Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-55

13 Mayıs 2019 - 16:15

Yunan birlikleri marşlar söyleyerek ormana doğru yaklaşıyorlardı.
               -Yunanlılar göründüüü' Diye seslendi efelerden biri.
               Nasuhzâde Mustafa Bey boynunda asılı olan dürbününü gözüne dayadı:
               -Kalabalıklar' dedi. Yakın müsademeye girmekten başka çaremiz yok. Silahımız yetersiz.
               -Haklısın, dedi Molla Mehmet Efendi. Peki, ne düşünüyorsun?
               -Onları ormana çekelim. Ormana girer girmez de saldırırız'
               Mustafa Bey, Akıncılarına döndü ve sesini yükselterek:
               -Arkadaşlar! İstikbâlimiz biraz sonra burada vereceğimiz mücadeleye bağlı' Düşman sayıca ve silahça bizden fazla' Lâkin bizim de üstün taraflarımız var; yüreğimiz var, vatan aşkımız var, az da olsa tüfeğimiz' Ve yumruklarımız var' Şu keferelere geçit vermeyelim' Ben işaret verene kadar kimse ateş etmesin' Allah yardımcımız olsun. Haydi aslanlarım!
               Yunan birliği, etrafı kontrol ede ede ürkek adımlarla ormana doğru ilerliyordu. Yunanlı kumandan Yüzbaşı Andries, Megalo İdea sevdasıyla tutuşup yanan genç bir subaydı. Anadolu yolu göründüğünde büyük heyecan duymuş, bir an evvel görev alıp Anadolu'ya geçmek için can atmıştı. Evet, buraya kadar iyiydi. Ama ya bundan sonrası?.. Kendisine görev tebliğ edildiğinde Gördes'e doğru bakmış ve bir ürperti duymuştu; Yüksek dağlar' Uçsuz bucaksız ormanlar' Ve Türk Akıncıları' 'Ne kadar korkunç Tanrım!..' diye geçirmişti içinden. İşte şimdi yollardaydı. Karşısında heybetli dağları görünce ürpermiş ama belli etmemeye çalışmıştı. İlerledikçe korkusu daha da artmış, hiç sesi çıkmamaya başlamıştı. Hele asırlık çam ağaçlarının oluşturduğu devasa ormana girince korkusu bir kat daha artmıştı; adımları yavaşlamış, kalp atışları hızlanmış, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kısık bir sesle:
               -Sessiz olun, dedi askerlerine.
               Yunan askerleri de aynı korku ve ürperti içinde titrek adımlarla onun peşinden ilerliyorlardı. Tam ormana girmişlerdi ki Yüzbaşı Andries birden:
               -Tabur!.. Süngü tak!.. Ateş!.. diye seslendi.
               Askerler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve verilen emri yerine getirerek etrafa ateş etmeye başlamışlardı. Bu sırada Nasuhoğlu Mustafa Bey de:
               -Tamam arkadaşlar, haydi ateş!.. diyerek silahını ateşledi.
               Yunan birliği çok kalabalıktı.
               -Durduramayacağız galiba, çok kalabalıklar! dedi Molla Mehmet Efendi.
               -Evet, dedi Mustafa Bey, geri çekilelim. Ormanın içlerine çekersek işimiz daha kolay olacak. Sesini yükselterek:
               -Çekilin!.. Herkes ormanın içine dağılsın'
               -Çembere alabilirsek Yunanlılara iyi bir karşılama olacak, dedi Molla Mehmet Efendi.
               Türk Akıncıların aniden geri çekilmesi Yunanlıları şaşırtmıştı. Yüzbaşı Andries:
               -Kaçıyorlar' Ateş edin! Ateş! Ateş! Diye haykırdı.
               Yunan askerleri coşmuşlardı, zafer naraları atarak ormanın içine koşuşturdular. Kumandan Andries:
               -İleri' Hepsini vurun!  Öldürün' Elimizden kurtulamazlar artık' diyerek atının üstünden bağırıyordu.
               Oysa Türk Akıncıları için savaş yeni başlamıştı. Tepelerde mevzilenmiş olan Gördesli Akıncılar, hücuma geçen Yunan askerlerini keklik gibi avlamaya başladılar.
               -Subaylara nişan alın! Diye seslendi Nasuhoğlu Mustafa Bey.
               Bir süre sonra Yunanlılar panik halinde kaçmaya başladılar.
               -Geri çekiliyorlar'Hücum!.. diye seslendi Mustafa Bey.
               Yunanlılar şaşkına dönmüşlerdi. Türk Akıncılarının yoğun saldırısı karşısında Yunan birliği bozguna uğramıştı.
               -Bir tek Yunan askeri bırakmadık, dedi Gördesli Cafer Efe.
               -İyi ettiniz' Ellerinize sağlık' Cezalarını buldu kefereler' Kaybımız var mı? Diye sordu Nasuhoğlu Mustafa Bey.
               -Şehidimiz yok. Üç hafif yaralımız var.
-Çok şükür' Ne kadar silah ve cephane ele geçirdik?
               -İki makinalı tüfek, yirmi piyade tüfeği, beş sandık dolusu mühimmat ve iki tane at, dedi Molla Mehmet Efendi.
               -Çok iyi' Umduğumuzdan da fazla'  Allah'a hamd olsun' Ali oğlum! Sen hemen Tahir Bey'e koş, Yunan birliklerinin hareket halinde olduklarını ve o yöne doğru bir saldırı hazırlığında bulunduklarını haber ver' Hasan Çavuş sen de Ali'yle beraber git'
               -Emredersiniz Beyim!.. diyerek   Ali Efe ile Hasan Çavuş hemen yola çıkarlar.
               Bu sırada başka bir Yunan keşif kolu da, Çağlak Deresi'ni geçerek Görenez Dağı eteklerinde konaklamışlardı. Akıncılar süratle geçerken fark ederek ateş ettiler. Ali Efe ile Hasan Çavuş atlarını tepikleyerek hızlandılar.
               -Ateş menzilinden çıktık' Yaralı mısın? dedi Ali Efe.
               -Yok' Hayır, iyiyim' Ya sen? Diye cevap verdi Hasan Çavuş.
               -Ben de iyiyim' Çok şükür ucuz atlattık' Buralara kadar gelebilmişler demek! Sen hemen geri dön Mustafa Bey'e burada olduklarını bildir. Ben de Tahir Bey'e ulaşayım' Dağın arkasından dolaş!
               -Tamam, Haydi Allah'a emanet ol! Dedi Hasan Çavuş ve hemen geri döndü.
               Akşam olmuş, ortalık kararmaya başlamıştı. Biraz ileride karartılar gördü ve hemen atından inip çalılıklar arasına saklandı Ali Efe. Bir müddet bekledi. Hava iyice kararmıştı ki; bir anda ensesinde soğuk bir cisim hissetti.
               -Davranma, yakarım!..
               Hiç konuşmadan ayağa kalktı.
               -Yavaş yavaş arkana dön'
               Yabancı değildi bu ses, rahatladı, yavaş yavaş yüzünü döndü. Ağaçlar arasından süzülen ay ışıklarının yarım yamalak aydınlattığı yiğit yüzü tanır gibi oldu; bu Tahir Bey'in adamlarından Sarı Yusuf' tu. Rahat bir nefes aldı, ama belli etmedi. Kendisi ağacın gölgesinde kaldığı için Yusuf onu tanıyamamıştı.
               -Kimsin? Necisin? Ne ararsın burada?
               -Yanık Ali Efe derler bana, Gördesli Nasuhoğlu Mustafa Bey birliğinden bir neferim'
               Ensesindeki soğuk cisim birden yok oldu, kolunu kavrayan bir elle birlikte:
               -Hoş geldin Ali Efe' Ben de Sarı Yusuf, diyerek sarıldı.
               -Hayrola, böyle buralarda?.. Dedi Sarı Yusuf.
               -Pek hayır değil, dedi Ali Efe. Kalabalık bir Yunan birliği yakınlarımıza kadar gelmiş, Görenez Dağı eteklerinde konaklamışlar. Hasan Çavuş'la beraber yola çıkmıştık, onu hemen geri yolladım, haberdar etmek için ben de size geldim. Yunanlılar, bu yöne doğru bir saldırı içindelermiş. Dün akşama doğru Katırcı Ormanları'nda kalabalık bir Yunan kuvvetiyle müsademeye girdik'
               -Ya!..
               -Evet, bol miktarda silah ve mühimmat ele geçirdik, perişan bir vaziyette Akhisar'a doğru kaçıp gitti kefereler'
               -Oh! Desene iyi bir ders verdiniz palikaryalara'
               -Öyle' Kolay kolay unutamazlar' Lâkin işte, söylediğim gibi başka bir keşif kolu da buralara kadar gelmiş.
               -Hemen Tahir Bey'e haber verelim, dedi Sarı Yusuf ve hızlı adımlarla tepeye doğru tırmandılar.

Bu yazı 906 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum