Yeni trafik tasarısı mecliste görüşülüyor. 36 maddelik bu tasarı, yakında yasalaşmış olacak. İçişleri Bakanlığının ve ilgililerin açıkladığı bilgilere göre, trafikte yeni bir dönem başlayacak. Cezalar normalin üzerinde artmış olacak. Öncelikli amaç, caydırıcı olmak. İşin birde mali tarafı var. Bu cezalarla hazine, önemli bir gelire sahip olacak.
Bu yasa tasarısını inceledim. Yasalaştığında, pek çok konuda caydırıcılık öne çıkacak. Peki, trafik kazalarının önlenmesi ve azaltılmasında, bu yasa etkili olabilir mi? Eh işte bir parça. Niçin böyle söylüyorum?
Ülkemizde ehliyeti, ilk önce hangi kurum veriyordu biliyor musunuz? Belediyeler. Uzun zaman böyle devam etti. Sonra bu iş, Trafik Tescil bürolarına verildi. Yazılı ve direksiyon sınavlarıyla, sürücüleri ehliyet sahibi yaptılar. O dönemin sınav şartları ağırdı. Defalarca dosya yakan sürücüler oldu.
Ülke gelişip büyürken, hızla araç sayısı da artmaya başladı. Buna paralel olarak trafik kazaları da. Ortada ciddi bir problem vardı. Trafik eğitimi ve öğretiminde, ciddi bir eksiklik göze batıyordu.
1987 yılında meclise, bir yasa teklifi verildi. Buna göre, ehliyetleri artık özel sürücü kursları verecekti. Kurslar Milli Eğitim Bakanlığının denetimi altında olacaktı. Trafik, motor, ilk yardım derslerinin yanında, pistlerde sürüş teknikleri öğretilecekti.
Düşünce ve amaç olarak, bu yeni yapılanma yerli yerindeydi. Ancak uygulamada ciddi problemler ortaya çıktı. Bir sürücü kursu furyası başladı. Yapılanma amacının dışına taşarak, ticari bir kaygıya evrildi.
Ben o yılların içinde yaşadım. Kurslarda trafik derslerini kim verecekti? Belli kriterler koyarak, Bakanlık Ankara’da trafik kursları açtı. O kurslara katılanlardanım. 20 yılı aşkın, sürücü kurslarında trafik öğretmeni olarak çalıştım.
Bu ülkede hangi ciddi konu ve yapılanma, kısa sürede yozlaştırılmıyor? Sürücü kursları konusu da aynen öyle oldu. Derslere devam mecburiyeti bir şekilde yumuşatıldı. Taraflar arasında idare yoluna gidildi. Neticede başlangıçtaki amaç, uygulamada heder olup gitti.
Geriye ne kaldı? Trafik kazaları, ölümler, sakatlıklar, maddi perişanlıklar.
Yıl 1988, resmi rakamları veriyorum. Trafik kazalarında sürücü kusurları, yüzde 92. Yol ve iklim şartları, yüzde 8. Gelelim bugüne; sürücü kusurları yüzde 88, yol ve iklim şartları yüzde 12.
Aradan 37 yıl geçmiş. Otoyollar, bölünmüş yollar yapılmış. Teknik donanımı yüksek araçlar trafiğe çıkmış. Eğitim ve öğretime önem verilerek, sürücü kursları açılmış. Trafik cezaları kaç kez arttırılmış. Sonuç evet sonuç, trafik kazalarındaki sürücü kusurlarında sadece yüzde 4’lük bir düşüş olmuş. 2024 yılı resmi rakamları; 270 bin sürücü kırmızı ışık ihlali, 170 bin sürücü hız ihlali yapmış.
Bu tablo ve bu yaşanmışlıklar, bize bir şey söylüyor. İnsan, insan ve insan. Eğitim, eğitim ve eğitim..
Kurslarda çalıştığım yıllarda, en az iki üç saat yaşam felsefesini anlatırdım. Yaşamın ne kadar kıymetli olduğunu örneklendirirdim. İki saniyelik bir kural hatasının nelere mal olacağını, kursiyerin beynine kazırdım. Trafik arşivimdeki kazaları gösterir, neden ve niçin yaşandığını, kalıcı bilgi olarak hafızalarına dikte ederdim.
Kural ve mevzuat kısmını, herkes rahatlıkla öğrenebilirdi. Daha fazlasını vermek gerekirdi. Yol-hız-zaman ve bir araç varsa, mutlaka fizik var demektir. Öyle anlatırdım. Mesela; Ayağınız gazdan kaldırıp, fren pedalına gidinceye dek, ne kadar zaman geçer? Bu zaman içerisinde araç kaç metre yol alır?
90km hızla giderken, bir tehlikeyi gördüğünüzde, siz frene basıncaya kadar, araç kaç metre yol alır. Frene bastığınızda, kaç metrede durur. Fren ve durma mesafelerini anlattığımda, kursiyerlerimin ağzı açık kalırdı. Hele virajlara girildiğinde, merkez-kaç kuvvetinin ne olduğunu, yer çekim ivmesinin ne ifade ettiğini anlattığımda hayret içinde kalır, not tutarlardı.
Bu ve benzeri konuları, yıllarca anlattım binlerce kursiyere. Şimdi onlarla sıkça karşılaşıyoruz. Bana şunu söylüyorlar; “Hocam yollarda kendimizden emin olarak araç kullanıyoruz.”
Hiçbir konuda yaşam felsefesi ve öğretisi olmayan bir toplumuz. Trafik meselesi, bunların başında geliyor. Yıllarca araçların arkalarına yazılmadı mı? “Erkeksen geç.”, “Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun.” “Sarı kızın nazı, fordun ara gazı yaktı beni.”
Eh şimdi yeni bir trafik yasası çıkarıyoruz. Cezalar ağır mı ağır. Bir işe yarayacağını sanmıyorum. Yaşam felsefesi olmayan bir toplum, paradan mı korkacak sanki. Basar parayı, basar gaza yoluna devam eder.
YORUMLAR