Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-97

20 Ağustos 2024 - 10:00 - Güncelleme: 20 Ağustos 2024 - 10:00

ULAŞIM SORUNUN ÇÖZÜMÜ
Bu arada lojmanda oturma hakkımız 1992 yılında doluyordu. Küçükbakkalköy’deki dairemiz de tamamlanmıştı. En kötü ihtimalle oraya taşınabilirdik. Ancak eşimin iş yeri, turizm sektörünün kalbi olan Topkapı Sarayı, Haliç çevresi, Sultanahmet, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Beyazıt Meydanı, Laleli, Beyoğlu, Taksim Meydanı civarları olduğu için buralara yakın bir yerde konaklaması, işe kısa zamanda ulaşması açısından büyük önem arz ediyordu. Bu yüzden Küçük Bakkalköy’den mesleğini sürdürmesi çok zor olacaktı.
Çünkü turist grupları, tarihi yerleri merak ettikleri kadar, akşam yemeğinden sonra Türk müziğinin icra edildiği turistlere yönelik eğlence mekanlarına da gittikleri için rehberin görevi gece yarısına kadar devam ediyordu. Bu saatten sonra evin yakın bir yerde olması bir rehber için zorunlu hale geliyordu. Zira büyük şehirlerde iş yeri eve uzaksa ulaşım çileye dönüşürdü. Günlük yorgunluğun üzerine trafik stresi ve eve ulaşma telaşesi de binince yorgunluk daha da artıyordu. 
Onun için turizmin merkezine yakın bir yerlerde ev almamız iyi olacaktı. 1987 -1992 yılları arasında turizm Türkiye’de fazla sekteye uğramadı. Fakirliğin ve parasızlığın ne demek olduğunu çok iyi bildiğimiz için parayı ona göre harcardık. Eşim çocukluğunda, aile olarak halıcılık yaparlarken sahtekâr halı tüccarlarına halıları kaptırıp paralarını alamadıkları için zor duruma düşmüşler ve halı dokuttukları kişilere olan borçlarını gündelik işlere giderek kazandıkları para ile ödemek zorunda kalmışlardır. Ben de hangi koşullarda okuduğumu zaten yazmıştım. O yüzden her ikimiz de gereksiz harcama yapmaktan özenle kaçınırdık. Hele daha henüz iş yerine yakın başımızı sokacak bir evimizin olmayışı başka türlü harcama yapmamıza zaten en büyük engeli teşkil ediyordu.
Bu yüzden eşim tutumluluğu ve gece gündüz çalışması sayesinde bir ev parası kazandı. Bu para ile Beşiktaş İlçesi’nin Dikilitaş Mahallesi’nde bir ev satın aldık. Böylece Emine Hanım işine daha kolay gidip gelme olanağını elde etti. Ayrıca rahmetli kayınbiraderim Abbas Ataman’ın öngörüsü meyvesini vermiş, kız kardeşi rehber olup kazandığı para ile bir ev satın almıştı.
Artık Yıldız Teknik Üniversitesi’ne ve turizmin merkezine yakın Dikilitaş’ta bir evimiz olduğu için Küçükbakkalköy’deki evi kiraya verip, Dikilitaş’taki evimize taşındık.  Bu ev tepede bir yerdeydi. Evin manzarası güzeldi. Şişli’nin önemli bir bölümü, Polat İş Merkezi, Ihlamur Kasrı, İstanbul Boğazının Marmara’ya açılan ağzı ve Sarayburnu’na kadar her yer görülüyordu. Benim için de çok iyi oldu. Çünkü üniversiteye yaya olarak gidip gelebiliyordum. 1992’den 1998 yılına kadar bu evde oturduk.
NAZLI BİR SEKTÖR
Esasen turizm sektörü çok nazlı bir sektördür. Ülkede huzur ve güven olması bu sektörün vazgeçilmez kuralıdır. Dünyanın herhangi bir turistik yerinde bir kargaşalık veya bir bomba patlaması turistlerin oraya gelmesini bıçak gibi keser ve tekrar gelmeye başlamaları ayları bulur. Onun için rehberler, ülkenin olaysız günlerinin çok kıymetli olduğunu bilir bu günlerde mutlaka çalışmak isterlerdi. O yüzden bir rehberin çalışması, kendi elinde olmayan nedenlerle, ne kadar süreceği belli olmayan bir kesintiye uğrayabilir. Yani çalışması ve para kazanması süreklilik göstermez.
Bazen uzun süre huzur ve güven ortamı düzenli gider. O zaman bu mesleği yapanlar yarının ne getireceğini bilemedikleri için bu dönemi olabildiğince çalışarak tasarruf yapmaya gayret ederler ve gelecek planlarını ona göre yapmak zorundadırlar.   Zaman zaman Türkiye’de terör olayları ve körfez savaşı gibi nedenlerle turizmin kesintiye uğradığı dönemler olmuş ve bu dönemlerde rehberler mesleklerini yapamaz hale gelmişlerdir. Eğer bir ülke, turizm gelirlerini artırmak istiyorsa, güvenliği ve huzuru birinci öncelik haline getirmek ve her türlü tedbiri almak zorundadır. 

Bu yazı 121 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum