Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Nankör Kedi!

22 Ocak 2016 - 13:30

Hayvanların ilginç yönleri, hayatları, bazen akıl sır erdiremediğimiz davranışları hep dikkatimizi çekmiştir. İzlediğimiz bir belgesel, film, görüntü, bir fotoğraf karesi veya bizzat şahit olduğumuz olaylar farklı yorumların kaynağı olur. Bu yorum ve düşünceler insanlarla mukayeseye kadar gider. Onlar kadar saf, masum ve yardımsever olmadığımızı bile sıkça söyleriz.
                   Kirada oturduğumuz bir köy evinin kedisi vardı. Zamanla bize de alıştı. Onu beslemeye başladık. Odalarımızın birisinin zemini toprak olduğu için fareleri görmek sıradan olaydı. Ben arada sırada  kedimize kızar, 'Neden fareleri yakalamıyorsun?' der, o da sanki suçluymuş gibi usulca odadan ayrılırdı. Ertesi sabah bahçeye açılan kapımızı açtığımda; yakaladığı fareyi bana gösterir, onunla oynar adeta 'vazifemi yaptım' derdi. Buna defalarca şahit oldum.
                  Yıllar evvel gazetede okuduğum bir haber beni hayrete düşürmüştü. Olay, Bulgaristan'da geçiyor. Sofya'dan başka bir şehre taşınan ev sahibi, bir sebeple kedisini alamıyor. O kedi, yüz kilometreden fazla yol yürüyerek şehri ve sahibinin evini buluyor. Aklımda bir yığın soru' Yönünü nasıl tayin etti? Sahibinin evini nasıl ve nelerden yararlanarak buldu? Bu yolu ne kadar zamanda yürüdü?
                 Trafiğin yoğun olduğu caddede bir taşıtın çarparak öldürdüğü kedi öylece yatıyor. Fakat yalnız değil. Bir arkadaşı onu yalnız bırakmıyor. Belki de yaşayıp yaşamadığını anlamak için patileriyle defalarca masaj yapıyor, saatlerce yanından ayrılmıyor.
                 Kızım, okulunu bitirip dönerken bize de bir hediye getirmişti. İki aylık, bembeyaz bir Ankara Kedisi. Apartmanda kedi beslemenin zorluğu, hayatınızın akışını 'Pamuk'a göre planlamanın sıkıntısı bir yana, zamanla o da ailenin bir parçası gibi olmuştu. Kedi kumu, yemi, oyuncak fare, ip, top derken eksiklerini tamamlamıştık. Beni, apartman kapısına kadar uğurlar, eve dönüş saatlerinde ise pencerede bekler olmuştu. Gayet temiz olan kedimizi mutlu etmek için azami gayret sarf ediyorduk. İki buçuk yıldan sonra özgürlüğü seçen kedimiz; evimize ne zaman bir çocuk gelse onunla saklambaç oynar, topunu, faresini getirir, onunla iletişim kurardı.
                Kediniz olunca bir de veterineriniz oluyor tabii. Genç ve gayretli veterinerimiz, zaman zaman kontrollerini yaptığı kediyle ilgili ilginç bir olay anlattı. Apartmanın girişinde, kontrol için geldiği dairenin zilini çaldığında, kedi büyük bir telaşla hemen saklanırmış. Ev sahibiyle beraber kediyi saklandığı yerden bulup kontrollerini yaparmış. Zile basanın veteriner olduğunu nasıl anlıyor? Hâlâ benim için bir muamma'
                Zaman zaman hayvan besleyen ve kedileri seven birisi olarak; öğrenci velimle sohbet ederken 'Nankör kedi' deyimiyle ilgili yeni bir şey öğrendim. Defalarca okuduğum ve duyduğum bu deyimde kedilere niçin 'nankör' sözcüğü reva görülüyordu. Meraklandım'
                Kedi, sahibi ya da insanlar tarafından verilen yiyeceğin 'rızık' olarak 'Allah' tarafından geldiğini bilir, aracılık edene yani bizlere fazla itibar etmezmiş! Bizler de, karnını doyurduklarımızdan 'kapı kulu' olmasını, 'el pençe divan durmasını' beklermişiz. Bunu göremeyince de 'nankör' dermişiz. Allah Allah' Sonra devam etti. İnsanın en 'sadık dost'u köpek ise; yiyeceğinin sahibi tarafından verildiğini zanneder, ondan dolayı fazlaca kuyruk sallarmış.
                Artık kedilere daha farklı bakmaya başladım. Hele, itibar ve haysiyetini, ikbal ve ahiretini; dünya nimetlerine feda eden, bugün söylediğini yarın yalanlayanları gördükçe 'nefsimin şerrinden' Allah'a sığınıyor, dinlediğim bu hikâyeyi sıkça hatırlıyorum.
                  Nesimi ne güzel söylemiş: 'Rızkımı veren Hüda'dır, kula minnet eylemem...' 

Bu yazı 1200 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum