Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Mutaf Dedenin Oğlu Ahmet Hamdi Dokumacı da Dünya Defterini Kapattı

23 Temmuz 2015 - 13:37

MUTAF DEDENİN OĞLU AHMET HAMDİ DOKUMACI DA
DÜNYA DEFTERİNİ KAPATTI (1)
Gördes'in son Rufai Şeyhlerinden –muhtemelen sondan bir önceki şeyh- ‘Mutaf Dede'nin Manisa'da yaşayan oğlu Ahmet Hamdi Dokumacı 82 yaşında Hakka yürüdü. Babası Mutaf Dede'nin adını bugün pek çok Gördesli bilmez sanırım. Sadece Gördes'in yerlisi olan Eski Gördesliler onu tanır.
 Ahmet Hamdi Dokumacı'yla Manisa'ya geldiğimiz yıldan itibaren zaman zaman görüştük. Eşi Meryem teyze ile birlikte İbrahim Çelebi Camii yakınındaki evlerinde otururlardı. Meryem Teyze de 01.01.2014 tarihinde vefat etmişti. İbrahim Çelebi Camiinin kuzey batı ucunda, Manisa'da ayakta kalabilmiş tek tekke olan bu Rufai tekkesi, zaman zaman o ve bazı dostlarının bakım ve ilgisi ile halen varlığını sürdürmektedir.
Eski Gördes'te Hüseyni Baba mezarının ayakucunda, Rufai şeyhlerinden Mutaf Dede (İbrahim Ethem Dokumacı) ile ondan önceki şeyh Süleyman Sıtkı Efendi'nin yan yana duran kabirleri, yoldan bakınca bile görülür. Gördes'teki Rufai tarikatının bilinen ilk şeyhi Ahmet Hamdi Efendi (oğulları öğretmen Fethi Bey ve Ali Naki'dir), Rufailiği Gördes'e ilk getiren kişi olarak da tanınır.
Mezarı, Hüseyni Baba mezarlığının karşısındaki büyük çınarın yanından, şehre doğru ana yola dik inen sokak üzerinde, yüz metre kadar ileride bir tarla içinde görülecektir. Yaklaşık on-on iki yıl kadar önce Ahmet Hamdi Dokumacı ile birlikte onarımdan geçirdiğimiz bu mezarın olduğu yer, zamanında Gördes'te bulunan Rufai tekkesi imiş.
Mutaf Dedenin evi, Gördes mezarlığına en yakın noktada, bugün metruk halde olan, Yağcıemir Camiinin güneyinde ve bitişiğinde idi. Bu evde haftada bir Rufailer toplanır, sohbet ve zikir yaparlardı.
21.07.2015 günü Manisa'da eşinin yanında toprağa verilen Ahmet Hamdi Dokumacı'yı tanıyabilmek için, önce babası Mutaf Dedeyi tanıtmak gerekir. 2000 yılında onunla ilgili yazdığım ve Gördes gazetesinde yayımlanan iki makalemi, ufak bazı düzeltmelerle burada tekrar yayınlıyorum.
Makamı cennet olsun. Güzel insandı'
MUTAF DEDE KİMDİR?
Eski Gördes'te doğup büyüyenler, bu ismi çok iyi bilirler. Bugün, Hüseyni Babanın mezarına vardığınızda, hemen ayakucunda ortak duvarla çevrelenmiş, birinin taşı eski harflerle, diğeri yeni harflerle yazılmış yan yana iki mezar göreceklerdir. Osmanlı dönemi mezar taşlarına benzer sarıklı bir başlığı olan, ancak kabartma yeni harflerle yazılı taşın bulunduğu mezar, halk arasında mesleğinden dolayı 'Mutaf Dede' olarak bilinen, Gördes'teki sondan bir önceki Rufai Şeyhi İbrahim Ethem Dokumacı'ya aittir. Onun yanındaki eski harfli mezar taşı ise, bir önceki şeyh Hafız Süleyman Sıtkı Efendi'nindir. Kolay fark edilsinler diye başuçlarına 'Rufai Şeyhleri' diye bir mermer yazı eklenmiştir.
Mutaf Dede, 1878 (1294)'te Gördes Cuma mahallesinde doğmuştur. Baba adı İsmail, ana adı Ayşe'dir. Babası İsmail Efendi saraçtır. Rabia, Fatma ve Emine adlı üç kızı ile Ahmet Hamdi adlı bir erkek evlat sahibidir. Rabia, Ressam Ahmet Deringöz ile evlenmiş, Emine ise Simav'a gelin gitmiştir. Oğlu Ahmet Hamdi Dokumacı marangoz olup, vefatına kadar Manisa'da yaşamıştır.
'Keçi kılıyla yapılan dokumacılık işi' anlamına gelen mutaflığı, üvey babasından öğrenir. Askerliğini seferberlikten önceki yıllarda Balıkesir- Kırkağaç civarında yapar. Sınıfı 'Koşulu Topçu' dur. Askerde iken sağ elinin orta parmağını katır ısırır ve koparır. Yangından evvel 8 tane dükkan sahibidir. Bunlardan birinde dokumacılık yaparken, diğerleri kiradadır. Mutaf Dede Yunan işgali sırasında, düşmanın kasten çıkardığı 1920 Gördes yangınından sonra Kırkağaç'a gitmiş ve orada 8 yıl kalmış, 1929'da Gördes'e tekrar dönmüştür. Bundan sonra dükkan açmamış, evinde dokumacılık yapmıştır.
Mutaf Dede 1945 yılında, 12 yaşındaki oğlu Ahmet Hamdi'yi, daha önceden tanıdığı Kırkağaç'taki Mustafa Saygın Ustanın yanına marangoz çıraklığına gönderir. 1946'da Mutaf Dede 6 ay hapiste kalınca, oğlu Gördes'e geri döner.  'Balık gölde büyür' diyerek oğlunu İstanbul'a göndermek ister, ama tanıdık bulamaz.
Oğlu Ahmet Hamdi, babası hapisten çıkınca, Kırkağaç'a geri döner ve orada 3 yıl daha kalır. Hastalandığı oğluna mektupla bildirilir. Oğlu, ustası ile birlikte ziyaretine gelir. Onların dönüşlerinden 10 gün sonra Ocak 1948'de ruhunu teslim eder. Oğluna geç haber verildiği için babasının ölüm haberini ancak Mayısta alır.
Tekel Satış memuru Hilmi Tüzün Bey, oğul Ahmet Hamdi'ye mektup yazmış, 'Baban seni bana emanet etti. Beraber Simav'da dükkan açalım' demiş ve Simav'da bir süre kaldıktan sonra Manisa'ya gitmiş ve marangozluk yapmıştır. Ahmet Hamdi Dokumacı Belediye Başkanı Emin Bilger zamanında Gördes Ulu Camiinin kapı, pencere gibi işlerini yapmıştır.
Mutaf Dede vefatından önce, 'Sizi Manisa'ya emanet ediyorum' der. Bundan sonra Rufai canları Manisa'da Hacı Hüseyin'in Kemalettin Efendi'ye bağlanırlar. Bu zat Manisa İbrahim Çelebi Camiinde 43 yıl vaizlik yapmış, 1951'de vefat etmiştir. Kemalettin Efendi, Abdullah Otçu'ya, 'Oğlum, fakir kardeşlerimiz gelip gitmesinler, zor olur. Siz Gördes'te devam edin' der. Böylelikle Abdullah Otçu vekil (son şeyh) olur, yazılı belge verilir. Abdullah Otçu da kendinden sonra bu görevi Gördes'te görev yapan Hayvan Sağlık Memuru (Baytar) Ali Ziya Karayel'e vermek isterse de, o bunu kabul etmez ve post boş kalır.
Eski Gördes'teki Rufai Dergâhında Perşembeleri hanımların, Pazar akşamları ise erkeklerin zikir günüdür. Bu günler dışında eve bir ziyaretçi geldiğinde, çoğu zaman hemen bir kitap açar, okuyuverir. Bu kitaplar ve evdeki dini muhtevalı levhalara, mahkemece el konulur ve orada kalır. Babasının vefatından sonra oğlu bunları geri almak için müracaat eder. Ancak adliyenin düzenli ve muntazam bir deposu olmadığından, kitapları fareler yemiş, levhaları kırılmış halde bulur.
Hafız Süleyman Sıtkı Efendi, Mutaf Dedeye, Hakka yürüdüğünde mezarının yerini tarif etmiş ve mezarının kaybolmaması için 'etrafını çeviriverin' demiş. Mutaf Dede de dostu Abdullah Otçu'ya, 'Ben ölünce beni de efendimin yanına gömün' diye vasiyette bulunmuş. Bahri Demirulus hocamın anlattığına göre, sonraki yıllarda Abdullah Otçu, Mutaf Dede bahsi geçtiğinde duygulanır, ağlarmış.
1971-1990 yılları arasında Almanya'da inşaat kalıpçılığı yapan Ahmet Hamdi Dokumacı, babası hakkında ilginç hatıralar anlatır.
BİR MAHKEME HATIRASI
1946'da zikir yaparken yakalanan Mutaf Dede, 6 ay Gördes Cezaevinde kalır. Bu sırada 70 yaşındadır. Hakime; 'Hakim bey, ben yaşlı bir insanım, beni bırakın', der. Hakim de; 'Sen Cumhuriyet kanunlarını tanıyor musun?' diye sorar. O da; 'Ben kanunu ilahiyi tanıyorum. Kanunlar değişir, ancak ilahi kanun değişmez', diye cevap verir. Buna müteakip, hakimi reddeder (reddi hakim) ve mahkemesi Salihli'ye alınır. Salihli'de 3-4 hafta süren yargılamadan sonra, beraat ederek Gördes'e geri döner.
MUTAF DEDE VE MENEMEN VAKASI
1930'larda Mutaf Dedenin saçları sünnet olduğu inancıyla uzun, hatta örgülüdür. Gördes'e yeni bir Jandarma Komutanı gelmiştir. Karşılaştıklarında Mutaf Dedeye;
-         Saç ve sakalını kesiver! der. O da,
-         Rica mı, emir mi? diye sorar. Komutan;
-         Emir, der. Bunun üzerine,
-  Kanunda yeri var mı? Sadece senin emrinse kestirmem, cevabını verir. Gece olunca iki jandarma gelir ve Mutaf Dedeyi karakola götürürler. Bu olaydan üç gün sonra Menemen Vakası olmuştur. Jandarma Komutanı 'Bu da onlardandır' diyerek, doğruca Menemen'e gönderir. Menemen'de üç ay kaldıktan sonra beraat ederek Gördes'e döner.
Menemen'de Hakim ile Mutaf Dede arasında şöyle bir konuşma geçer. Hakim; 'Sen derviş misin?' diye sorar. Mutaf Dede 'Hayır derviş değilim. ' der. Bu arada hakim dosyayı karıştırır ve 'Sen şeyhmişsin, burada öyle yazıyor.' der. Mutaf Dede, 'Evet şeyhim.' diye cevaplar.  Hakim bunun üzerine, 'Be adam, derviş değilim, şeyhim diyorsun, bu ne demek.?' der.  Bunun üzerine Mutaf Dede şöyle cevap verir.
'Derviş olmak için insanda 22 iyi ahlâk olması gerekir. Bende bunların ikisi bile yok. Nasıl derviş olayım. Şeyhlik, bir hadimliktir, hizmetçiliktir. Halka şu eğri, bu doğru demek, yol göstericiliktir' der. Bunun üzerine serbest bırakılır.

ALI RIZA BAŞÇAVUŞ


Mutaf Dedenin vefatından sonra, 1948'de Ahmet Hamdi Dokumacı Gördes'e döner. Eski Gördes'te Abdullah Otçu'nun dükkanının önünde otururken, ileride saçı sakalı birbirine karışmış bir adam görür. Adam 'Ah ben ne yaptım' diye ağlamakta, çırpınıp durmaktadır. Abdullah Otçu'ya, bu adamın kim olduğunu sorar. O da,'1930'larda babana saçlarını kes diyen, Menemen'e gönderten Ali Rıza Başçavuş' der.  Sonra anlattığına göre, önce zengin karısı ondan boşanır. Sonra da bir hatasından dolayı mesleğinden atılmıştır. Son hali de budur.
KAYNAK:
Ahmet Hamdi DOKUMACI (Mutaf Dedenin oğlu, 02.09.1999, Manisa,  yüzyüze görüşme)

 


 

Bu yazı 2544 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum