Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Çocukların Ölüm,Ayrılık, Deprem Korkuları Nasıl Yenilir?

11 Mart 2023 - 16:14 - Güncelleme: 11 Mart 2023 - 16:15

Malum onbinlerce değerli insanımızı kaybettiğimiz K.Maraş ve Hatay bölge depreminin ölüm haberlerini, yıkılmış evlerini hemen her gün izledik, izliyoruz. Çocuklar, özellikle ufak çocuklar çok etkileniyorlar bu görüp, duyduklarından. Haksız da değiller.
Dört yaşına yeni giren torunuma, gittiği anaokulunda öğretmeni, deprem nedir, deprem olursa nasıl davranırız konusunda konuşmuş ve tatbikat da yapmışlar. Neler ve nasıl konuşulduğunu tam bilemesek de; depremde binaların, evlerin, eşyaların yıkılabileceği, hatta insanların ölebileceği ya da yaralanabileceğinden söz edilmiş olmalı. Çünkü çocuk ağlıyor deprem ve ölüm sözünü duyunca. Babasına sorular da soruyor arada. Korkuyu gidermek için çocuk aklı ve zihnine uygun izahlar gerekiyor. Baba, aile çabalıyor. Zorlanıyoruz. Zaman zaman da konunun depreştiğini öğreniyoruz anne veya babadan.
Çocuklar, soyut ve somut kavramlarından ilkini bilmezler. Sevgi, anlayış, üzüntü gibi soyut kavramları anlama kabiliyeti henüz gelişmemiştir çünkü. Eskiden mücerret ve müşahhas denen bu kavramları, günlük hayatta işlek kullanmasak da, bilmek gerekir diye düşünürüm. Çocukların kendilerine özel korkuları vardır. Ancak bu korkuları yetişkindekinden farklıdır ve sonuçlarını da bilmezler. Meselâ; annesinden uzak kalmak, hele annesiz kalmak en büyük korkudur onlar için. Kaldı ki annesiz kalmak, hatta düşüncesi bile yetişkin insanların dahi yüreğini daraltırken, çocuğu perişan eder. Babasız kalmak da ona yakındır.
Bunları düşünür ve yazarken, depremde yetim, öksüz kalan çocuk veya genç insanların acı ve duygularını hissetmeye çalışıyorum. Tıp ikinci sınıfta okuyan bir öğrencimizin K.Maraş'ta anne, baba ve ablasını kaybettiğini, deprem gecesi okula gelmek üzere yola çıktığı için, belki de aynı akibetten kurtulduğunu, hayatta bir ağabeyi dışında kimsesinin kalmadığını hatırlıyorum. Rahmetli Adnan Menderes'in üç yaşında annesini, beş yaşında babasını, yedi yaşında ablasını veremden kaybedip hayatta yapayalnız kaldığını, hep kenar ve köşelerde sessizce ağladığını, bu duyguları ömür boyunca yaşadığını da hatırlıyorum. Çocuk sayısı ve aile çok önemli, görüldüğü gibi.
Tıp Fakültesi öğretim üyeleri grubunda birçok öğretim üyesinin bu gence nasıl manevi ve maddi destek olabiliriz, şeklindeki yazdıkları aklıma geliyor. Zaman zaman eksiklerimiz, hatalarımız ve hırslarımızın yol açtığı sorunlar olsa da, mayamızda merhamet ve sevginin var olduğunu görülüyoruz. İyilikte yarışıyoruz adeta. Bu hasletimiz hep yaşatılmalı.
Oğlum aile içi yazışmamızda, deprem ve ölüm konusu için, torunumuz varken bu konu açılırsa diye bir not paylaşmış bizimle. "Çocuklar (aile içi hitap şekli), aşağıdakilerde ağız birliği yapalım" diyor notunda. Ve "böyle olunca sakinledi" diye de yazmış torunumuz için.
Madde madde eklemiş çerçeveyi;
1) Evet hepimiz öleceğiz. Ancak öldükten sonra hepimiz Cennet'e gideceğiz, Cennet'te canlanacağız.
2) Cennet'te hepimiz beraber olacağız.
3) Cennet de aynı bu dünya gibi olacak. Burada nasıl yaşıyorsak orada da aynısını yaşayacağız.
4) Şentürk dede (anne dedesidir) ile şu an konuşamıyoruz. Çünkü o Cennet'te.
5) Cennet'e, iyi insanlar gidiyor. Çevreye, insanlara, hayvanlara iyi davrananlar yani.
6) Annen de Cennet'te olacak. (İnşallah)
Böyle bir tecrübe yaşadık. Bu acılar bir daha olmasın istiyoruz. Bilim ve akla uygun davranır, ahlâklı da olursak; ciddi depremlerin zarar vermediğini, bazı -akıllı, ahlâklı ve bilime uygun davranan- ülkeler örneğinde görüyoruz. Yaratan bize akıllı ol düşün, bilim öğren, ahlâklı ol diyor. Eğitim, bilim, devlet, denetim, ahlâk gibi konular üzerinde de aynı titizlikle tekrar tekrar düşünmeli; bilim insanlarını baş tacı yapmalı; liyakat ve adaletten asla taviz verilmemeliyiz.
Çünkü depremler her bölgemizde yine olacak; başka doğal afetler veya insani sorunlarla da karşılaşabileceğiz. Aksi temennilerimiz tabii ki olacak. Ancak dünyanın gerçeklerine göre hazır olmak mecburiyetindeyiz.

Bu yazı 373 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum