Diyarbakır’da yaşanan ve günlerce ülke gündeminden düşmeyen Narin olayının etkisi soğumadan, bir de Sıla bebek olayı vicdanları sızlattı.
Henüz 2 yaşındaki Sıla bebek cinsel istimrara ve şiddete maruz kaldı. Son haberlere göre 42 yerinde diş izi tespit edilmiş. Bebek şuan yoğun bakımda.
Gündemde buna benzer başka olaylar da var ama dillendirerek moralinizi bozmak istemiyorum.
Ülkemizde zaman zaman yaşanan bu tür olaylar kanımızı donduruyor. Aklımız, kalbimiz, vicdanımız kabul etmiyor. Bu suçu işleyenlerin bir an önce ölmesini istiyoruz. Müebbet cezası bile alsalar bu canilerin cezaevinde beslenmesini, devletin ekmeğini yiyip suyunu içmelerini istemiyoruz. Hatta havayı teneffüs etmelerine bile gönlümüz razı değil.
Hal böyle olunca, idam sesleri yükselmeye başlıyor.
Eski Türk filmlerinde gördüğümüz, darağacında sallandırılarak gerçekleştirilen idam olayının Türkiye tarihçesine şöyle bir göz attım. Türkiye Cumhuriyeti'nde 1984’ten bu yana uygulanmayan ölüm cezası, 2004'te kaldırılmış.
7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı Kanun ile Anayasa'dan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı Kanun ile Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.
Akla şu soru geliyor. Millet meclisinde oylanarak ya da referanduma gidilerek halka sorulsa, oy çokluğuyla idam cezası tekrar uygulanabilir mi?
Ülkemizin imzaladığı bazı uluslar arası sözleşmelerde, Türkiye’de idam cezasının uygulanmayacağına dair maddeler yer alıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi çoğu sözleşmede imzamız bulunuyor.
Hukukçuların yorumlarını da incelediğimde gözlemlediğim o ki, Türkiye’de idamın geri gelmesi çok mümkün gözükmüyor.
Şahsi kanaatimi sorarsanız, çocuk ve kadınlara yapılan taciz, tecavüz ve cinayet gibi suçlarda ben de idamın getirilmesini isterim. Masum insanların canına kıyan canilerin darağacında sallandırılmasını kim istemez ki?
Sağlıcakla kalın….
YORUMLAR