İsmail AYBEY

İsmail AYBEY

ismailaybey45@gmail.com

Hayatın İçinden Bir Demet Hikaye

27 Ağustos 2021 - 16:19

Bir sevda işidir yazmak. Hani Sait Faik demiş ya, “Yazmasam deli olacaktım.” Gerçekten, yazmaya başlayan bir insan için yazma işi bir zaman sonra tutkuya dönüşüyor. Arkadaşım, bu sütunlarda çok yazısını okuduğunuz Eğitimci-Yazar Mustafa Ali ÖZTÜRK de yazı sevdalılarından. Yazı sevdalısı için gündüzün, gecenin kısaca zamanın pek önemi yoktur. Önemli olan yazarak bir şeyler ortaya koyabilmektir.
            Aynı zamanda Eğitimci olan Mustafa Ali ÖZTÜRK’ün geçtiğimiz günlerde, öykülerden oluşan ikinci kitabı “Davetsiz Misafir” raflarda yerini aldı. KDY yayınlarından çıkan kitap 15 öyküden oluşuyor. Geçtiğimiz hafta, Manisa’da çay sohbeti eşliğinde kitabı hakkında uzun uzun konuştuk. Aslında kitabın hazırlanması aşamasından yayın aşamasına kadar her an bir fiil görüşerek istişarede bulunmuştuk. Yazılan yazıların, şiirlerin, hikayelerin kitap haline gelmesi gerçekten çok zorlu bir süreç. Yazıların yazılması zaten başlı başına bir iş. Bir de onların derlenmesi, editörlük hizmetleri ve basım aşaması tam bir başarı hikayesi.
            Hayatın içinden hikâyelerin yer aldığı “Davetsiz Misafir” kitabını bir solukta okudum. Her okuyanın kendisinden bir şeyler bulacağına eminim. Ben mesela bir sağlıkçı olarak, kitabın ilk öyküsü olan “Beyaz Melek” adlı öyküde kendimden çok şey buldum:
“Beni hastane kıyafetleriyle gören komşular iyice galeyana gelip beni suçlamaya başladılar. Komşular son zamanlarda bana karşı gergin tavırlar sergiliyorlardı, kendilerine virüs bulaştırabileceğim korkusuyla; ama bu kadarını beklemiyordum. Kızgın suratların alevler saçan bakışları arasında hareketsiz kadım…”
            Koronavirüsün ilk yaygınlaştığı dönemlerde, bu salgınla mücadelede en ön safta olan biz sağlıkçılar ne yazık ki bazı kesimler tarafından bu şekilde baskılara maruz kaldık. Hatta bazı apartmanlarda asansörlere, “sağlık personeli binemez” şeklinde yazılar bile yazıldı. Oysa ki sağlık personelinin yaptığı iş bu salgından insanları korumaktan başka bir şey değildi.  
            “Beyaz Melek” adlı öyküde bir hemşirenin dilinden, sağlıkçıların yaşadığı, yukarıda da bahsettiğim hususlar güzel bir şekilde dile getirilmiş.
            Yazar, belki de kendi hayatından kesitler sunduğu, köy hayatının güzelliğinden, çiftçinin alın teriyle ekmeğini kazanmasının güzelliğinden ve pastoral öğelerden bahsettiği hikayelerin birinde, şimdilerde unutulmuş olan öküz koşma merasimini çok güzel dile getirmiş:
“Hacı Yusuf, köyün en yaşlısı sıfatıyla bereket olsun diye o gün için yapılan özel ekmekleri tarlayı sürecek öküzlerin boyunduruğuna takacak, öküzlere buğday yedirecek ama görünürde ne öküz var ne de boyunduruk. Davut’a bakarak, “Ağa öküzler nerede?” diye soruyor. Davut o hengame içerisinde öküz bulamadığını, onun yerine traktörün ağırlık takılan ön kısmına boynuza benzer iki ağaç taktığını, ekmeklerin buraya takılacağını, öküzlere yedirilecek yem yerine de bir bidon mazotun traktöre doldurulacağını anlatmaya çalışıyor…”
            Geçmişle günümüz arasında köprü kuran bir hikayeydi “Öküz Koşma Merasimi”. Öküzlerin yerini traktör, yemin yerini de mazot almıştı. Bizim çocukluğumuzda belki son demlerini yaşamıştır öküzle çift sürmek. Köy hayatına çok aşina olmadığım için -Yazar Mustafa Ali Bey kadar- hakim değilim çiftçilik olaylarına. Ama teknolojinin ilerlemesiyle insan ve hayvan gücünden ziyade makinelerin tercih edildiği aşikar.
            Geçmişten günümüze baktığımız zaman, bizim çocukluğumuzda borulardan kendi yaptığımız ve çember dediğimiz oyuncaklar vardı elimizde. Şimdilerde çocuklarımızın elinde tablet, bilgisayar vb. teknolojik aletler var. Annelerimiz bizi eve sokamazdı o denli eğlenceliydi sokaklarda oynamak. Fakat şimdilerde çocuğumuzu dışarıya çıkaramıyoruz, televizyon, tablet ve bilgisayar başından kaldıramıyoruz. Elbette konumuz bu değil ama bir çok güzel adet nasıl teknolojiye ve çağdaş yaşamımıza yenik düştüyse oyunlarımız da düşmedi mi sevgili okur?
            Arkadaşım Eğitimci-Yazar Mustafa Ali ÖZTÜRK’ü yeni kitabı için kutlarken okuru bol olmasını temenni ediyorum.
            Sağlıcakla kalın…

Bu yazı 737 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum