Her gün okula yürüyerek gidiyorum ve hep aynı güzergâhta yürüyorum. Bu sırada yoldan geçenler, bir yere yetişmeye çalışanlar o kadar çok ki! Servis bekleyenler, sabah sporu yapanlar, benim gibi okula giden gençler, çocuklar, öğretmenler… Bir ara trafik bir hayli sıkışıyor. Karşıdan karşıya geçmek zorlaşıyor. Eylül ayındayız havalar hâlâ sıcak. Yaprakların tek tük döküldüğü sonbahar günlerindeyiz. Her gün içinden geçtiğim bir park. Bankların olduğu bölümde, yerlerde çiğdem çekirdek pislikleri… Her gün, hep aynı manzarayı görüyorum. Bankların üstü, yanı, yerler, her türlü yiyecek pisliği, boş maden suyu şişeleri, içecek kutuları… Sanki bilerek isteyerek atılmış. Belediyenin temizlik işçileri her sabah görevlerini yerine getiriyor.
Her sabah temizleniyor, her akşam kirletiliyor. Hâlbuki iki üç metre ileride çöp kutuları var. Hatta parkın başında cam, kâğıt vb. atık bölümleri de var. Manzara karşısında vicdanım sızlıyor… Bunu gençler, çocuklar yapıyorsa biz gençlerimize, çocuklarımıza bir şey öğretemiyor muyuz, diye üzülüyorum. Yetişkinler yapıyorsa daha kötü olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar da mutlaka okula gitti, öğrenememişler. Çocukları var mı bilmiyorum, bu hareketi yapıyorlarsa çocuklarına nasıl öğretecekler, nasıl örnek olacaklar? Vicdanım rahatsız oluyor. O temizlik işçilerinin yerinde olmak ne kadar güç bir şey… İnsanlarımız empati yapmıyorlar mı? Kendilerini o işçilerin yerine koysalar ne düşünürlerdi acaba? Her insanda vicdan olsa durum farklı olurdu. Bu sadece bu konuda bir örnek. Kim bilir daha ne kadar vicdanı rahatsız eden olay var?
Vicdanlı olmak, empati yapabilmek, insan olmayı, belki de insan kalabilmeyi emrediyor. Modern bir hayat yaşamak için toplumsal kurallara uymak gerekiyor. Yazılı kurallar olduğu gibi yazılı olmayan kurallar da vardır. Bir insanda vicdan varsa yazılı olmayan kurallara da uyar. Montaigne, “Vicdan kendimizi keşfetmemize, kendimizi kınamamıza ya da suçlamamıza neden olur.” demiştir. Yaptığımız bir şeyi doğru ya da yanlış diye sorgularsak aslında iç sesimiz yani vicdanımız bize doğruyu söyler. Vicdanımız bir haksızlık, yanlışlık karşısında içimizdeki huzursuzluk durumudur. Doğru olanı buluncaya ve kabul edinceye kadar o iç sesimiz hiç susmayacaktır.
Şu anda yaşadığımız dönem; insan olabilmenin, vicdanın, empatinin, bencilliğin, menfaatin ve daha birçok kavramın tartışıldığı hatta kimi zaman anlamını yitirdiği bir dönem maalesef. Bu durum teknolojinin gelişmesiyle medya organlarının insanı empati yapmaktan uzaklaştırıp vicdanın, empatinin ve merhametin yok edildiğini gösteriyor. Temizlik işçileri var, diye etrafı kirletmeyeceğiz tabii ki. Çevremizi temiz tutacağız. Bu yaz gerçekten çok aşırı sıcaklar oldu. Evlerde bunaldığımızda kendimizi park ve bahçelere attık. Nefes aldık, rahatladık. Ancak rahatlayalım derken insana yakışmayan davranışları görmüş olduk. Bundan sonraki yaz ayları da belki yine çok sıcak olacak. Eve sığamayan bizler yine dışarıya nefes almak için çıkacağız. Belki kış güneşini gördüğümüzde yine kendimizi dışarı atacağız. İnsan çevresiyle birlikte güzeldir. O yüzden çevremizin güzelliği bize yansıyacaktır.
Empati ve vicdan, meselesine gelince bu iki önemli konuyu yaymak, öğrenmek, öğretmek gerekecek kısa vadede. Bu değerlerin eğitimi ailede başlar, tüm okul seviyelerinde insan ilişkileri olduğu sürece varlığını sürdürecektir.
YORUMLAR