YOLUMUZ ESKİ GÖRDES'E
Kıranköy çıkışında Gördes Gazetesinin kırk yıllık yayıncı ve yazarı, Gördes'in hafızası Ahmet İnce beyle telefonlaşıyoruz. Efendeli köy hayrından yeni gelmiş. Eski Gördes'i misafirlere o gezdirecek. Mezarlık girişindeki küçük Garipler Mezarlığı denen kısmında bizi bekleyecek. Buluşuyoruz. O arada aynı yerde olan birkaç metre uzaktaki anne ve babamın kabirlerini ziyaret ediyor, dualar ediyorum. Özlem bitmiyor. Birkaç arkadaşım da bana eşlik ediyorlar.
RENKLİ BİR KİŞİLİK
ABDÜLKADİR HASBUTÇU BEY
(MANİSA'NIN TOHUM BABASI)
Em. Orman Müh. Abdülkadir Hasbutçu bey mezarlı- ğa girdi, etrafı inceliyor. Sonradan dönüşte araba- mızda konuşuyoruz. Gördes mezarlığındaki selviler çok yaşlı, özel ve çok sıra dışı diyor. Çok sık, bir arada büyüyebiliyorlar. Bu sebeple, orman işletmedeki arkadaşlara orman yangınlarına karşı set oluşturan selvi duvarları için, kaliteli bu selvilerden tohum almalarını önereceğim dedi. Herkesin gözü ve gönlü farklı yerlerde, ama hep güzelliklerde. Tohumlar, özel merdiven sistemleri ile uygun yüksekliklerden alınırmış. Bu arada Abdülkadir beye Manisa'nın Hayrettin Karaca'sı veya Tohum Babası dense yeridir. Bir aşk derecesinde sürekli tohum toplar ve dağıtır.
GÖRDES SELVİSİNE TOHUM TESCİLİ
Birkaç gün sonra bana gönderdikleri resimlerin altına ekledikleri nottan öğrendiklerim şöyle: O gün Emine hanımın eşi Doç. Dr. İbrahim Koç beyden yardım istemiş. Orman Mühendisi gözüyle Gördes mezarlığındaki "izole selvi topluluğu"nun resimleri- ni çektirmiş. Numune tohumlar aldırmış. Kargo ile İbrahim beyden gelen tohum örneklerini Ankara'da- ki Tohum Enstitüsüne göndermiş. Buradan alınacak tohumlar ile yetişecek fidanları orman yangın şeritlerine, yol kenarlarına birkaç sıra halinde dikmeyi düşünüyoruz. Gördes'te izole olmuş bu ağaç topluluğunun tohumları ile yetişecek selviler, Ege ve Akdeniz'deki ormanların yangından korunmasında büyük görev yapacak. Eski Gördes mezarlığındaki yüzlerce yıllık bu ağaç topluluğunun "tohum amaçlı tescili" için sizden yardım talep edebilirim, diye yazmış.
Not: Bu selvilere "kara servi" de deniyor.
ÖRGÜ MAKİNELERİ
Onun bir başka özelliğini de öğrenince şaşırıyorum. Sahibi olduğu altı adet örgü makinesinin ikisini başkanlığını Emine hanımın yaptığı Gördes Kadın ve Doğa Derneğine hediye etmiş. Dernek sorumlu- ları da halkta daha geniş bir taban bulsun diye, "örgü eğitim kursu" için ilçe Halk Eğitim ile işbirliği yapmak istiyoruz, diyorlar. Dahası bu iki örgü makinesine iki özel ve ilginç isim vermişler. Birisine Gördesli Makbule, diğerine İsmail Hakkı Tonguç.
ŞEHİT “MOLLA MEHMET EFE”NİN KABRİ
Önce bu kısmın (Garipler mezarlığı) doğu kenarındaki Şehit Molla Mehmet Efe’nin kabri başındayız. Gazeteci Ahmet İnce bey, on beş dakika kadar Molla Mehmet 'in şehadetini anlatıyor. Bütün ekip Ahmet beyin konuşmasına kilitlenmiş halde. Yunanlılar batı Anadolu’da, yaktıkları şehir ve köyleri hep kaçarlarken yaktılar. Gördes hariç diye başlıyor. İki kez yakıldı ve işgal bölgesinde ilk yakılan şehirdir. Çünkü buralar Yunanlıların geri hatlarını sürekli "vur kaç" şeklinde yıpratan millî çetelerin merkezi idi.
İzmir'in işgalinden birkaç gün sonra ilk Kuvayı Millîye teşkilatı Gördes'te Darülfünun mezunu Hacı Etem Büke (eski belediye başkanı ve şimdiki başkanı Av.İbrahim Büke'nin ceddi) tarafından kuruluyor. Halı sanatı ve ticareti ile zengin bir belde olan Gördes, İzmir üzerinden yurt dışına halı ihraç ediyor ve Mustafa Kemal'e ilk ciddi para gönderen şehirdir. Düyunu Umumiyenin reji denen vergi toplama merkezini basıp bütün altın paralara el koyan, "Alınan para zaferden sonra iade edilecektir" diye not bırakan bir insandır Hacı Etem bey. Akhisar Kuvayı Millîye başkanı ile haberleşir. Oranın da el konan paraları ile birleştirilir. Saman taşıyan iki köylü kıyafetindeki görevlilerle, Yunan ve eşkıyanın eline düşmeden parayı eşekle Ankara'ya iletirler. Tahsilli ve varlıklı insanların yaşadığı bir şehrin direniş merkezi olması kaçınılmazdı. Gördes Kaymakamlığına da vekalet eden Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Akıncı bey Gördes köylerinden topladığı 200 süvari ile bölgede faaliyet gösterir.
MOLLA MEHMET EFE
Ahmet İnce bey anlatıyor: Molla Mehmet Efe "Gördes’in bir mahallesinde Yunan askerleri bir kadını taciz etti" diye bir haber alınca, intikam amacıyla arkadaşı Nalbant Rafet Efe ile akşama doğru Kobaklar'dan gelip, bulunduğumuz yerden şehre girmek üzeredirler. Her yerde olabilen işbirlikçi bir muhbirin haberi ile pusu kuran Yunan askerlerinin ateşine maruz kalırlar. Molla Mehmet Efe vurulur, Rafet Efe kaçar. Molla Mehmet 'in başını kesip şehirde dolaştırırlar, halkın direncini kırmak için. Önce vurulanın Kaymakam İbrahim Ethem bey (Akıncı) olduğunu sanıp, öyle duyururlar.
Molla Mehmet Efe ve ailesi tam bir kahramanlık timsalidir. Bir oğlu Çanakkale 'de kalır. Bir oğlu Kurtuluş savaşında şehit olur. Küçük oğlunu da esir alırlar. "Esir olacağına kafasına sıksaydınız ya" diye oğlunun silah arkadaşlarına sitem eden bir babadır. Onun da akıbeti şehitlik olur. Halinden şikayet edenler için; keşke bunları bilebilselerdi, diyor aklım.
GÖRDESLİ MAKBULE VE EŞİ USTURUMCALI HALİL EFE
Ahmet bey harika anlatımıyla Gördes'in Kurtuluş savaşında gösterdiği yararlılıklar, verdiği mücadele, Şehit Makbule hanım ve kocası Halil Efe'den hatıralar anlattı. Adları bilinen, bilinmeyen bütün şehit ve gazilerimizi, fedakâr çileli insanlarımızı gururla, minnetle, şükranla andık. Bu topraklara bir daha düşman postallarının değmemesi konusunda azmimiz arttı.
Ancak şunu da gördük ki, kahramanlarımızın hatıraları onlarla birlikte mezara gömülüyor. Ne bir anıt yapıyoruz ne de sanat eseri. İki yıl önce gezdiğimiz İran bile, şair ve kahramanlarına daha vefalı. Muhafazakarlık, milliyetçilik, vatanseverlik, yurtseverlik, ulusalcılık adına; neyi korumamız, yaşatmamız, geliştirmemiz, bilmemiz, sevmemiz gerektiği konusunda kafamızda, gönlümüzde, fikrimizde net bir bilgi ve çerçeve yok. Çünkü hayatımızda kitap ve sanat yok sanki. O yüzden Eski Gördes'teki Çarşıbaşı çeşmesini bile onaramıyoruz. Ama Gördes Belediye başkanından umutlandım. Bir eski Gördes hassasiyeti, bilgi ve ilgisi var. Sevindim, heyecanlandım.
HÜSEYNÎ BABA VE GÖRDES MEZARLIKLARI
Ahmet bey konuşurken Gördes Belediye Başkanı Av.İbrahim Büke bey gelmiş, bir kenarda konuşma- yı dinliyor. Bize hoş geldiniz dedi tek tek. Birlikte Hüseynî Baba'ya, Çarşıbaşı 'na yürüdük. Hüseynî Baba kabrinin yanında Ahmet İnce bey tekrar bilgi veriyor. Eski kavimlerde ölenin mezarı evinin içine gömülürdü. Sonra bahçesine gömüldü. Karadeniz bölgemizde hala bu şekildedir. Gördes örneğinde olduğu gibi şehir mezarlığı, şimdilerdeki gibi şehirlerin çok uzağında değil, içindedir. Çünkü insanlar her gün hem hayatı hem de ölümü iç içe, göz önünde görüyorlar. Bu şekilde merhamet, hırslardan ve kötülüklerden arınma, edepli ve nezaketli olma pratiği her daim hayatımızın her anında oluyordu. Bizde "ev bark sahibi olmak" diye bir ifade vardır. Bark için, ev anlamını güçlendiren, pekiştirici bir ifade olarak anlasak da, eski Türkçede mezar anlamı da var. Ev ve mezarın yakın, iç içe olduğunu düşünün. Gördes mezarlığı, Ege bölgesinin en büyük ve en eski mezarlığıdır. Gelin görün ki, büyük bir proje ile bir açık hava müzesi olacağı zamanı belki de devri bekliyor. Belki bir gün.
ESKİ GÖRDES EVİ
Mezarlıktan Çarşıbaşı'na giderken sol tarafta yıkılmamış, cumbalı, fakat hor kullanılan bir ev var. Nasuhların (İsmet Öğüt'lerin) altı koyun ağılı olan evinin varislerden satın alınıp, onarılması planlanı- yormuş. Arkasındaki okul binası da ilgi alanında. Aslında sadece yüzeysel çalışmalara dayanılarak belirlenen 2.derece sit alanı düzeyinin, 3.dereceye dönüştürülmesi halinde eski Gördes'le ilgili belediye ve kamunun, hatta özel girişimlerin elleri çok rahatlayacak yorumu yapıldı. Kaldı ki koruma altına alınmış yapıların (hangileri olduğunu bilen var mı) aslına uygun onarımıyla ilgili ciddi bir sorun da yok, dedi başkan Av.İbrahim bey. Kamu kurum ve kuruluşları, ortak kültür varlıkları üzerinde titizlikle ittifak edip, hızla sonuç almanın önünü açmaları gerekir. Çünkü her geçen yıl, eski Gördes’in Türk ve İslam kimliğinin eriyip yok olmasına doğru olumsuz gidiş hızlanıyor.
Eski Gördes'te yeri bilinen Gördesli Şehit Makbule 'nin evi onarılabilir, hatırası adına. Yine, yeni Gördes'te Nakıbağa mahallesi Fevzi Paşa caddesindeki -şimdi Mehmetçik Vakfına devredildi- ailesinin evi de, Şehit Makbule Hanım müzesi yapılsa, ne güzel olur.
KIRANKÖY'ÜN EFELERİ VE M.ALİ TOPRAK
M.Ali Toprak adında genç bir bey harika halk oyunları oynuyordu Kıranköy'de. Eğitimli olduğu belli. Sonra kim olduğunu merak edip soruyoruz. Kaşıkçılı köyündenmiş. Turizm okumuş. Halk oyunları, sahne sanatlarında eğitimli. İki ekip çalıştırıyor Gördes'te, tiyatro da ilgi alanında. Gördes Belediyesi istihdam etmiş ve alanında faaliyet gösteriyor.
Emine hanım, M.Ali bey ve bunlara kıymet veren idareciler, ilçe ve yöre için bir şans. Selendi Şato köy evi ve Demirci Karaoklar benzeri veya daha değişik bir konu da olabilir; Ekolojik Tarım ve Ekolojik Turizm için aklımdan geçen kişi; eğitimci, dershaneci ve şimdi de otel işletmecisi Mesut Efe bey. Belki benim bilmediğim nice cevherler de çıkacaktır diye düşünüyorum. Ama önce bu iki kurumu yerinde incelemek, sahip ve yetkilileri ile görüşmek gerek. Aracı olabilirim, temas için.
YÖRESEL ÜRÜNLER NASIL KOLAY SATILIR
Köyde yöresel ve bölgesel gıda maddeleri satan genç bir karı kocanın yüksek okul mezunu olduklarını, genelağ üzerinden ürünleri pazarladık- larını, belli bir yere geldiklerini öğreniyoruz, seviniyoruz. Eşi, beş yıldır bu işi yapıyoruz, yıllık ciromuz da şu. Daha üzerine çıkamıyoruz deyince, bir arkadaşımız onlara ilginç ve gerçekçi fikirler veriyor.
1. Önce meyve kuruları (kak), erişte ve diğer kuru gıdalar, hatta ekşi maya ekmek için vakumlu paketleme sistemi alın.
2. Genelağ sitesi kurun. Ürünlerinizin özellikle sirke, yağ, bitki ve meyve özlerinin nasıl hazırlandığını gösteren kısa videolar koyun.
3. Paketleme estetiği için ambalaj fuarlarına mutlaka gitmelisiniz. Her ürün için farklı ambalaj olmalı. Mesela elma sirkesi ile ardıç sirkesi farklı renk ve şekildeki cam veya plastik ambalajda olacak. Bakan, farklı şişelerde farklı ürünlere daha kolay yönelir ve ikisinden de almak ister. Mesela nar suyunu, nar şeklindeki bir şişe ile daha kolay satarsınız.
4. Mesela erişte. Hepsi eşit boyda kesilmiş olursa, onun ev yapımı olduğuna inandıramazsınız.
5. Hiçbir ürün naylon torbada satılmaz, değerini bulmaz. Ambalaj kutuları şeffaf olacak. İçi net ve kolay görünecek.
6. Meyve kuruları, kuru üzüm, kuru incir vs satıyorsanız, içine birkaç tane mersin yaprağı koyun. Kapağı ilk açan kişi, güzel bir koku ile karşılaşsın.
7. Satıcı genç ilçede sadece PTT kargo var, deyince; Akhisar'da daha çok kargo şirketi bayisi vardır. Onlarla görüşün, indirim alın. Daha hızlı ve hesaplı olursa, haftada iki gün aracınızla gider, teslim edersiniz. İndirim de yakıt paranız olur diyor, araçta arkamdaki koltukta oturan Fahrettin bey. Harika fikirler.
Ben de ekliyorum;
8. Böceklenmesin diye "güve otu/nanesi" (doğal, ilaçsız) konabilir. Ancak bunlar toz sanılmasın diye de bir bilgi notu eklenmelidir. Ya da bir özel bez torba da olabilir bu ot için.
9. Hele belli bir miktarın üzerine çıkılırsa, sipariş dışı küçük bir ürün hediye olarak eklenebilir.
10. Keza daha da ilginç olsun derseniz; Karbon kitapların cep boy Dünya ve Türk klasikleri (kitapyurdu) kitapları var. Bir bardak çay fiyatına; 11-12 TL. Böyle bir hediye de birçok müşterinin aklında ve gönlünde kalmanızı sağlar, diye düşünürüm.
ÇALINTI KAZIBİLİM ESERLERİNİN GERİ DÖNÜŞÜ
MİSTER GRENİ BEY
1976 -2007 yılları arasında, 30 seneden uzun bir süre, Kaliforniya Üniversitesi, Klasik Diller Bölümünden Arkeoloji Profesörü Prof. Crawford H. Greenewalt, Jr., Sardeis (Sart, eski adı Sartmahmut idi) Kazılarının başkanlığını yapmıştır. Kaçırılan eserlerin Türkiye’ye iadesinde en önemli şahıslardan birisi de çok uzun yıllar Sardes kazı başkanlığı yapan çok sadık bir Türkiye dostu. Uluslararası kaçırılan eserler ile ilgili çok sayıda komisyonda üye olan Crawford H. Greenewalt Jr. Herkesin hitap ettiği şekli ile Mister Greeni Bey. Binlerce eserin kaçırıldığı topraklara, yani Türkiye’- ye dönmesi için Türkiye lehinde çalışıp oy kullanmış birisi. Ölüm döşeğinde bile cenaze için çiçek yerine Sardes kazı fonuna bağış yapılmasını isteyecek kadar bu topraklara ait bir isim.
Greenewalt 30 yıl kazılar için Türkiye’de yaşamış. Uluslararası çalıntı kazıbilim eserlerinin ait olduğu ülkeye iadesine dair BM sözleşmesi onun eseriymiş. Bu sayede bugüne kadar 14.000 eser Türkiye’ye dönmüş. Eğer bu iş bugün olsaydı, hiçbir batılı ve dünya devleti böyle bir sözleşmeyi kabul etmez, biz de hiçbir eseri geri alamazdık.
TÜRKİYE'DEKİ KURUL
Türkiye’de de böyle bir kurul var. Siyasetin müdahil olmadığı (veya olamadığı) 3-4 dil bilen liyakatli insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla yanlarında tercüman, sekreter vs ihtiyaç duymuyorlar. Sergiler, yayınlar, müzayedelerde gördükleri çalıntı, yurt dışına defineciler veya aracılarca çıkarılan eserleri keşfedip, Kültür Bakanlığımızın aracılığı ile o eserin iadesi için dava açtırıyorlar. Bu konuda liyakat sahibi iki gazetecinin de kadir kıymet bilirlik adına, isimlerini de burada yazmak gerek: Bugün ikisi de hayatta olmayan Nezih Uzel ve Özgen Acar (Rahmet olsun). Özellikle Özgen Acar adeta bir hafiye gibi kaçak eser kovalamış.
ESKİ GÖRDES'TEN DÖNÜŞ
İki veya üç kez Gördes merkezde, Kültür sitesinin zemin katında yer alan Beyzade lokantasının yetkilisi ile görüşüyorum. İlk görüşmemizde tahmini 14.00 gibi geliriz derken, sonrakinde 15.00 oldu. Sonuncusunu eski Gördes’ten yola çıktık dediğimde 15.45 idi. Muhatabım hep sakin ve ölçülü; tamam hocam bekleriz, sorun yok diyor. İkinci görüşme sırasında belediye başkanı da konuya vakıf oldu. "Merak etmeyin, Gördes yavaş şehirdir, bir şey olmaz" cümlesi dikkatimi çekti, bir Gördesli olarak. Yemekler taze, lezzetli ve çok hesaplı idi. Gördes’e gelenlere tavsiye edilebilecek temiz bir esnaf lokantası Beyzade. Gezi planımızda yer alan Oğulduruk köyü mağaraları gezimiz, araçtaki bir potansiyel sorun nedeniyle iptal edildi. Köy muhtarını arayıp bilgi verdim. Yakın zamanda bir arkadaş grubu ile gelmek istiyoruz deyip, gönül aldık. 17.30'da Manisa'ya dönüş saatine kadar serbest zaman oldu. İsteyen belediye parkında bir şeyler içti, isteyen alış verişe gitti. Bir Gördes seyahati de böylece bitti.
GÖRDES'E ŞANS GETİRSİN
İlçeye gelen ilk büyük grup olduk. Bunu Emine hanımdan duymak önemliydi. Kulübün Selendi gezisi sonrası sosyal medyadaki yazılar, paylaşımlar, memnuniyet havası başta Selendi Kınık Şato Köyevi olmak üzere, ilçenin bilinirliğine katkı sağladığını, bizim yürüdüğümüz 3km.lik çamurlu yolun belediyece düzenlendiğini, Yelimera kanyonuna yeni merdivenler ve seyir terası yapıldığını, hemen her gün Şato Köyevi'nin gelmek isteyen gruplarca arandığını, işletme sahibi Dr. Şaban beyden öğreniyoruz. Katılan 46 Anemon gezgininin zihninde çok hoş, güzel izler kaldı. Herkes mutlu ayrıldı. Tekrar gelebilmek dilekleri konuşuldu. Gördes'in bu ilk güzergâhı dışında daha pek çok gidilebilecek yerleri var. Kayacık, Şahinkaya, Oğulduruk, Kobaklar vadisi, göletler, değişik orman içi yollar. Şimdiye kadar kulüp üyelerinin gittikleri yerler içinde seyahat (turizm) potansiyeli en geniş alan Gördes olabilir.
TEŞEKKÜRLER
Başta Gördes Belediye Başkanı Av. İbrahim Büke beye, Japonca rehberi turizmci Emine Ataman Koç ve eşlerine, bize refakat eden Kıranköylü emekli öğretmen ve belediye görevlilerine, eski Gördes'i gezdiren gazeteci yazar Ahmet İnce beye, Kıranköy muhtarı Zeynel Demir bey ve arkadaşlarına şükranlarımızı sunarız. Anemon Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü başkanı Ömer Bülbül ve katılan bütün arkadaşlara da teşekkür ederim.
Selâm ve saygılarımla.
YORUMLAR