Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Hangi Bilim?

21 Nisan 2022 - 17:14 - Güncelleme: 21 Nisan 2022 - 17:15

Din ve bilim kavramları, farklı iki şey midir? Din başka, ilim başka bir gerçeklik midir? Dinin sahası ile bilimin sahası kesişir mi? Ya da örtüşür mü? Dinin alanına bilim girer mi? Başka bir deyişle, bilimin alanında dine yer var mıdır?
            Uzun asırlar, insanlık bu soruları hep sordu.
            Bu meseleyi, özellikle Müslümanlar açısından ele almak istiyorum.
            17.yy’dan ibaren, batıda önemli gelişmeler meydana geldi. Rönesans ve reform hareketlerini, coğrafi keşifler takip etti. Neticede batı dünyası, bilimsel gelişmeler sayesinde önemli güce kavuştu.
            Müslümanlar, bu asırları heba ederek geçirdi. Bolca fıkıh ve kelam tartışması, mezhep ayrımcılığı, siyasi kavgalar hiç eksik olmadı. Kur’an’ı okuyan ama anlamayan, bir hayat anlayışı böyle doğdu.
            Zamanla Müslümanların, batı dünyası karşısında boynu bükük kaldı. Keşifler, buluşlar batıdan geliyor, Müslümanlar hayret ve şaşkınlıkla izliyordu. Sonra şu genelleme söylenmeye başlandı: “İslam dini, ilme büyük önem verir.” Bu genelleme, aslında bir acizliğin ifadesiydi. Yani din başka bir şey, bilim başka bir şeydi. Eh! Mahcup olmayalım, bizim Kitabımızda da bilimsel ayetler var diyelim görüşü, bir savunma refleksiydi.
            Bugüne kadar pek çok kitap yazıldı, makale neşredildi. İslam’ın bilime verdiği önemi, ispat gayretine gidildi. Bazı tefsir ve meallerde başlık açıldı. Kur’an’da ilimle ilgili ayetlere vurgu yapıldı.
            Dini ilimler ayrıdır, pozitif ilimler ayrıdır görüşü, bugün hala geçerliliğini koruyor.
            Hâlbuki Kur’an öğretisine baktığımızda, müthiş bir gerçeklikle karşılaşıyoruz: Din ve bilim birbirinden farklı değil, aksine bir bütünlük içerisindedir. Bunu anlatmak istiyorum.
            Yaratan ve yoktan var eden Allah’tır. Yarattığı her şeye, bir ölçü koymuştur. Kur’an bunu yani ölçü kavramını, o kadar sık kullanır ki bir hikmeti olmalı diye düşünmüşümdür hep. Mesela şu ayette olduğu gibi:
            “Bütün yetkileri elinde tutan Allah pek yücedir. HER ŞEYE BİR ÖLÇÜ KOYAN O’DUR.” (Mülk–1)
            Yine Kur’an yaratılışla ilgili olarak, sıkça emsalsizlik kavramına vurgu yapıyor. Bu durum dikkatimi çekiyor. Mesela şu ayete bakalım:
            “O gökleri ve yeri bir örneği yokken yaratmıştır.” ( En’am- 101)
            Emsali yani örneği olmayan bir yaratılış ve her birine konan ölçüler. Bilim, ölçüyü bulmaktır. İnsana, bu ölçülerin varlığı haber verilmiştir. Keşfetmekle insan yükümlüdür. Dolayısıyla kâinatta, hiçbir şey icat edilemez ancak keşfedilir.
            Zira Allah mülkün sahibidir, ölçü koyandır, yarattığının emsali yoktur. Şu ayet ne kadar anlamlıdır:
            “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ın’dır. Bütün işler Allah’a arz edilir.” ( Al-i İmran–109)
            Kur’an’a bütüncül bakılmadığı ve üzerinde tefekkür edilmediği için, Müslümanlar Din/ Bilim yeknesaklığını kavrayamamışlardır. Kur’an bu konuda, çarpıcı bilgiler vererek bizleri uyarmaktadır. Çünkü Kitabın bizzat kendisi, ilim hazinesidir. Şu ayete kulak verelim:
            “Onlara bir ilimle açıkladığımız KİTAP getirdik; inanan topluluk için rehber ve ikramı bol bir Kitap” (Araf–52)
            Allah’ın ilimle açıkladığı ve inanan topluluklar için kılavuz olan bir kitap var. O zaman, Müslüman kitapta bahsedilen bilgiyi ve göstergeleri aramak zorundadır. Şu ayete dikkatimizi yoğunlaştıralım:
            “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peş peşe gelişinde, sağlam duruşlu olanlar için göstergeler vardır.” (Al-i İmran–190)
            Allah’ın koyduğu ölçülerin dışında, bilim olabilir mi? Mesela şu ayette olduğu gibi:
            “Karanlığı günün ilk ışıklarıyla bölen, geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı hesaba uygun yapan O’dur. Bunlar üstün ve bilgili olanın koyduğu ölçülerdir.” (Enam–96)
            İnsana düşen, ölçüleri keşfetmektir. Kur’an anlamaya, düşünmeye, aklı çalıştırmaya insanı teşvik ediyor. İçeriğinde yaratılışla ilgili bir ölçüyü barındıran şu ayete bakalım:
            “Daneleri ve çekirdekleri BÖLEN Allah’tır. O ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Yanlışa nasıl sürükleniyorsunuz?” (Enam–95)
            Bu ayet, Biyolojideki Mitoz olayına işaret etmektedir.
            Dolayısıyla insan araştırırken, öğrenirken, çalışırken hep bir gerçekle karşılaşır. O gerçek, aşağıdaki ayette şöyle anlatılmıştır:
            “Doğu da Batı da Allah’ın’dır. Ne tarafa dönseniz, Allah ile yüz yüze gelirsiniz. İmkânları geniş olan ve her şeyi bilen Allah’tır” (Bakara- 115)
            Bu ilmin kudreti karşısında, bunca keşif ve bilimsel çalışmaya rağmen, insanın acizliği ortadadır. Tıpkı şu ayetlerde söylendiği gibi:
            “Üst üste yedi kat göğü yaratan da O’dur. Rahman’ın yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin. Bakışlarını oraya çevir; bir çatlak görebilir misin?
              Sonra bakışlarını iki defa daha çevir de bak, gözün umutsuz halde bitkin düşecektir.” (Mülk–3 ve 4)
            Müslümanlar asırlarca, Kur’an’dan neyi anladılar ki bilim konusunu anlamış olsunlar. Din ve bilim bahsinin bir bütün olduğunu, Kur’an bize tafsilatlı olarak anlatıyor. Anlasaydık, ölçüleri öğrenseydik, batı dünyası karşısında komplekse kapılmazdık.
            Zira Allah’ın koyduğu ölçüler evrenseldir. Kim araştırır öğrenirse kendini ve toplumunu geliştirir.

Bu yazı 819 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • S. Sami İlker
    1 yıl önce
    Harika. Düşünmenin zahmeti var ama, rahmeti daha çok. İnsanlardaki özellikle çocuklardaki merak duygusu ile soru sormalarına müsaade etmek gerek. Soru sorma yeteneği dumura uğratılan insan, artık güdülen sürüdeki bir ferttir. Yüzlerce kere "düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz, ne kadar az düşünüyorsunuz" diyen Kuran'ın meal veya tefsirinin okunmasını mahzurlu görenlere şaşmak gerek. Çok sağ olun, Ahmet kardeşim.