Kıymetli okurlar,
Bu yazımda sizlere edebiyat toplum ilişkisinden bahsedeceğim. Edebiyat, insanların duygularını, düşüncelerini ve hayallerini yansıtan bir ayna gibidir. Toplum ise bu yansımanın etrafında şekillenen, gelişen ve değişen bir ortam olarak karşımıza çıkar. “Toplum mu edebiyata yön verir, edebiyat mı toplumu değiştirir?”sorusu her zaman ilgi çeken bir konu olmuştur. Bu iki yönlü bir etkileşimdir aslında. Yani edebiyatın toplumu etkilediği bir gerçektir. Aynı zamanda yaşanan olayların etkisiyle toplum da edebiyatı şekillendirir.
Bu konuyla ilgili aklıma hemen Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanı geliveriyor. Bu kitap yazıldığı dönem ve sonraki zamanlarda çok beğenilerek okunan bir kitap olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal bu kitabı okurken yanındakilere şöyle dediğini hepimiz biliyoruz: "Biliyor musunuz dün gece Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanını okudum, çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu’yu genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet’e vereceğim. (İsmet İnönü) Sonra da sizler okuyun.
Reşat Nuri Güntekin, “Çalıkuşu” romanıyla Anadolu’nun sorunlarına dikkat çekmeye çalışmış, bunu da ani bir kararla İstanbul’dan başka bir yerde öğretmenlik mesleğini icra etmeye giden genç bir öğretmen üzerinden başarılı şekilde anlatmıştır. Anadolu’da öğretmenlik yapan Feride’nin öyküsüdür bu. “Çalıkuşu” romanını okuyan genç kızlar ve erkekler, tıpkı Feride gibi Anadolu’da öğretmenlik yapmak için yetkililere başvuru yapmışlardır. Üstelik özellikle burada yüzlerce genç kızdan söz edilmektedir. İşte bu gençlerin Anadolu’ya giderek öğretmenlik yapma konusunda istekli davranmasını sağlayan unsur bir edebî eserin toplumu etkilemesidir.
Toplumsal olaylar da edebiyata konu olmuştur. Toplumun bir parçası olan yazarlar yaşadıkları olaylardan etkilendiklerini eserlerine yansıtmıştır. Yine bizim tarihimizden bir örnek vereyim: Türk toplumunun var olma mücadelesi Kurtuluş Savaşı. Hazır Kurtuluş Savaşı’ndan bahsetmişken Kurtuluş Savaşı’yla ilgili yazılan eserlere bakalım.
Edebiyatçılar, bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’yla ilgili yüzlerce eser yazmıştır. Özellikle de 1920'li, 30'lu yıllarda. Ama bu sadece o dönemi etkileyen bir olay değildir. Daha sonraki yıllarda da yazarlarımız eserlerinde konu olarak işlemiştir. Bunun belki de en büyük örneği, 2005 yılında yayımlanan ve kısa sürede yüz binlerce satan “Şu Çılgın Türkler” romanıdır. Turgut Özakman’ın yazdığı bu eser, yalnızca bir roman değil, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan olayları kurmaca olmayan bir eser ciddiyetinde ele alan bir kitaptır. Milli Mücadele ruhunun yeniden diriltilmesi ve yüceltilmesi adına “Şu Çılgın Türkler” Kurtuluş Savaşı hakkında yazılmış en önemli eserlerden biridir.
Sevgili okuyucularımız,
Bu hafta başında Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından, öykücü, denemeci ve şair Ferit Edgü’yü kaybettik.
22 Temmuz’da vefat eden çok yönlü sanatçı Ferit Edgü’ye rahmet diliyorum. Dünya edebiyatında “flash fiction”, “short-short story” olarak bilinen küçürek öykünün Türk edebiyatında en güzel örneklerini veren Ferit Edgü’den orman yangınlarının çok olduğu bugünlerde ondan etkileyici bir küçürek öyküyle yazımı tamamlıyorum. Eserleriyle yaşasın.
YANGIN
Yanmış ormandan geçtim. Kapkara, kömürleşmiş ağaçlar. Yanmış otlar. Çalılar. Isırganlar. Tüm börtü böcek yanmış.
Kaplumbağalar. Tosbağalar. Kertenkeleler. Yılanlar yanmış. Kelebekler bile.
Toprak öylesine sıcak ki üstüne basılmıyor. Kayalar cehennem kayası.
Yanımdaki dostum, “Bilmem biliyor musun” diyor, “böyle yangınlardan sonra, eğer yağmurlar bol
ve düzenli yağarsa bambaşka bir orman oluşur. Yeni ağaçlar, yepyeni bitkiler…”
“Ne kadar sürer bu,” diyorum.
“Havaya bağlı,” diyor. “Ben diyeyim yirmi, sen de otuz.”
“Görür müyüz,” diyorum.
“Bizler görmesek, çocuklarımız görür,” diyor.
“Onlara ormanı nasıl korumamız gerektiğini öğretmemiz gerekecek” diyorum.
“Kendimize de,” diyor dostum.
Üstüne basa basa bir kez daha; Kendimize de.
Ferit EDGÜ
YORUMLAR