Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Hakikatin Dili

19 Haziran 2017 - 15:49

Hakikatin dili mecazdır. Yüksek hakikatleri akla yaklaştırmak için kutsal kitaplar, filozoflar, arifler hep remz kullanmış, istiarede bulunmuş, misal vermiş, imlemiş. Tanpınar'ın dediği gibi; Allah insanı yaratmış ve yanında da istiareyi ariyet olarak bırakmış.
Erzurumlu İbrahim Hakkı bu vadide ne demişti:
Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Yunusumuz;
Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ'na yüzünü.
Mısrî,
İşit Niyâzî'nin sözün
Bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk'dan ayân bir nesne yok
Gözsüzlere pinhan imiş.
Kur'an'da ise; 'velillahil-meselul a'la.' 'O, odur.'
Mecazın en büyük özelliği, mecazdan herkesin anladığının kendi ka'bı nispetinde olduğudur. Herkes mana denizinden kendi kovası kadar alabilir ve denizden bir şey eksilmemiştir.
Bir mesel deryası olan Mesnevi'de Mevlana öyle bir hikâye anlatıyor ki insan okuduğunda Muhammed İkbal'e hak vermeden edemiyor: 'Peygamber değil ama kitabı var.'
 Musa, yolda bir çoban gördü. Çoban, şöyle söylenip duruyordu: ' Ey kerem sahibi Rabbim! Neredesin ki sana kul, kurban olayım, çarığını dikeyim, saçını tarayayım elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Yüce Allah'ım, sana süt ikram edeyim. Elceğizini öpeyim ayacığını ovayım. Uyuma vaktin gelince yerceğizini silip süpüreyim. Bütün keçilerim sana kurban olsun. Bütün nağmelerim, heyheylerim senin yâdınladır Allah'ım!'
O çoban, bu çeşit saçma sapan şeyler söyleyip duruyordu. Musa; kiminle konuşuyorsun? diye sordu. Çoban; bizi yaratanla, bu yeri göğü halk edenle, diye cevap verince, Musa dedi ki: 'vah vah, sen sersemlemişsin. Daha Müslüman olmadan kâfir oldun, bu ne saçma söz, bu ne küfür, bu ne olmayacak şey? Ağzına pamuk tıka, küfrünün pis kokusu dünyayı tuttu. Küfrün, din kumaşını yıprattı. Bir güneşe bu çeşit şeylerin ne lüzumu var? Böyle sözlerden ağzını kapamazsan bir ateş gelir, seni de halkı da yakar.
Allah'ın her şeye kadir ve her hususta adil olduğunu biliyorsan nasıl oluyor da bu hezeyanlara, bu küstahlığa cüret ediyorsun? Akılsız dost zaten düşmandır. Ulu Allah, bu çeşit hizmetlerden ganidir. Sen bunları kime söylüyorsun. Amcana, dayına mı?
Allah sıfatlarında cisim sahibi olmak ve ihtiyaç var mı?  Allah, onun hakkında da ' o, benim' dedi.
El ayak bizim için övünç vesilesidir; fakat Allah'ın arılığına nispetle kusur.
Çoban, 'Ya Musa ağzımı bağladın, pişmanlıktan canımı yaktın' dedi; elbisesini yırtıp yana yana bir ah çekti, başını alıp çöle doğru yola düştü.
Musa'ya Allah'tan şöyle nida geldi: ' Kulumuzu bizden ayırdın. Sen ulaştırmaya mı geldin, yoksa ayırmaya mı? Kadir oldukça ayrılığa ayak basma. Bence en hoşlanılmayan şey ayrılıktır. Ben, herkese bir huy, herkese bir çeşit ıstılah verdim. Ona medih olan söz, sana zemdir, ona göre baldır, sana göre zehir! Bizse temizden de münezzehiz, pisten de. Ağırlıktan da arıyız, çeviklik ve titizlikten de!
Kullara ibadet edin diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil, kullara ihsanlarda bulunayım diye. Hintlilere, Hintlilerin sözleri medihtir; Sintlilere Sintlilerin. Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla kendileri temizlenirler.'
Ondan sonra Hak, Musa'nın sırrına dile gelmeyecek sırlar söyledi; Musa bu sözlerden müteessir nice defa kendisinden geçti, nice defa kendisine geldi.
Musa, Allah'tan bu azarı duyunca çöle düşüp çobanın ardınca koştu. O hayran aşığın izini izledi, nihayet onu bulup gördü. Dedi ki: müjdemi ver Allah'tan izin geldi. Hiçbir sebep ve tertip yolu arama; daralan gönlün ne isterse onu söyle! Senin küfrün din, dinin can nuru olmuş.
Mevlana, şu hisseyle bitiriyor.
Kendine gel, kendine! Allah'ı övsen de bu övüşünü, çobanın layık olmayan övüşü gibi bil, öyle tanı.
Senin övüşün, çobanın övüşüne nispetle daha iyidir. Ama Allah'a nispetle onun da değeri yok, onun da sonu gelmez. Ne vakte dek ben Allah'a hamd ederim deyip duracaksın? Allah'ı anışımın makbul olması da yine Allah'ın rahmetindendir.

Bu yazı 1231 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum