonra bütün şüphelerini kaldırdı ortadan ve şöyle haykırdı içinden: 'Ulan bu dünyada iyiliğin kıymet ve kadrini benden başka bilen kalmadı mı??'
            Bir sopada tilkinin kafasına vurdu. Sonra derisini bir güzel yüzerek, postu satmak için yola koyuldu.      

Bu yazı 2076 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum