Sıracettin ÇELİK

Sıracettin ÇELİK

celiksiracettin@outlook.com

İdeal Devlet

30 Ağustos 2023 - 16:25 - Güncelleme: 30 Ağustos 2023 - 16:25

Fârâbî, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2022, 154 syf.
                                                                                                        
Öncelikle ideal devlet kitabının yazarı olan Farabi’den bahsetmek istiyorum. İslam’ın altın çağı denilen 8. ve 13. Yüzyıllar arasında yaşamış olan Farabi felsefe dışında astronomi, müzik ve yazarlıkla da ilgilenmiştir. Aristo’nun birçok temel eserini Arapçaya çevirmiştir. Mantık ilmine katkılarından dolayı kendisine Hâce-i Sani veya Muallim-i Sani denmektedir. İkinci üstat olarak kabul edilmesinin ana nedeni İbni Haldun’a göre mantık üzerine yaptığı çalışmalar ve Aristo’nun 6 ciltlik olan temel mantık kitabını kaleme alıp 2 cilt daha ekleyerek 8 cilte çıkarmasıdır. Kelamcıları, tasavvufçuları ve batı felsefesini de etkisi altında bırakmıştır.
Farabi’den bahsettiğimize göre kitaba gelebiliriz. Kitap en temelden başlayıp yani insanın doğasını ve yapısını anlatıp insan ruhunun parçalarından bahsederek devam ediyor ve en ideal aynı zamanda da düzenli devlet yapısının ve yöneticilerinin nasıl olması gerektiğini anlatıp son buluyor. Kitap bizi ilk var olanın kusursuzluğundan bahsederek karşılıyor ve neden ilk var olanın eşinin, zıddının ve tanımının olamayacağını anlatarak devam ediyor. Allah’ın birliği ve ona felsefik olarak nasıl ulaşacağımız anlatılıyor. Tanrısal varlıklar ve maddi cisimlerin derecelendirilmesinin anlatıldığı bölümde dil ve düşünceye sahip olan hayvanın üstünde, ondan daha üstün bir varlığın olmadığını belirtiliyor. Kitapta insan ruhunun parçaları ve esaslarından bahsedilen bölümde besleyici kuvvetin yani aklın tek bir amir olduğu ve diğer organların onun hizmetkârı olduğu söylenmiştir.
Kitabın ilk 100 sayfasında devlet yapısından ve yöneticilerin nasıl olması gerektiğinden söz edilmiyor lakin sonraki bölümlerde bütün konuları çok güzel ve anlaşılır şekilde ve önceki bölümlerde uzun uzadıya yaptığı felsefeyle birleştirip özetliyor.
İnsanın toplumsallaşma ve yardımlaşma ihtiyacından bahsedilen bölümde mükemmel toplumların büyük, orta ve küçük olmak üzere 3 çeşit olduğu söylenmiştir. Buradaki büyük toplumdan kasıt yaşanabilir dünyada bütün milletlerin bir arada yaşayabilmesidir. Orta toplum tek bir milletin bir arada yaşamasıdır. Küçük toplum ise şehir veya köyü ifade etmektedir.
Erdemli toplumun yöneticisinin nasıl olması gerektiğinden de bahsedilmiştir. Kitapta on iki tane özellikten bahsedilmiştir ve bu özelliklerin yöneticide doğuştan olmasına dikkat edilmesi gerektiği de söylenmiştir. Bu bölümün sonunda 12 özelliğin bulunduğu tek bir kişi dahi bulunmazsa biri sadece filozof olan diğeri ise geri kalan özellikleri barındıran iki kişinin şehrin yöneticisi olabileceği söylenmiştir. Hatta bu 2 kişi de bulunmazsa her birinin sadece tek bir özelliği barındırdığı 12 kişilik en üstün yöneticilerin bulunduğu bir grup oluşturulabileceği de söylenmiştir. Hepsini ayrı ayrı incelemek uzun olacağı için onu kitabı okuyarak öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece şu 2 özelliği sizinle paylaşmak istiyorum. 12. Madde- Gümüş, altın ve benzeri cinsten dünyevi amaçlı şeyler onun nazarında değersiz olmalı. 13. Madde- Tabiatı gereği adaletli ve adil kişileri sevmeli, baskı (cavr) ve zulümle, bunları yapanlardan nefret etmeli, kendi yönettikleri ve başkaları ile ilgili olarak insaflı olmalı, baskıya maruz kalan insanlara acımalı, adil olmaya davet edildiğinde isteksiz, inatçı olmamalı aksine haksızlık yapması istendiğinde bunu yapmama konusunda dirençli ve kararlı olmalıdır.
Erdemli toplumun tersi olan toplumlarda anlatılmıştır. Kitapta bahsedilen erdemli şehre zıt olan şehirlerin bazı özelliklerine şunları örnek verebiliriz; Cahil şehir, bozuk (fâsık) şehir ve dâlla şehir. Bu şehirlerin halkı da erdemli ve aydın şehre zıttır. Fâsık şehrin insanları mutluluğu bilmez hatta onu hatırına bile getirmez. Bu şehirlerde önemli olan şeyler görünüşte iyi olan ve asıl mutluluğu getirmeyen şeylerdir. Örnek vermek gerekirse saygınlık, zenginlik, şehevi zevkler, şan  ve şöhret gibi önemsiz şeylerdir. Cahil şehirlerde de birçok şehre bölünerek anlatılmıştır. Zaruret şehri, ticaret (beddâle) şehri, hastalık şehri, şeref şehri gibi şehirlere bölünüp her biri ayrı ayrı anlatılmış ve buradaki insanların düştüğü hatalardan bahsedilmiştir. Ayrıca bu şehirlerle orantılı olarak bu şehirlerin hükümdarları da cahildir. Bu şehirlerin hükümdarlarının da şehirde yaşayan insanlardan bir farkı yoktur. Hayat gayeleri gelip geçici içi boş zevklerdir.
Bozuk şehrin insanlarının fikirleri erdemli şehirde yaşayan insanların fikriyle aynıdır. Aslında çok temel ve basit bir fark bu iki toplumu tamamen birbirinden ayırır. Bu fark ise ölümden sonraki hayata inanmak ve ölümden sonrası için gereğinden fazla çaba göstermektir. Erdemli şehirde yaşayan bazı insanlar da ölümden sonrasına inanırlar lakin inancının gerekliliklerini gündelik hayatını aksatacak şekilde yaşamazlar. Yani kitapta anlatılan ve benim de desteklediğim fikri daha anlaşılabilir olması için şu şekilde özetleyebiliriz. Dinimizin bize emrettiği görevleri gerektiği kadar yapmak gerekir. Denge burada çok önemlidir. Sırf ölümden sonraki yaşamımızı kurtarmak için takva adı altında bu dünyanın güzelliklerinde mahrum kalmamak gerekir.
 Gelelim kitabın 141. Sayfasında Farabi’nin dindarlık hakkındaki fikirlerine. Âlemi yaratan bir yaratıcı olduğunu, bütün işleri idare ve kontrol eden ilahi varlıklar ve melekler olduğunu, onları tesbih ve takdis etmek için bu dünyada peşinden koşulan türlü nimetleri terk etmesi uğruna ölümden sonra daha güzelleriyle mükafatlandırılacağına, bu şeyleri yapmadığı takdirde ise ölümden sonra cezalandırılacağına ve büyük bedbahtlıklarla karşılaşacağına inanmanın ve bütün dinlerin insanlar tarafından diğer insanlara karşı kullanılan hile ve aldatmadan başka bir şey olmadığını söylüyor.
Gerekçe olarak da bize şunları sunuyor: Toplumda yaşayan güçsüz ve aciz insanların yani bu nimetleri korkmadan dövüşerek zorla elde etmekten aciz kişilerin uydurduğu hile ve aldatmadan başka bir şey değildir. Bunların basit insanların kurduğu tuzaklar olarak değerlendiren Farabi bu masalların diğer insanlara boyun eğdirmek amacıyla yazıldığını söylüyor. Bu basit insanların amacı ise az önce de belirttiğim gibi dünyevi nimetleri kolayca elde etmektir. Bir sonraki sayfada ise daha ilginç olan tarafı anlatıp bu insanların aslında dünyevi şeyleri istemediği ve o toplumda yaşayan insanların da o kişiyi şan şöhret peşinde olmakla itham etmediğini söylüyor. Yani asıl amacını gizleyip kendini dünyevi zevklerden arındırmış gibi gösterenlerin aslında öyle olmadığını belirtiyor. Hatta böyle bir hataya düşse bile toplumun o kişiyi affettiği ve bir anlık gafletle yapılan küçük hata olarak görüp üstünü kapattığını belirtiyor.
Okuduğum en ağır ama en açıklayıcı kitap olarak değerlendirebilirim. Açıkçası pek çok kez okunması gereken ve mutlaka kitaplığınızda bulunması gereken bir kitap olarak görüyorum. 150 sayfa olmasına rağmen dili ağır olduğunu için bitirmesi uzun sürüyor. Bazen bir sayfayı anlamak için dört beş kez okuyabiliyorsunuz. Gayet beğendiğim ve önerdiğim bir kitap oldu.

Bu yazı 1179 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum