Edirne dönüşünde[1] İstanbul Esenler bölgesinden çıkarken yüksek, kübik, köşeli apartmanların zevksizliğini konuşuyoruz eşimle. Edirne, İstanbul ve daha pek çok yerde eski veya klasik dönem Osmanlı mimarilerinde, hatta Cumhuriyetin ilk yarısında yapılan binaların neden rahatlatıcı, daha huzur verici olduğu üzerine düşünüyorum. Köşeli, sivri, dik, sert yapıların insan ruhuna batıcı, huzursuz edici bir yönü olduğu kesin. En azından ben böyle hissediyorum. Eski mimari yapılarda sık sık kavisli bölümler olduğunu biliyoruz. Kubbeler, silindirik sütunlar, revaklar, pencerelerin üst pervazları/ kenarları, motif olarak kullanılan pek çok şekil de bu kapsamda düşünülebilir. Eğer yapıda illa ki bir köşe mecburiyeti varsa, oraya farklı renklerde taş veya tuğlalar konularak sivrilik algısı düzeltilir.
RUHUMUZDAKİ KARŞILIĞI VE NARSİSTLİK[2]
İnsan ruhunda karşılığı olmasa zaten bu algı oluşmazdı. Yöneticilik yaptığım bir zamanda sertliği, katılığı ve müsamahasızlığı ile tanınan bir kişi ile yaptığımız bir konuşmada, kendisi için söylediği “Ben biraz köşeliyimdir” sözü hiç aklımdan çıkmaz. Kendisinin bu yönünün farkında; fakat şikâyetçi mi bilmiyorum. O çizgisini sürdürdüğüne göre memnun olabilir, diye düşünüyorum. Zaten tıpta, özellikle psikiyatride “narsistlik” diye bir terim de var, bu kişiliği tanımlamak için. Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğü narsist kelimesi için “özsevici” karşılığını veriyor. “Öz” Türkçede dönüşlülük zamiri olarak kullanılmaktadır; bugün Azerbaycan Türkçesi ve diğer Türk lehçelerinde görülür. Türkiye Türkçesinde ise “kendi” kelimesi kullanılır. Kişinin kendini aşırı derecede önemli, üstün ve özel görmesi; başkalarının duygu ve ihtiyaçlarına karşı duygudaşlık (empati) eksikliği göstermesiyle karakterize bir kişilik özelliğidir. Daha ileri düzeyde ise kişilik bozukluğu olarak tanımlanır. Buna “kalp katılığı” diyen de vardır.
Köşeliliğe dönelim. Köşelerle karşılaşır çarpışırsak veya o size çarparsa çok acıtıcı olur. Yeri gelir o kişilik yüzünden insanlar tayin ister, istifa eder, mesleğini değiştirir; üstelik acı duyarak, belki beddua ederek. Bazı ruhsal sorunu da olanlar, bu tarz köşeler, köşeliler yüzünden hayattan koparlar; ruhunuz bile duymaz. Ama ilahi adaletin kâtipleri bunları bir yere yazar, kayıt altına alır. Bu ve benzeri konuları oğlumla bugün yaptığımız yürüyüşte konuşuyoruz. “Mimaride muhtemelen köşeli yapıların inşası, yapımı daha kolay; kavisli, yuvarlak olanların daha zor olabilir. Çocuğu dövmek kolay, eğitmek zor” diyor. Farklı bir bakış açısı. Çok güzel diye onaylıyorum. “İnsan için ancak çalıştığı vardır” (Necm, 53/39) diyerek sözünü tamamlıyor.
BEN YİNE DE SORDUM
Cevabını biliyorum ama ”yapay zekâ nasıl cevaplar” diye merak ettiğim için, konuyu ona soruyorum. Narsistlik cezadan muaf mıdır? Kısa ve net cevap diyor: Hayır. Narsist veya Narsistik Kişilik Bozukluğu olan kişi (NKB) cezadan muaf değildir. Biraz açayım, diye devam ediyor. Hukuki açıdan NKB, akıl hastalığı sayılmaz. Çünkü kişinin iyi–kötüyü ayırt etme, davranışlarını kontrol etme yeteneğini ortadan kaldırmaz. Bu yüzden ceza sorumluluğu devam eder. Türkiye’de TCK 32’ya göre; akıl hastalığı muafiyeti, yani cezai sorumlu tutulmama hali ancak şu durumda uygulanmaz: Kişi, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamıyorsa veya davranışlarını yönlendirme yeteneği ciddi biçimde bozulmuşsa bu kapsama girer. Narsist kişiler genelde ne yaptıklarını bilir. Manipülasyon, planlama, inkâr gibi davranışlar bilinç göstergesidir. Psikiyatrik açıdan; narsist, bilir, hesaplar, kendini haklı görür. “Yanlış yaptım” dememesi, bilmediği anlamına gelmez. Bu nedenle, “Empati yok, sorumluluk yok” demek değildir. Şizofreni, ağır mani, hezeyan gibi ek hastalıklar varsa, adli psikiyatrik raporla cezada indirim veya tedavi kararı verilebilir.
NARSİST KELİMESİ NERDEN GELİYOR?
PEKİ YA NARKOZ İLE NARKOTİK?
Avrupa kültüründe Yunan hayranlığı, ABD kültüründe ise Roma hayranlığı vardır diye kabul edilir. Bunda pagan inancı da denen çok tanrılı, Yunan ve Roma dinlerindeki tanrı isimleri de dahil benzerlikler vardır ama aynı değildir. Her insani duygu ve duruma bir tanrı üretmiş olan bu pagan putperest inanç, kibire de bir tanrı üretmiş. Yunan mitolojisi denen şey tamamı hayal ürünü ama insani duygu, korku ve acziyetin ürettiği masalımsı hikâyeler, kahramanlar ve kavramlardır, diyebiliriz. Paganus aslında Latince köylü demekmiş ve buradan türetilen bir kelime imiş pagan. İlk Hristiyanlar tarafından, tek tanrılı dinler dışındaki inançlar için kullanılmış. Paganizmin, genel bir şemsiye, çatı terim olduğu, doğa merkezli inançlar, çok tanrılı dinler ile ritüel[3] ve sembollere dayalı sistemler için kullanılmış. Her pagan inanç putperest değil ama eski Yunan ve Roma pagan inançları putperest (puta tapan) olarak kabul ediliyor.
Narkissos, Yunan mitolojisinde olağanüstü yakışıklı bir gençtir. Kendisine âşık olan herkesi küçümser. Bir gün kendisinin sudaki yansımasına âşık olur. Bu aşktan kurtulamaz ve kendine tapınma hâliyle yok olur. Bu efsane aşırı özsevgi, benmerkezcilik ve başkasını görmezden gelme durumunu simgeler. Yapay zekâya yine sordum. Anlam gelişimi; mitolojide kendine âşık olma; psikolojide (ruh bilimi, ruhiyat. TDK), aşırı benlik yüceltilmesi ve duygudaşlık (empati) eksikliği; günlük dilde ise “benmerkezci, kibirli kişi” şeklindedir. İlginç bir bilgi ile de karşılaşıyorum. Yunanca “narke”, uyuşma, hissizlik demekmiş. Aynı kökten: Narkoz ve Narkotik kelimelerinin de aynı kökten geldiğini öğrenmek hayli ilginç geldi bana. Mecazi olarak narsist kişi; başkasına karşı duygusal olarak uyuşmuş kişi oluyor diyor kaynağım.
MİMARİDE KAVİSLER NASIL ALGI OLUŞTURUR
Köşeyi, kavisleri araştırıyorum. Mimarlıkta kavisler ve köşeler arasındaki tercih, mekânın kullanıcıda uyandırması istenen duygu durumuna göre değişir. Genellikle kavislerin daha huzur verici ve rahatlatıcı olduğu; köşelerin ise daha dinamik, dikkat çekici ve resmi bir hava yarattığı kabul edilir, diye geçiyor kaynaklarda.
Kavisler;
1. Huzur, sakinlik, güven verir. Beynimiz keskin hatlara ve köşelere göre kavisli yapıları daha güvenli, daha az tehdit edici olarak algılar.
2. Rahatlama ve akışkanlık hissi verir. Doğada bulunan nehirler, tepeler, ağaç dalları gibi yapılara benzerlikleri nedeniyle, kavisler yumuşaklık ve süreklilik hissi uyandırır.
3. Yaklaşılabilirlik hissi verir. Kavisli nesnelerin veya mekânların etrafında gezinmek daha kolay ve akıcı hissettirir. Bu da davetkâr ve samimi bir atmosfer yaratır.
4. Daha az bilişsel yük hissi verir. Araştırmalar, kavisli şekillere bakmanın, keskin açılara bakmaya kıyasla beyinde daha az stres ve daha çok ödül tepkisi tetiklediğini gösterir.
YA KÖŞELER, KESKİN HAT VE ÇİZGİLER?
1. Köşeler uyarılma, dinamizm, dikkat hissi verir. Potansiyel tehlike veya çarpışma noktası olarak da algılanabilir. Bu, beynimizde daha yüksek bir uyarılma ve dikkat seviyesini tetikler.
2. Netlik ve düzen hissi verir. Düz çizgiler ve dik açılar, mantık, düzen (nizam) ve yapı hissi verir. Bu, mekânın işlevsel ve teşkilatlı olduğu algısını destekler. Askeri birlikleri girişindeki ilk yapıya “Nizamiye” denir. Düzenin olduğu yerin kapısı anlamında. Dün Susurluk Şeker fabrikasının önünden geçerken, pancar yüklü sırada bekleyen kamyonları gördük. Fabrikanın girişindeki küçük binanın kapısında “Pancar Nizamiye” yazısı dikkatimizi çekmişti.
3. Sığınma ve mahremiyet hissi verebilir. Köşeler bireyin hayal kurduğu, kendi kendine kaldığı ve sığındığı alanlar olarak algılanabilir, bu da bir miktar mahremiyet hissi sunar.
4. Resmiyet ve ciddiyet hissi verir. Bürolar, toplantı odaları ve devlet binaları gibi ciddi ve resmiyetin beklendiği yerlerde keskin hatlar profesyonel ve yetkin bir izlenim yaratır. Bizim eski resmi mimarilerimiz için de bu özellikler kısmen doğru olsa da, dış cephelerde kavisler yine de kullanılmış. Düzen ve güven hissi bu olmalı ve bunlar bir arada olabiliyor demek ki diye düşünürüm.
[1] 5-8 Kasım 2025 Halide Nusret Zorlutuna bilgi şöleni (sempozyumu). Bu konu ve Edirne gezimizi daha sonra yazacağım, inşallah.
[2] Kibir: Narsistliğin bizim inanç ve kültürümüzdeki karşılığı “kibir”dir. Kendini başkalarından üstün görme, hakikati ve başkasını küçümseme, eleştiriyi reddetme. Bu konuda ilginç bir Hadis şöyle diyor: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan cennete giremez” (Müslim, Îman). Özetle, narsistliğin çekirdeği kibirdir. Ucup (İçsel hayranlık): Bu konudaki diğer terim ucuptur. Doğal olarak bütün bu din kökenli terimler Arapçadan bize geçmiş. Kişinin kendi nefsini beğenmesi, yaptıklarını çok büyük görmesi, “Ben zaten iyiyim” düşüncesi. Narsist kişinin içsel hayranlık hâlidir. Üçüncü yakın kavram Enaniyet: “Ben, ben, ben” merkezli yaşamak, kendini merkeze koyma, nefsi ilahlaştırmaya yaklaşan tutum. Modern narsisizme çok yakın bir kavramdır. Son benzer kavram ise Tefahür (Övünme): Soy, makam, mal, bilgiyle böbürlenme, Kuran-ı K.de: “Şüphesiz Allah, kendini beğenip övünenleri sevmez.”(Nisâ 36)
[3] İbadet, töre veya alışkanlıkları kapsayan bir ifade.


YORUMLAR