Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-104

11 Eylül 2024 - 10:04 - Güncelleme: 11 Eylül 2024 - 10:05

APLİKASYON VE KABA İNŞAAT
Bina inşaatına başlanabilmesi için öncelikle temel kazısı yani hafriyat çalışması gerekir. Mimarın onaylattığı bina vaziyet planı, (Yani binanın arsa içindeki geometrisi) arsa içine kazıklarla işaretlenmesi yani aplikasyonu gerekmektedir. Bu işlemi, yani bina köşelerinin arsa içine çakılma işini (aplikasyonu) bizzat kendim öğrencilerimle birlikte yaptım. Bunun için bir sabah, ölçme aletlerini bölümümüzün laboratuvarından aldım ve   iki öğrencimle birlikte Kilyos’taki arsamızın olduğu yere geldik. Vaziyet planındaki geometriye uygun olarak bina köşelerini arsa içinde belirledik. Kazıkların çakılması ve kontrolünü yaptıktan sonra, her bir kazığın kaybolması halinde nasıl bulabileceğimizin ölçüsünü de yaparak işimizi bitirdik.
1996 yılı baharında inşaata başladık. İnşaatta çalışmak üzere, marangoz ve inşaat ustası olan bacanağım İbrahim Dündar’ı eşi birlikte Kilyos’a getirdik. Onlar için inşaatımız bitinceye kadar kalacakları arsamıza yakın bir ev kiraladık. Bacanağım, espritüel, çalışkan, sözüne güvenilir, zeki, şaka yapmayı seven, biriydi. Ona inşaatın sorumluluğunu vermekten dolayı eşimle içimiz çok rahattı. Bacanağım inşaatın her şeyinden sorumluydu. Çünkü ben inşaata derslerimden fırsat buldukça gelebiliyordum. Eşim Japonca rehberliğini sürdürüyordu. O nedenle inşaatta çalışan diğer elemanların takibi ve gündeliklerinin kaydedilmesi, gerekli inşaat malzemelerinin temini hususunda girişimde bulunması, paralarının ödenmesi ve kayıt altına alınması işlerini bacanağım yerine getiriyordu. Hafta sonları eşim de çalışmıyorsa Kilyos’ta ustamız için kiraladığımız evde kalıyorduk. O zaman inşaatın durumu ile ilgili hususları yerinde inceliyor gerekli kararları birlikte alıyorduk. Bu inşaat için, Küçükbakkalköy’deki kooperatif vasıtası ile edindiğimiz daireyi sattık. Bunun parasını inşaat için kullandık. Kaba inşaat bittikten sonra, ustamızı köye gönderdik.
1996 kasımına doğru kaba inşaatı tamamlanmıştı. Fakat Emine Hanım çatı benim istediğim gibi olmadı içime sinmedi diyordu. Binanın çatısının saçakları projede geniş olmasına rağmen (yaklaşık 1m) ustamız dar yapmıştı.1996 kışını acaba çatıyı nasıl düzeltiriz diye düşünerek geçirdik. Eşim ise geniş saçaklı istiyordu. Bana kalsa yapıldığı gibi kabul ederdim. Bizim buradaki hatamız mimar ile çalışmamak olmuştu.  Yani mimar projeyi bize teslim ettikten sonra işi biter diye düşünmüştüm. En büyük yanılgımız böyle düşünmek oldu. Oysa inşaat devam ettiği sürece mimar ve ustanın birlikte çalışmaları gerekirdi. Yani mimarın ustayı yönlendirmesi ve gereken yerlerde müdahale ederek yapının projeye uygunluğunu sağlanmalıydı.
1997 yılı bahar mevsimi geldiğinde mimarımızı aradık ve durumu kendisine anlattık. Mimar da bizim görüşlerimiz doğrultusunda çatıyı düzeltmek için kendi tanıdığı ustayı getirdi. Ahşap çatıyı kaldırdık. Yerine Çelik iskeletli çatı kuruldu. Saçakları bu defa istediğimiz gibi olmuştu. Ancak ekonomik maliyeti kabardı. 1997 yılı sonunda binamızı bitirdik.
KEŞKELER
Benzer bina yaptırma durumumuz söz konusu olsaydı boyutları biraz daha düşürürdüm. Çatı Odasını iptal ederdim. Kullanım açısından pratik olmuyordu. İşten yorgun argın gelindiğinde giriş katı çoğu zaman her ihtiyacı karşılıyordu. Nadiren çatıya çıkıyorduk. Ayrıca çatı odasının yanına bir su deposu koymuştuk. Su deposuna da gerek yoktu. Çatıya koyduğumuz bu su deposu bize yine çok pahalıya mal oldu. Evde olmadığımız bir sırada şamandırası bozularak su taşmış çatı odasından her tarafa yayılarak akmıştı. Çatı odasının ahşap parkeleri kabardı değiştirmek zorunda kaldık. Ayrıca güneş enerjisine heves ettik çatıya güneş enerjisi kurdurduk. Güneş enerjisi sisteminin arızaları sonucu su taşmaları meydana geliyordu. Tamir için çatıya çıkılıyor ve arıza gideriliyordu. Bu esnada kiremitler yerinden oynuyor bazıları kırılıyordu. Güneş enerjisinden istifade edelim derken, getirisinden fazla gideri olan bir durumla karşı karşıya kalıyorduk. O nedenle ne çatı odasına ne su deposuna ve ne de güneş enerjisine hiç gerek yoktu. Bunların hepsi bizim için ekonomik olarak birer kara delik oluşturmuştu. Çatıda yaptırdığımız bu eklentilerin oluşan arızlarını kendim tamir edebilecek kadar usta olsam belki çok yararlı olabilirdi. Ancak teknik bilgi gerektiren bu arızaları hep başkalarına yaptırdığımız için gereksiz masraflara yol açıyordu.
Kilyostaki  Evimiz

 

Bu yazı 178 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum