Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

"Oğlum Yetmez!"

04 Ocak 2025 - 16:14 - Güncelleme: 24 Haziran 2025 - 10:36

‘Babamın aziz hatırasına’
             1970’li yılların başında Gördes Ortaokulunda okurken abone olduğum Doğan Kardeş çocuk dergisinde farklı bilgi ve gelişmelerin anlatıldığı bölümlerin yanında ileriye dönük düşüncelerin, hülya ve hayallerin, tahminlerin yer aldığı çizgi romanlar ile o zamanki çocuk aklımıza “ütopya” gibi görünen temalar da vardı. İnsanlığı tehdit eden salgın hastalıklar bunlardan biriydi.
            İnsan ömründe nadir görülecek fevkalâde bir süreci diğer dünya ülkeleriyle ile birlikte biz de; 11 Mart 2020 tarihinde Corona (COVİD-19) virüsünün görülmesi, 4-5 gün sonra ilk ölümün gerçekleşmesi, 1 Nisan 2020’de de salgının yurdumuza yayılmasıyla hayatî bir krizle karşı karşıya olduğumuzu anladık.
            Sokağa çıkma yasakları, maske kullanma mecburiyeti, her gün takip ettiğimiz vaka ve ölüm sayıları, fiziki mesafe kuralları, salgının sebep olduğu sosyal, ekonomik, psikolojik tesirler, eğitim kayıplarımız yaşamak zorunda kaldığımız problemlerdendi... 2021 yılı başında aşıların kullanılmasıyla salgınla mücadelede önemli mesafeler alınmaya başlandı.
            Corona salgınında, dünyada 7.010.681 kişi ölmüş, ülkemizde görülen 17.042.722 vakada  ise bu sayı 101.492 olmuştu.
            Anne, baba, eş, çocuk, bebek bu salgının kurbanı oldular. Kimilerinde ise geçici ve kalıcı  hasarlar bıraktı.
            Biz de en yakınımızda, babamızda bu süreci yaşadık...
            2021 yılının ekim ayında COVID-19’a yakalanan babamın tedavi süreci Gördes Devlet Hastanesinde başladı. Başında refakatçı olarak kaldığımız iki hafta boyunca hastaların durumunu, tedavi yöntemini daha yakından gördük. Babam, ciğerlerindeki sıkıntı dolayısıyla yatağında yatamıyor, koltukta oturmak ve burada istirahat etmek zorunda kalıyor dolayısıyla tam anlamıyla dinlenemiyordu.
            İlçe hastanemizin sınırlı imkânları ve doktorumuzun göğüs bölümüne yatırılma tavsiyesi, MCBÜ Hafsa Sultan Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki süreci başlattı. Buradaki kıymetli hocalarımızın ve sağlık görevlilerimizin gayretleriyle normale dönünce taburcu olduk. Babamı, Manisa’nın Yunt Dağı bölgesinde Osmancalı Köyü’ndeki tarlamıza götürdüm.
            İstedim ki; toprağa bir ömür emek ve gönül vermiş, onun diliyle konuşmuş, tabiat ananın nimetleriyle beslenmiş, dertleşmiş, ondan kazandığı helâl lokmayla bizleri büyütüp okutmuş, 92 yaşındaki bu “koca” ve “güzel” insan, kıymetli babam, sevdiği ortamda şifa ve hayat bulsun...        Hoşuna da gitti... Sanki daha önceki gelişlerindeki gibi, “Hüseyin bana bir çapa ver, otları temizleyeyim.” diyecek, taburesini alıp yoruluncaya kadar çalışacak, zeytinlerin de duasını alacak, bana sorular soracak... Fakat buna yetecek güç ve takati yoktu artık... Hepsi güzel birer hatıra oldu.
            Zeytinleri toplamış, yağımızı çıkarmıştık. Sıra, toprağı gelecek yıla hazırlamaya gelmişti. Her yıl tarlamızı süren İsmail bir öğleden sonra geldi, çalışmaya başladı. Babam, traktörün sesine kulak kabarttı, yattığı odaya kadar gelen taze toprak kokusunu içine çekti. Pencereden dışarıya bakmaya, sağına soluna dönmeye başladı. Ben anladım... “Baba biraz dışarıya çıkarayım mı?” deyince cevabı tabii “Evet” oldu. Sıcaktan, soğuktan, rüzgârdan, sert esen yelden korumak için titizleniyorduk.
            Yavaş yavaş dışarıya çıktık. Terasın en kuytu yerini seçip sandalyesine oturttum. O, sürülen toprağa, kokusuna, pulluğun arkasında bıraktığı tazecik izlere konup uçuşan kuşlara meftun olup,  asra yaklaşan hatıralarının hayaline dalmış öylece bakıyor, hatıralarının peşinden gidiyordu...
            Ben, hâlâ eve getirdiğimiz cihazlarla atlatmaya çalıştığımız nekahet dönemini düşünerek bir süre sonra, “Baba yeter artık, haydi içeriye girelim.” dedim. Sözüm, onu daldığı hayallerden ve huzur ikliminden ayırdı, yüzüme baktı; “Oğlum yetmez!” dedi... Biraz daha oturdu, sonra içeriye girdik.  
            Kasım ayının ortasında, bir akşam vakti kanındaki oksijen miktarının düşmesiyle beraber acil serviste başlayıp yoğun bakımda kırk gün devam edecek tedavi süreci başladı. Gün ortasındaki ziyaretimizin -haklı olarak- on beş dakikayla sınırlandırıldığı, tek kişilik odalarda, 4-5 santimetrelik cam kapı aralığından birbirimizi anlamaya çalıştığımız, aylardır öylece uzanıp yatan, hayat belirtilerini sadece başucundaki ekranda grafiklerin hareketlerinden anlaşıldığı, her gelişinde bir hayat belirtisi bulmayı ümit eden  yaşlı adamın; “Oğlum Salih ben geldim, baban... Beni duyduysan gözlerini kırp...” deyip çaresizlik içinde hıçkırıklara boğulan bizim de yüreğimizi yakan tabloların yaşandığı bir süreç yaşadık.
            Uygulanan tedavi sonuçlarına göre yönlendirildiğimiz palyatif bakım bölümünde daha rahat bir ortamdayız. Bana, işaretle elbiselerimizi koyduğumuz dolabı gösteriyor ve elbiselerini giyip Gördes’e gitmek istediğini anlatıyor. Ben ümit ile ümitsilik arasında “Tamam baba...” diyorum. Ataleti  ve miskinliği sevmeyen, hayatı boyunca üreten, benliğini tabiatla özdeşleştiren özgür ruhlu babam böyle yatağa bağlı kalamazdı...
            Öyle de oldu... Birkaç gün sonra tekrar kaldırdığımız yoğun bakımda 28 Aralık 2021 Salı günü gece yarısından sonra Allah’ın rahmetine kavuştu. Şimdi öte âlemde sevdikleriyle beraber...
            Her hastaneye gidişimde beraber yediğimiz gül böreği ile ayranı, “Ben çarşıya gidiyorum.” diye izin aldığım babamı hatırlıyor, tarlaya her gidişimde terasta otururken söylediği “Oğlum yetmez!” sözünü duyup, rahmet okuyor, dualarımda onlara duyduğum şükran ve minnet hislerimi ifade ediyorum.
            Tefessüh etmiş cemiyeti ve insanları gördükçe; ilk okulum olan ailemin, ilk öğretmenlerim annem ve babamın bize kazandırdığı paha biçilemez değerlerin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anlıyorum...
            “Anne gezindiğin bağ,
            Baba yaslandığın dağdır.
            Ömrün en güzel çağı
            Anne babayla olandır.”         
            Allah’ın sonsuz rahmeti onlarla beraber olsun...
Güncelleme: 19.06.2025
          

Bu yazı 464 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum