Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-35

20 Kasım 2023 - 10:25 - Güncelleme: 20 Kasım 2023 - 10:26

Deprem
    Bu şekilde günler geçerken 1969 yılı mart ayı içinde öğle saatlerinde köydeki evimizde iken büyük bir sarsıntı meydana geldi. O anda merdivenleri inip ev dışına çıkarak yaklaşık yüz metrelik mesafeyi kat edip bir bahçe içine uzun atlama yapmam 30 saniyelik bir zaman sürecinde meydana geldi. Evde konuşma özürlü bir kardeşim olduğunu son anda hatırladım ama artık ben köy dışında bir bahçe içindeydim. Bereket bir yıkım meydana gelmedi ve sarsıntı uzun sürmedi ve kardeşime de bir şey olmamıştı.
     Bu esnada köyde bulunan herkes dışarıya açık meydanlara fırladılar. Sarsıntıdan sonra bütün aileler yaklaşık on gün meydanlara kurulan naylondan barakalarda yaşadılar. Çünkü büyük sarsıntının arkasından zaman zaman artçı sarsıntılar meydana geliyordu.  Yurt içinden ve yurt dışından gıda yardımı olarak gelen konserve kutuları aklımda kalan nesnelerdi.
Bizim evde de odamızda iki duvarın birleştiği yere yakın yüzeyde boydan boya yaklaşık 2cm civarında ayrılma meydana gelmişti. O zamanlar köyümüzdeki evlerin duvarları yığma taştandı. Harç olarak çamur kullanılmıştı. Nadiren duvarlarda bağlantı elemanı olarak yatay ahşap kirişler vardı. Evlerin hasar alıp yıkılmaması, depremin merkez üssünden uzak oluşu nedeniyle gelen deprem dalgalarının şiddetinin düşük olmasından kaynaklıdır. Bence merkez üssüne yakın olsa evlerin büyük çoğunluğu yıkılabilirdi. Depremden sonra resmi makamlardan görevliler köyde zarar tespit çalışmaları yaptılar. Tek tek bütün evleri dolaştılar yeniden bir ev yapmak için yardım yapılması gereken aileleri belirlediler. Benim ailemde deprem yardımı yapılacak aileler arasındaydı.
Sarsıntının meydana geldiği anda babam köy civarında Orman Müdürlüğünün kesim işinde çalışıyordu. Orada çalışırken tomruk üstüne gelmiş, fakat ölümcül bir olay meydana gelmemiş. Ancak kaburgalarındaki ağrı uzunca bir süre devam etmişti. Babamın bu olayı hafif atlatması bizleri çok sevindirmişti.
     Üniversitenin Yeniden Açılışı
Köyde günler bu şekilde geçerken radyodan, Yıldız Teknik Üniversitesinde eğitim ve öğretimin başlayacağı haberini öğrendim. Gerekli hazırlıkları yaparak tekrar Üniversiteme döndüm. Birinci sınıftaki derslere tekrar kaldığımız yerden başladık. Ben hiçbir dersten vizesiz kalmadım. Bütün derslerden vize aldım. Eğer iki dersten vizesiz kalsaydım doğrudan sınıfta kalıyordum.
Daha önce de değindiğim gibi kimya dersini başarabilmem için ona ayrı bir önem veriyordum. Neticede kimya dersinin final sınavından geçerli bir not alarak bu dersi geçtim. Fakat diğer beş dersten bütünlemeye kaldım.

Bütünlemeye Kaldığım Derslerin Hepsini Başardım
    Yaz dönemini köyde geçirmek üzere, bütünlemeye kaldığım derslere ait kitapları ve notları derleyip toplayıp köyüme döndüm.
Köye döndüğümde kendimi, çiftçilik işleri yanı sıra inşaat işleri içinde buldum. Depremde evleri hasara uğrayanlara deprem yardımı verilmeye başlanmıştı. Deprem için verilen yardım tek katlı yaklaşık 70 m2 büyüklüğünde bir ev içindi. Oysa bir çiftçinin öküzünü, eşeğini bağlayacağı bir ahırı, Hayvanları için bir samanlığı, ısınması için bir odunluğu olması gerekirdi. Devlet bu ihtiyaçlar için projede hiçbir yer ayırmamıştı. Eğer vatandaş isterse bu eklentilerin masrafını kendisi karşılayabilir deniyordu. Bizde bu eklentileri projeye ekleyip inşaatı ona göre yapmayı planladık.
Yaz dönemini hem ders hem de inşaatta çalışarak geçirdim. Birinci dönemdeki elverişsiz barınma sorunu ve kredi konusundaki belirsizlik, beş dersten bütünlemeye kalmama yol açmıştı.
    Bütünlemeye kaldığım dersleri yaz döneminde her bir konuyu didik didik inceleyerek öğrenecektim. Derslerle ilgili kitapları temin etmiştim. Birinci önceliğimi derslere vererek bir çalışma programı planladım. Depremden dolayı hasar almış evimizin yanındaki amcamın evinin çardağı çalışmaya elverişliydi. Amcamlar yaz çalışmaları için tarla damlarında kaldıkları için ev boştu. Çardağa bir masa koyarak çalışma düzenimi kurdum. Bu çardak “Nine Bunu Da At” adlı hikayemin geçtiği çardaktı. Burada derslerime düzenli olarak çalışıyordum. Çalışmada belli bir konuyu anlayıp ara vermek istediğimde yüz metre ilerde yeni yapılan evimize gidip ustalara yardım ediyordum.
   Geceleri, inşaatı yapılmakta olan evimizde kalıyordum.  Tavan yapılması gereken yere bir naylon koyarak bir odayı oturulabilir hale getirmiştik. O tarihte köyde halk arasında “teştiman” denilen köy korucusu İlyas Kösem’di. Geceleri dolaşırken, yerden aldığı mıcırları bizim naylonun üzerine atarak sanki yağmur yağıyor havası yaratmıştı. Ben de irkilerek uyanmış eyvah açıkta yağmurdan korunması gerek bir şey var mı? diye sağı solu kolaçan etmiştim. İlyas dayı da gülerek, “İbrahim topla topla eşyaları afat olabilir.” demişti. Şimdi rahmetli oldu. Nur içinde yatsın. Gökyüzüne baktım yıldızlar pırıl pırıldı. İlyas dayı bana oyun etmişti.
Günler bu şekilde geçerken Üniversitemizde bütünleme sınavlarının yapılma zamanı yaklaştı. Gerekli yol hazırlıklarını yaparak bir sabah babam valizimi ve eşyalarımı eşeğe yükleyerek otobüsün geçeceği yol beklemesine getirdi. Akhisar’a giden otobüse bindim ve otobüs hareket etti. Otobüsten geriye baktım babam el sallıyordu. Ben de ona el salladım. Birbirimizden ayrıldık. Herkes tekrar kendi işinin başına gidiyordu.
İstanbul’a varıp birkaç gün dinlendikten sonra bütünleme sınavları geldi çattı. Derslerime köyde yeterince hazırlanmıştım. Beş dersten sınava girmem gerekiyordu. Bu derslerin sınavı yaklaşık on gün içinde yapıldı. Derslerin hepsini başardım. Böylece ikinci sınıfa alt sınıfta ders bırakmadan geçmiş oldum. Bundan sonra, yüksek mühendis diploması alıncaya kadar hiçbir dersten ikmale(bütünlemeye) kalmadan sınıflarımı doğrudan geçtim.
Bu deneyimimden sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Düşük puanla sınıfı geçmektense, bütünlemede konuları iyice anlayarak daha yüksek bir puanla geçmek tercih edilebilir.

Bu yazı 312 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum