Merve AYKANAT

Merve AYKANAT

merveaksoy425@gmail.com

Tüketmenin Sınırını Aşmak

10 Eylül 2021 - 16:29

Tüketim olgusu,  dünya genelinde bir ideoloji olarak görülmektedir. İhtiyaçlar, istekler tüketmenin temel yapıtaşını oluşturmaktadır.
Kapitalizm genel amacını, sürekli üretim halindeki aktif bireylerin sahada yerini alması olarak kendini tanımlar. Ayrıca üretimin sunduğu her türlü ürünün tüketilmesi gerekliliğinin insanlara aşılanmasını vurgular.Kapitalizm amacına ulaşmış durumda. Bilinçsiz, sorgulamayan, aktörel yozlaşmaların hat safhada olduğu bir tüketim toplumu ile karşı karşıyayız.
Kapitalizm bireylere farkında olmadan sürekli olarak tüketme komutasını vermektedir. Paranın zamanla meta sermayesine dönüştürülmesi,  tüketim zincirinin son halkası olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişen teknoloji ile ürün çeşitliliğin artması insanlarda doyumsuzluk, tatminsizlik gibi durumların sıkça görülmesine sebebiyet vermektedir.
Lüks ve israf arttıkça toplumlarda iktisadi ve mali dengesizlikler oluşmakta, insanın refah ve bolluğa olan bağımlılığı doğmakta, insanlar maddi ve manevi değer-amaç dengesini kaybedince ortaya narsist insan modeli çıkmaktadır.[1]
 Sürekli tüketim olgusu bireylerde her şeyin en iyisine ait olma, hep mükemmelin peşinde olma gibi egosantrik bir kişiliğin temellerini atmada etkin bir rol oynamıştır. Kapitalizm en iyi kozunu bu noktada oynamıştır. Tüketimin devamlılığının sürmesi için bireylerin yaşayış tarzını beslenme, barınma v.b her alana hakim olması ve kendini sürekli yenileyen bir yapıyı elinde bulundurması gerekiyor. Bunu yaparken alım gücünü tabi göz ardı edecek ki hedeflediği stratejileri uygulayabilsin. Günümüz toplumuna bakacak olursak bunu kat ve kat başarmış durumda. İnsanlar sürekli haz arayışında olduğu sürece popüler olan her ürünü tüketmekten vazgeçmeyecek, bir nevi modern köleliğin esiri olacaklardır.
Tüketimin mutluluğu beraberinde getireceği düşüncesi ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Aslında farkında olmadan tüketemediğimiz her şey için mutsuzluğu en derin şekilde çoğu zaman yaşarız. Çoğu zaman birçok psikolojik sorun da bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Yine de tüketim toplumu bu sorunların çözümü için başka ürünler ve hizmetler sunmaktadır. Bu süreç kısır döngü şeklinde sürekli olarak devam edecektir. Örneğin; elimizde bulunan telefonların kullanma süresini bile üretici firma belirliyor. Zaten bozulmasa bile bir üst modelinin piyasaya sürülmesiyle birlikte daha iyisini tüketme isteği ile yeniliyoruz.
İslam filozofları; meta ve tüketim açısından ahlaki bir tutumu ortaya koyarak, insan ihtiyaçlarının karşılanmasında orta bir yol izlenmesini ve aşırılıklardan kaçınılmasını önerir. Farabi tüketim toplumuna dönüşmemek için aşırı harcamadan kaçınmak gerektiğini söylerken; Gazali, malı kazanan ve harcayan kişinin durumunun ve niyetinin gözetilmesi gerektiğini söyler.[2]
Kendi kimliklerimizi tüketim metaları aracılığıyla bulduğumuzu sanmaktayız. Aslında gerçek şu ki bu yapı kendi himayesi altında almış durumda. Biz de bu kervana katılmış mutluluk pozlarımızın arayışı içerisindeyiz. Tüketiyorsak mutluyuz gibi tavırlara bürünüp farkındalıktan yoksun polyannacılık tavırlarımızla yaşamaya çalışıyoruz. Değerlerimizin farkına varmadığımız sürece kendimize yabancılaşan bireyler olarak toplumda yer edineceğiz.

[1] Göcen, Gülüşan (2013), “İbn Haldun’un Toplum ve İnsan Yaklaşımının Günümüze Düşen İzdüşümleri: Tüketim Toplumu ve Narsist İnsan", Toplum Bilimleri Dergisi, Cilt.8, (175-198).
[2] Mutluel, 0sman (2014), “İslam Düşüncesinde Meta Kavramı ve Tüketim Ahlakı”, Journal of Turkish Studies, (Volume 9 Issue 8), (683-696).
 

Bu yazı 1002 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum