İş Yerlerine Yabancı İsim
İki yıl evvel MCBÜ Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ferhat Karabulut'un Manisa Kültür Sohbetleri'nde 'Manisa'da İş Yeri Adları' konulu sohbetini dinlemiştim. İlimiz Manisa'da yaptıkları araştırmaya göre:
7000 iş yerinden yaklaşık %10'u yabancı isim kullanıyor.
Yabancı isim kullananların %10'u ismin anlamını bilmiyor ve işletme sahibi kadınlar yabancı isimleri (%90) daha çok tercih ediyorlar.
İşletme sahiplerinin %45'i yabancı isim için yardım almış.
Yabancı isim kullanmakla; genç tüketicilerin dikkatini çekeceklerini, çarpıcı olacağını ve daha fazla kazanç elde edeceklerini düşünüyorlar.
1) Tarih ve Coğrafya Bilinci
Millî eğitimin bir diğer temel unsuru hakkıyla vereceğimiz tarih ve coğrafya bilincidir. Temel eğitimden başlayarak tarihimizi, tarihi şahsiyetlerimizi ve üzerinde yaşadığımız coğrafyayı ve özelliklerini kuru bir anlatımla değil millet olarak kazandırdığımız şahsiyetiyle öğretebilmeliyiz.
Piri Reis'in Haritasını Uzaylılar mı Yaptı?
'1513 yılında dünya haritasını çizen Piri Reis'in, bir iddiaya göre 20, bazılarına göre ise 34 farklı kaynak, bilgi ve disiplinden yararlanıp sentezlediğine işaret edilmektedir.' Bundan da önemlisi; küre şeklindeki dünyayı iki boyutlu kâğıda aksettirmek işi başlı başına bir bilim alanıdır.' İsviçreli yazar Erich von Daniken bu haritanın da kadim astronotlar tarafından öğretildiğini, o tarihte böyle bir haritanın yapılabilmesini buna bağladığı görülmektedir. (İskender Öksüz, Niçin Geri Kaldık? s. 62, 63)
Bu haritayı 15. asırda çizen de, 20. asırda Alman Desman bulana kadar Topkapı Sarayı arşivinde kaybeden, kaybetmeden önce yırtıp üçte ikisini tahrip eden de bizim ceddimiz. Ve beş asır sonra 2017 yılında dünyanın düz olduğunu iddia eden de mevcut millî eğitimin müfredatıyla yetiştirdiğimiz bizim gencimizdir!
Kıbrıs'ın Fetih Sebebi
Daha ilkokul sıralarındayken Kıbrıs meselemizi merak eder, radyoda Kıbrıs'a ve Makarios'a dair haberlere kulak kabartır, bizim için hayati öneme sahip bu adanın millî kahramanlarını tanırdık. Gelin görün ki; ortaokuldaki (1970) 'Sosyal Bilgiler' dersi öğretmenimiz bizim için stratejik öneme sahip Kıbrıs adasının Türkler tarafından fetih sebebini 'üzüm bağlarının ve şarabının' güzelliğine bağlardı!
'Ben Olsam Kaçardım!...'
Görev yaptığım okulda 18 Mart Çanakkale Zaferi'ni kutlama programındayız. Çok mühim zaferimiz öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından anlatılıyor. Okul kütük defterine 'Gitti Gelmedi' kaydı düşülen ve öğrencilerinin tamamı şehit olan okullarla, gül goncası 'On beşli'lerin hikâyesi anlatılırken yanındaki öğrencinin; 'Ben olsam kaçardım!' demesi zehirli kıymık gibi hâlâ beynimdedir. Millî eğitimimiz ve öğretmenimiz, bu çocuğumuzun da kalbine ve zihnine girebilmeli. O cephede, Allah'ın huzuruna tertemiz varabilmek için bir gün evvel çamaşırlarını yıkayan, şehit olacağını bilerek kelimeyi şahadet getirip düşmanın üzerine yürüyen Mehmetçiğimizin vatan sevgisini ve iman duygusunu anlatabilmeliyiz.
Osmanlı'da Kurmay eğitimi
'Matematikçi olmamalarına rağmen logaritma cetveline bakabilen, coğrafya, tarih, teknik ve beşeri ilimlerle iç içe hem entelektüel ve bilgin hem de muharip bir sınıf yetiştirmek. Kurmaylar birkaç dil bilir ve birkaç dili de anlayabilirlerdi. Enver Paşa, dört lisanı konuşuyor, Mustafa Kemal Fransızca ve Almanca biliyordu. Ayrıca Rumca'ya ve Bulgarca'ya da aşina idi. (İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2018)
2) Millî Edebiyat ve Millî Kültür
En temel millî duyguları ve millî kültür unsurlarını edebiyat alanında verdiğimiz kalıcı eserlerle gelecek kuşaklara taşıyabiliriz. Bu eserler, Türk milletinin asırlardır süzülüp gelen hars ve medeniyetini, düşünce dünyasını, ülkülerini, ruh köklerinin temellerini oluşturur.
Milletimize mal olmuş yazarlarımız, şairlerimiz, aşıklarımız, destanlarımız, romanlarımız, mani ve ninnilerimiz, türkü ve şarkılarımız, atasözlerimiz' en kıymetli hazinemizdir. Bu kıymetleri çocuklarımıza ve geleceğe taşımanın yolu; yazmak, geleceğe eser bırakmaktır.
Millî bir eğitimin kilit unsuru öğretmendir. Öncelikle öğretmenleri millî bir şuurla yetiştirmeliyiz.
S. Ahmet Arvasi'ye Göre Millî Eğitim ve Türk Millî Eğitimcisi
'Türk milli eğitimcisi, eğitim etkinliklerini sürdürürken en büyük desteği millî kültür kurumlarında ve değerlerinde aramalıdır. Esasen günümüzde milletlerin savaşı, bir bakıma kültürlerin savaşı niteliğinde olduğu için her millet kendini demetleyen ve dağılmaktan koruyan bağlara sarılmak ve onları korumak zorundadır.
Türk öğretmeni, Türk'ün dilini, töresini, inançlarını, bütün kültür unsurlarını örselemeden geliştirmeye ve onları birer evrensel değer durumuna getirmeye kendini mecbur hissetmelidir. Türk millî eğitimini düzenlerken, herhangi bir milletin gözü kapalı taklitçisi olmamak gerekir. Kendi tarihi tecrübesinden yararlanmayan bir millet diğer milletlerin taklitçisi olmak zorundadır. Bu yüzden, millî eğitimin amaçlarını tayinde, müfredatların hazırlanmasında, eğitimin teşkilatlanmasında tarihimiz, coğrafyamız, millî kültürümüz, maddi ve manevi zenginliklerimiz temele alınmalıdır. Milli eğitim bu demektir.'
Aydınların Sorumluluğu ve İmameler
'' milletlerin içinde bulunduğu durum, en evvel ve her şeyden evvel şu aydın denilenlerin ve onları okutan okumuşların sorumluluğudur. Ülkeyi yönetenler ise bu sorumluluğun imameleridir.' (İskender Öksüz, Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler s.31)
RUH KÖKLERİMİZ
Osmanlıda, resmî olarak okur-yazar sayılabilmek için, üç lisan (elsine-i selâse/ Türkçe, Arapça, Farsca) bilmek gerekirdi. Münevver sınıfına girmek için ise; en az altı lisan (elsine-i sitte) bilmek şarttı!
'Eğlenmek huzurdu, yani çümbüş değil. 'Ha ha ha , hi hi hi' değil. Türk, abus çehreli değildi, kahkaha atmazdı, ama mütebessüm, yani güler yüzlü, daima güler yüz gösterirdi. Güler yüz, Fahr-i Âlem efendimizin buyurduğu gibi, bir sadaka aynı zamanda.'(Münevver Ayaşlı)
'Mesela, Yahya Kemal derdi ki; 'Her mısra bir türlü söylenebilir, başka türlü söylenemez. Hatta levh-i mahfuzda yazılıdır. Şairin vazifesi gidip, levh-i mahfuzda yazılı olan mısraı bulmaktır. O mısra bulunmadıkça, mısra mısra olmaz ve mısra güzel olmaz. Şairin vazifesi o mısraın peşinde koşmaktır, onu bulmaya çalışmaktır.'(Prof. Dr. Halil Vehbi Eralp)
'...derse girdim bir sabah; ikinci ders. Tevfik Fikret'i okutuyordum. Kapı açıldı. Atatürk göründü. Arkasında maiyeti. Kalktık. Şöyle bir baktı, gitti en arka sırada oturdu. Birlikte gelen adamlar da 8-10 kişi duvara dizildiler. Bana işaret etti; 'Oturun muallim bey!' dedi. Ben devam ettim, gayet tabii şekilde.' (Tahsin Banguoğlu)
'' Sonra Maarif Vekili bana gelmeye, derslerime girmeye başladı.'Aman beyefendi yapmayın, mahcup oluyorum!' diyorum: 'Yok Tahsin Bey, istifade ediyorum!' diyor. Bir süre geldi.' (Tahsin Banguoğlu / Bittiği Yerde Başlar, A.Yağmur TUNALI)
'Bir Ayağım Çukurda'
Bir hekimimiz anlatıyor: 'Yaşlı bir hastam var. Benim yanıma gelip gitmekte bile zorlanıyor. Reçetesindeki ilaçları 'Üç kutu yazayım.' dememe rağmen hep bir kutu yazdırıyor. Bir defasında sordum: 'Amca neden bir kutu alıyorsun?'Aldığım cevap müthişti: 'Oğlum bir ayağım çukurda, ölürsem ilaçlar kalır. Devlet zarar etmesin.'
'Çizmelerimi çıkarayım mı?
Soma İlçesi'nde, maden faciasından sağ kurtulduktan sonra ambulansta sedyeye yatırılırken, "Çizmeleri çıkartayım mı?" diye soran madenci Murat Yalçın, "Ekipler bizi kurtardı, ambulansa bindiğimde ise o kadar insan can derdiyken, bulunduğum yeri kirletmemek nasıl aklıma geldi bilmiyorum. Yattığım yere benden sonra gelebilecek arkadaşlarımı da düşündüm." dedi.
Hastanede Ayakkabılarını Çıkardı!
Kırıkkale'nin Sulakyurt ilçesinde yaşayan 84 yaşındaki Şerife nine, hastanenin acil servisi kirlenmesin diye çamurlu ayakkabılarını kapının önünde çıkardıktan sonra girdi.
Şerife ninenin irfanı ve çamurlu papuçları, 21. yüzyılın Türk çocuklarına mesaj veriyordu: 'Devlet malı azizdir, kirletme!'
KAYNAKÇA:
1) Mustafa Gündüz, Yerelden Evrensele Eğitimde Millîliğin Kaybolan Sınırları, Nisan 2009
2) A.Yağmur Tunalı, Bittiği Yerde Başlar
3) İskender Öksüz, Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler, Niçin Geri Kaldık?
4) İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
5) Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Çağlayanlar
YORUMLAR