Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-26

17 Ekim 2023 - 08:47 - Güncelleme: 17 Ekim 2023 - 08:48

KADASTRO LİSESİ YILLARIM
SER VERİP SIR VERMEZ SERVER DEDE
Harita yazısı hocamız Süleyman Bozyiğit, çok sevdiğimiz hocalarımızdan biriydi. Kadastrocular arazide ölçü yapıp bu ölçülere göre harita ve plan oluşturdukları için, Süleyman Bozyiğit hocamız güzel yazı yazma becerisini kazanmamızı sağlayan dersi veriyordu. Bu sayede yapılan plan ve haritaların daha kullanışlı hale gelmesi amaçlanıyordu. Hocamızın sınıfta ilk yaptırdığı ödev, Türk Bayrağı’nın standart ölçülerine göre çizilmesiydi. Bu ödevi tamamladıktan sonra çizdiğimiz bayraklarla okulun giriş merdiveni üzerinde sınıfça fotoğraf çektirmiştik. Süleyman Bozyiğit öğretmenimiz, Bizlere, ser verip sır vermeyen Server Dede’yi* tanıyıp ona layık olmamızı öğütlerdi.
*Server Dede (o tarihteki adı başka imiş), Padişah I. Mahmut zamanında (1730-1754) tapu kayıtlarından sorumludur. Bir gün iki köy arasındaki toprak ve otlak sınırı anlaşmazlığı yüzünden taraflar arasındaki anlaşmazlık kan dökme aşamasına geldiğinde ilgili köylerin muhtarları,” Derdimizi padişaha götürelim. Bizim problemimizi ancak o çözer demişler. “Muhtarlar bir akşam vakti padişaha gidip sorunu anlatmışlar. Padişah da olayın taraflarına tapu kayıtlarına bakıp problemi çözebiliriz demiş ve askerlerine emrederek “Defter-i Hakani” den tapu kayıtlarını getirmelerini istemiş. Askerler Tapu dairesine gidip, ilgili memura   padişahın emrini iletmişler. Memur da askerlere “Fatih Kanunnamesine göre akşam vakti defterlerin dışarıya verilmesi yasaktır. Padişahımız af buyursunlar kayıtları veremem. Yarın sabaha kadar sabretsinler.” der. Bunun üzerine askerler tekrar padişaha giderek durumu anlatırlar. Padişah bu duruma hiddetlenerek “Bu memurun katli vaciptir. Gereğini yapın ve kayıtları getirin” der. Bunun üzerine askerler denileni yapar ve kayıtları getirirler. Padişah taraflar arasındaki sorunu çözer.
Ertesi gün sadrazam durumu öğrenmiştir. Padişahın huzuruna çıkarak” Padişahım siz ne yaptınız bu memur haklıdır. O, padişahımız Fatih Sultan Mehmet zamanından beri uygulanan kanunnameye göre hareket etmiştir. Günahsızdır.” der. Bunun üzerine Padişah olayı inceletmiş ve hatasını anlamıştır. İdam fermanını geri alır. Fakat ne yazık ki tapu memuru idam edilmiştir. Yaptığından pişmanlık duyan padişah o güne kadar adı başka bir isimle anılan maktulün” Ser verip sır vermez Server” olarak adlandırılmasını isteyerek “Server Efendi’nin mezarı Defterhane (tapu dairesi) binasının bahçesine taşınsın ki bu olay hem bana hem de bütün memurlara ders olsun. Herkes görsün ki devlet memuru işte böyle olur.” der. Bunun üzerine ser verip sır vermeyen Server Dede’nin mezarı, bu günkü Sultanahmet’teki Tapu Kadastro Müdürlüğü’nün bahçesine taşınır ve kutsal kabul edilir. Bu tarihten sonra devlet memurları, Server Dede’nin mezarı başında yemin ettikten sonra görev yapmaya başlamışlardır. Server dede o tarihten sonra bütün memurların piri olur.
 (Erişim tarihi: 08.09.2023,Server Dede'nin hüzünlü hikayesi: Başını verdi, devletin defterini vermedi - Timeturk Haber)
Süleyman Bozyiğit öğretmenimiz, bu tarihi şahsiyetin başından geçen olayı içselleştirmemizi ve okulu bitirip göreve başladığımızda devlete ait resmi işlerimizi yaparken hatır gönül, unvan, hısım akraba, eş, dost durumuna bakarak değil, kanun, tüzük ve yönetmelikler neyi emrediyorsa onu yapmamızın doğru olacağını vurgulamak istiyordu. Hocamız böylesine iyi yürekli, ilkeli birisiydi. 
İkinci dönem dersleri sayısal, hukuksal, kültürel ve uygulamalı olarak devam etti. Dönem sonunda sınıfımı iyi derece ile geçerek memleketime döndüm.
Nasırlı Eller
Kadastro Lisesi ikici sınıfa geçerek memleketim Kıranköy’e geldim.  Yaz işlerinde aileme yardım ettim. Benim köye gelmem aileme çok iyi geliyordu. Her türlü işte kendilerine destek oluyordum. Babacığım ve anneciğim bir dönüm genişliğinde bağ dikmişler ve bakımını yaparak üzüm verme aşamasına getirmişlerdi.
Yaz tatiline geldiğimde babam bağ çapası yapıyordu. Ben de babamla birlikte bağ çapasına girişmiştim. Yarım saat bir saat çalıştıktan sonra ellerimde su kabarcıkları oluşmuştu. O zamanlar köyde eldiven kullandığını ben hiç görmedim. Kimse eldiven kullanma ihtiyacı duymazdı. Belki de insanların eldivenin varlığından haberleri yoktu. Varlığı bilinmeyen eşyanın yokluğu da hissedilmez. O nedenle köylerde insanların elleri ve ayak tabanları hep nasırlı olurdu. Babam kış aylarında çift sürmek için, ayaklarına bez parçaları doladıktan sonra çizmelerini giyip tarlaya öyle giderdi. Traktörün olmadığı o dönemlerde tarlalar karasabanla sürülür, hasat işleri insan ve hayvan gücüne dayanırdı. Tüm bu sebeplerden dolayı, bazen babamın ayak tabanlarının kemik haline gelmiş nasırlarını bıçakla kestiğini çok görürdüm. Benim elimde su kabarcıkları olmasına rağmen babamın nasırlı elinde böyle bir şey yoktu.
Bu üzüm bağımıza kağnı ile birkaç çit dolusu keçi koyun gübresi vermiştik. Bu gübreleri, bahar aylarında hayvan sürülerinin geceledikleri köyümüzde “Tikencik” denilen kimsenin ekip biçmediği mera olarak kullanılan mevkiinden toplayıp getirmiştik.
İşte bu bağımızda iyi bakılmanın sonucu olarak çok iyi bir verim aldık. Elde ettiğimiz üzümün bir kısmını yemeklik olarak, bir kısmını pazarda satarak, bir kısmını pekmez yaparak değerlendirdik. Üzümün cinsi de çok güzeldi. Babamla birlikte iki küfe üzümü birlikte sattığımız hâlâ hatırımdadır. Ben Gördes pazarında “Gel hemşerim gel, üzümün iyisi burada “dedikçe pazarcılar gelip üzümün tadına bakıyor ve tadına bakan üzümden almadan geçmiyordu. Böylece üzümün satımını çok kısa bir sürede bitirmiştik.
Yine bu bağımızda üç dört ağaç incirimiz vardı. Ağustos, Eylül ayı geldiğinde evin ihtiyacını giderecek kadar incirimiz olurdu. İki üç gün arayla bir sepete yakın incirimiz olurdu. Bu tarlanın bağ dışında kalan kısmında yetiştirdiğimiz nefis kokulu ve lezzetli domatesleri hâlâ unutamam. Bir komşumuz, elma getirerek bizden domates alırdı. Sonuç olarak yeterli paramız olmasa bile bazı sebze ve meyvenin noksanlığını çekmezdik.

Bu yazı 412 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Tut
    6 ay önce
    Belki ayni donemler ortaokul son sinifta ilk merkezi sinav tapu kadastro olurdu ve bir ulke icin bence en buyuk kayip, en zeki cocuklar bu okula giderdi. Gordesli Hakim bir arkadasimin sozu " hayatimda bir sinav kazanamadim, tapu kadastro meslek lisesi" ayni sey askeri okullar icin de oldu. Kaleminize.saglik.