L. N. Tolstoy, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2025, 102 syf. Eser, genç ve heyecan dolu Maşenka ile kendisinden yaşça büyük olan aile dostu arasındaki ilişkinin ilerleyişini konu alıyor. Eseri iki ana bölüme ayıracak olursak ilk kısımda kırsal kesimin huzuru içinde başlayan ve flört dönemlerinde yaşanan heyecanı anlatıyor. İkinci kısımda ise evlendikten sonra şehir hayatına geçmeleri ve sosyetelere özenen Maşenka’nın evliliğe olan bakışının değişmesi anlatılıyor.
Kitabın ana temalarından olan ve Tolstoy’un sıklıkla işlediği şehir ve taşra çatışmasına bakacak olursak taşra; huzuru, dürüstlüğü, doğallığı ve mutluluğu temsil ediyor. Şehir ise gösteriş, yüzeysellik ve bireysel tatminsizlikle ilişkilendiriliyor. Yazar, şehirde yaşayan sosyete insanların kibirle boğulmuş yaşamının evliliklere nasıl zarar verdiğini detaylı şekilde anlatıyor. Maşenka’nın sosyete insanların arasına karışma isteği, çiftin arasındaki duygusal kopuşun temel sebebi olarak anlatılıyor.
Tolstoy bu eserinde aşkın durağan bir duygu olmadığını söylüyor. Aşkı nostaljik romantizmden ayırıyor ve alışkanlık, mutluluk, dostluk gibi daha realist ilişki dinamikleriyle eşleştiriyor. Eserde evliliklerin ilk dönemlerinde olan tutkulu ve heyecanlı aşkın zamanla yerini daha köklü bir aile sevgisine bırakması gerektiğini işliyor. Bu tema ise bize aşkın uzun vadeli, uyum ve anlayış gerektiren bir bağ olduğunu hatırlatıyor. Yazar, evliliğin yalnızca duygusal bağlılık değil; aynı zamanda karşılıklı saygı, sabır, zamanla daha derin bir arkadaşlık anlayışı ve kişinin kendi arzularını dengelemesinden oluştuğunu söylüyor.
Eserin temel mesajı gençlik dönemlerindeki sadece haz odaklı aşkın geçici olduğudur. Evlilik tamamen zevk-i sefa içerisinde yaşanmaz ve bazen fırtınalı duygulardan vazgeçip, hayatın rutinindeki kutsallığı da keşfetmek gerekir. Kitap, mutluluğu ulaşılan bir menzil olarak değil; zamanla örülen, sabırla inşa edilen bir uzlaşma hâli olarak anlatır. Tolstoy kitabı bitirdiğinizde size şu soruyu sordurur; aşk sona erdiğinde geriye kalan şey mutsuzluk mudur, yoksa mutluluk halinin en fazla olduğu zaman mıdır?
Bana göre eserin en dikkat çekici yönü kadın ağzından yazılmış olmasıdır. Erkek yazar olarak Tolstoy’un, genç bir kadının iç dünyasını, düşüncelerini, heyecanlarını ve hayal kırıklıklarını bu denli isabetli bir psikolojik derinlikle aktarması, onun ne kadar güçlü bir gözlem gücü olduğunun ispatı niteliğindedir.


YORUMLAR