Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Benim Memleketimde Ölünür!

24 Ocak 2025 - 15:55 - Güncelleme: 24 Ocak 2025 - 15:56

Felaketler birbiri ardınca geliyor. Ölüm, acının üstünde acıdır. Etle tırnak misali gibidir. Ya yanarak ölmek? İşte böyle bir ölüm acısının, tarifi asla mümkün değildir. Uykunun en tatlı demlerinde, ateşlerin arasında kavrulmak, dumandan boğulmak ne dehşetli bir sondur.
            Benim memleketim burası.
            Çöplük patlar, insanlar ölür. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ölüm yoktur.
            İstanbul’da dereler taşar, çarşıyı su basar, araçların içinde insanlar ölür.
            Sel baskınlarında dere kenarındaki evler çöker, insanlar ölür.
            İzmir’de yağmur sularına elektrik karışır, yoldan gecen insanlar ölür.
            Yurtta yangın çıkar, öğrenciler ölür.
            Trenler raydan çıkar, yolcular ölür.
            Şehir magandaları kurşun sıkar, balkonlarda çocuklar ölür.
            Maden ocakları göçer defalarca. Yüzlerce insan ölür.
            Depremler olur, on binlerce insan ölür.
            Kartalkaya’da otel yanar, insanlar cayır cayır yanarak ölür…
            Kader mi? Alın yazısı mı? Elbette hiç birisi.
            İhmalkârlığın, vurdumduymazlığın, akılsızlığın, ilkesizliğin yoğurduğu bir günahkârlığın bedelidir yaşadıklarımız. Rant uğruna, kazanç uğruna, oy uğruna ne hale geldiğimizin resmidir.
            İnsanın en birinci hakkı nedir? Yaşama hakkıdır. Bir memleketin düzeni, sistemi buna göre olmalıdır. Benim memleketimde bugüne kadar, böyle bir düzen ve sistem ne yazık ki yerine oturmadı.
            Her olayın vahameti, ölü sayısıyla ölçüldü. Ölen azsa, fazla gürültü kopmadı. Çok olduğunda feryatlar arşa ulaştı.
            İşin ilginç yanı; onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce insan ölürken, hiçbir sorumlu bulunamadı. Beylik laflarla, günahkârlıkların üstü örtüldü.
            Son örnek, Bolu Kartalkayadaki otel yangını.
            Kaç gündür ne tartışılıyor? Kartalkaya kimin sorumluluk alanında. Yok Bolu Belediyesinin, yok Bakanlığınmış. Yananları unuttuk. Dağlanan ciğerleri bir kenara koyduk. Kartalkaya bölgesinin, sorumluluk alanı kimde diye tartışıyoruz.
            Kartalkaya, bu memleketin topraklarına gökten zembille mi indi yoksa..
            Bağır, haykır bir işe yaramıyor. Daha çok şey yazmak isterdim. Toplumsal günahkârlığımıza mı yanayım, Kartalkaya’da cayır cayır yanan insanlara mı yanayım? Bilemiyorum.
            Cennet vatanım, eşsiz memleketim benim. Ne hale geldik. Hangi mahallinde, hangi mekânında, hangi düzensizlikle, hangi ihmalkârlıkla, hangi denetimsizlikle can veririz diye düşünür hale geldik.
            Bundan daha büyük acı olur mu??

Bu yazı 690 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Ali iLHAN
    3 hafta önce
    Bu yaşadıklarımıza Bindik bir alamete,gidiyoruz kıyamete... sözü bile az gelir sanırım.Yazdıklarına tam anlamıyla katılıyorum.Kalemine sağlık...Nereye gidiyor güzel ülkemiz...
  • Ahmet Demircili
    3 hafta önce
    Muhterem ayni fikirdeyim.Şu an denetimsizlik hat safhada.Allah sonumuzu hayretsin.