Gülruh DEMİREL

Gülruh DEMİREL

gulruhdemirel123@gmail.com

Eren Yemeği

30 Ağustos 2022 - 16:45

Gelin ve güvey birbirlerine, evlerine ve ev halkına alışmaya, yaşamda birlikte yol almaya başladılar. Hiç konuşmadan anlaşmadan birbirlerini yeni tanımaya başlayan beraberlik, arkadaşlarının yerleştirdiği ev… Eşyalarını bulmakta zorlanan, yeni kimliğine alışmaya çalışan gelin... Evinin erkeği olan büyüklerinden gördüğünü yapmaya çalışan güvey... Yeni evlilerin kendi evleri varsa en mutlu onlar diyebilirim.
Aile büyükleriyle oturuluyorsa evin kurallarına uyum sağlamaları gerekecek. Eskiden kayınpederlerin ellerini yıkaması için gelin koluna astığı havlu (peşkir), bir elinde su dolu güğümü diğerinde bakır leğenle hazır vaziyette bekleyip hizmet edermiş. Annemde bu kuralı bildiği için hemen yerine getirmiş.
Halil Zeybek Dedem, “Kızım bizde öyle adet yoktur. Çok şükür elimiz ayağımız tutuyor, Sağol” diyerek sevgisini ve değer verdiğini göstermiş.
 Babamlar o yıllarda aşağı Gördes'ten yukarı Gördes'e yeni taşınmışlar. Evlerin çoğunda su tesisatı döşenmediği  için su yokmuş. Geçenlerde sohbet ederken suyu boş yere kullanmamak gerektiğini, yaşamında bizzat yaşayarak öğrenenlerden olan annemin anlattıkları beni biraz şaşırttı. Biz iki kardeş iken, annem, babam ve babannem, halamla  birlikte yaşarken, tenekelerle uzaktaki Divan camisinden su taşıyarak tüm yemek, çamaşır banyo ve temizlik işlerini yaptığını, üç yıl bu şekilde devam ettiğini söyleyince çok duygulandım. Ayağa kalkıp o güzel ellerini öpeyim diyerek öptüm. Bizlerin makinelerin düğmelerine basarak yaptığımız işleri, büyüklerimiz ateş yakarak, tenekede kaynayan, uzaktan taşınan, küllü sularla elleri yaralanarak, çamaşırları yıkayıp, sabırla şükürle bu günlere gelmişler. Bu bizim aile. Belki de en şanslısı.
Evlenip üç gün sonra halı tezgâhına oturup Çakıroğlu halısını dokuyanları, gece tütün kırıp, gündüz dizen tütün sakızlı kınalı elleriyle ekmeği ayranla katık edenleri de var. Genç kızların hayali ise evleneceğim kişi yeter ki memur olsun, tütün, halı olmasın diye dua ederlermiş. Şanslı olanlara mahallede gıptayla bakılırmış. 
 Sıra şimdi eğer tütün zamanı değilse, Eren Davetine geldi.
Eren daveti öncelikle yakın akrabaların; Gelin ve güveyin aileleriyle birlikte yemek davetine çağırılmalarına verilen isim. Ayrıca yakınını kaybedenlerin evine akraba ve komşuları sıraya koyarak hazırladıkları yemekleri getirip birlikte yemelerine de Eren deniliyor. Mutluluğu ve üzüntüyü paylaşmak ne kadar da güzel değerler. Sanırım evlenenlerin muradına, ölmüşlerin de hakkın rahmetine erdiğini ifade ediyor bu kelime. Bu güzel geleneklerimizi bizler geleceğe taşıyarak yaşatabiliriz diye düşünüyorum.
EREN Yemekleri çorba ile başlardı. Fırına verilen kuzu güveç, kuyruklu pilav (fırıncıya kuzunun kuyruk bölümü ve pirinç verilir. Güveçte küçük doğranmış kuyruklarla pişirilen pirinç). Fırının lezzet kattığı pilavın, ağızda bıraktığı tat bambaşkaydı. Diğer yemekler için evin hanımı kolları sıvar, işe başlardı. Önce kabartma açar, üzüm hoşafının eşlik ettiği yani şimdilerin puf böreğini yapardı. Kabartmanın içi şöyle hazırlanırdı:
Yumurta zeytinyağında kırılarak pişirilir. İçine ekmek ufalanır, peynir rendelenir, maydanoz, karabiber eklenirdi. Büyük bir hevesle açılan üç küçük yufka araları yağlanarak, üst üste konularak tekrar açılır, büyütülür, iç malzeme belirli aralıklarla konularak yufka katlanır, bakır tencerenin kapağıyla yarım daire şeklinde kesilerek, bol yağda kızartılırdı. Ayrıca, mantı, kızartma, zeytinyağlı yemek çeşitleri... Tatlı olarak höşmerim, oturtma veya kadayıf tatlısıyla ağızlar tatlanır, yemek duasıyla sonlanırdı. Tüm bu anlattığım yemek davetlerini bizim aile haftada bir akrabalarımızla toplanarak yemekleri sevgi karışımıyla beraber yerdik. Üzerine de yapılan hoş sohbet balı kaymağı olurdu. Hâlâ o günleri unutamam.
 Eren yemeği hazırlandı. Şimdi akşam saati...
 Davet zamanı...
 Eren yemeğine gelen kız evi, oğlan evi davette yer alırlardı. Yeni kıyafetleri, takıları, masum davranışları, gelinin doğal güzelliğine renk katardı. Güveyse takım elbiseli gelir. O gecenin tüm bakışları gelin ve güveyde odaklanırdı. Dikkatimi çeken çok ciddi bir hava eserdi. Büyükler konuşur. Hâl hatır sorulunca verilen kısa cevaplardan başka gelin ve güvey konuşmazdı.
 Biz çocuklar da kınalı elleriyle gelen gelini hayranlıkla süzer, damat ile gelinin birbirlerine bakışmalarını adeta film izler gibi seyrederdik. Eskiden saygılı edepli davranmaya özen gösterilirdi.
 Büyüklerin yanında gelin ve damat
 birbirleriyle gayet ciddi konuşurlar,sadece bakışları onların ruh hallerini ortaya koyuverirdi...Onların birbirleriyle bakışmaları ,kıyafetleri ,ellerinin kınaları bizlerin hayal dünyasını süslerdi... Yemeğin sonunda evin büyüğü dua eder , ölmüşlere rahmet dilenir, yeni evlilere de mutluluk dileklerine yer verilirdi... Tüm yemektekiler o mutluluğa iştirak eder,yüzümüzden gülümseme eksilmezdi.
 Eren yemeği hoş sohbet ,biraz ciddiyet ve her iki ailenin akrabalarıyla kaynaşma yemeği de denilebilirdi...Konuşmalarda geçmiş büyüklerin yaşanmışlıkları yer alır...Kısseden hisseye yer verilirdi...Lüzumsuz hiç söz söylendiğini hatırlamıyorum sohbette... Anlatan ve onu pür dikkat dinleyen iyi bir dinleyici yer alırdı...Nüktedan sözlerinde renk kattığı sohbet bizleri bilgilerle donatırdı...Çocuklar hiç konuşmazdı...Sadece yemekle ilgili isteklerini annelerine fısıltıyla iletirlerdi...Eski ve yeni nesil  ne kadar da  farklı...Orta yolda ilerleyemedik.Saygı ve sevgiyi şefkatle buluşturamadık...Kural veya kuralsızlık arasında gidip gelen toplum olduğumuz kanısındayım...Bizlerin de aile yapımızı özenle bezememiz gerekiyor...Bunca zorluklara rağmen geçmişimiz bizlere hâlâ bir şeyler katmaya devam ediyor...Yeni evliler ve kız tarafı,oğlan tarafı birbirleriyle kaynaşmaya başladılar bile...Mutlulukları sonsuz olsun inşallah...Bizlerin aynası olan çocuklarımıza saygı ve sevginin harmanlanarak yansıtılması dileğimle...
 Gelecek nesillerin mimarı bizler olduğumuzu unutmayalım...Hoşça kalın...Sevgiyle kalın..

Bu yazı 502 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum