Reklamı Geç
Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-23

27 Eylül 2023 - 16:47 - Güncelleme: 02 Ekim 2023 - 16:48

KADASTRO LİSESİ YILLARIM
FRANSIZCA HOCAMIZ GRUP BAŞKANLARINI MAAŞA BAĞLIYOR.
Fransızca öğretmenimiz cebinden vermek üzere her grup başkanını ayda on lira maaşa bağladı. Bize her aybaşı derste hemen maaşımızı verirdi. Ayrıca yılbaşı haftasında sınıftaki öğrenci sayısı kadar küçük takvim defterlerini masanın üzerine yığar ve “Önce grup başkanları gelsin istediklerini seçsinler, geri kalanını da diğer arkadaşlar alsın, biliyor musunuz ben bu defterleri toplayabilmek için kaç banka müdürüne dil döktüm.” diyerek yaptığı uğraşın bilinmesini isterdi. Hocamız Kâmil Homriş böylesine özverili bir insandı.  
Ayrıca öğretmenimizin kendi yazdığı Fransızca ders kitabı vardı. Dersleri bu kitaptan anlatırdı. Fakat bu kitabı hocamız bastırmamıştı. O nedenle sınıfa verilen bir kopyasını isteyenler bir deftere yazabileceklerdi. Ben de hocamızın Fransızca notlarının tümünü kendi defterime yazdım. Böylece gerektiğinde yararlanabileceğim bir kaynağa sahip olmuş oldum. O zamanlar fotokopi henüz yoktu.
Fransızca dersimiz olduğu gün arkadaşlar hocamızın sandalyesinin üstüne üç dört minder koyarak ona jest yaparlardı. Hocamız da bundan hoşlanır. Sevindiğini belli ederdi. Tembelliği ve miskinliği affetmez, Çalışkanlığı ve efendiliği severdi. Hocamız ile yolda sokakta karşılaştığımızda mutlaka fötr şapkasını çıkarıp eğilerek nazik ve kibar ifadeyle selam verirdi. Öğretmenimizin bir özelliği daha vardı. Eğer bir arkadaşımıza hitap etmek istediğinde adı ne olursa olsun ona erkek ise “Mehmet”, kız ise “Ayşe” diye hitap ederdi. Mesela ön sırada oturan Özden isimli bir arkadaşımıza sürekli olarak “Mehmet” derdi.  Yine sınıfımızda   sadece iki kız arkadaşımız vardı. Birinin adı Hatice birinin adı Gülseren’di. Bunları da çağırırken “Ayşe” derdi.
YATILI OKULUN FAYDALARI VE HOCALARIMIZIN DEĞERLİ SÖZLERİ
Birinci sınıfın kış dönemi boyunca seçmiş olduğum meslekle ilgili yeni bilgiler öğrenmiş, yeni arkadaşlarım olmuştu. İlk dönem Matematikte notum zayıftı. Ama daha sonra yoğun çalışma ve bilgi alışverişi ile bu zayıflığımı giderdim. Çünkü soru sorabilecek arkadaş ve hoca sıkıntısı çekmiyorduk. Akşamları bütün sınıf arkadaşlarımız bir arada aynı sınıfta çalıştığımız için, hangi konuda kendimizi zayıf hissediyorsak, o konuda en iyi olan arkadaşımızla bir arada olmanın avantajını değerlendirebiliyorduk. Anlaşılmayan konuları tartışarak öğrenebilme olanağına her zaman sahip oluyorduk. Eğer öğrenci kendi zayıflıklarının farkına varıp bunları gidermek istiyorsa, kendine yardımcı olabilecek arkadaş, öğretmen kitap, vs. gibi destekçilere yatılı okul ortamında kolayca ulaşabilecek ve kendini geliştirebilecektir.
Yatılı okul, Türkiye genelinden seçilerek bir araya getirilmiş öğrencilerin eğitimlerini ayni yerleşkede sürdürmesini sağlayan bir ortamdır. Bu ortamın öğrenciler açısından sayılamayacak kadar olumlu etkileri vardır. Öğrencilerin mesleki yönden gelişmelerinin yanı sıra sosyal yönlerinin de gelişmesini sağlayacaktır. Çünkü öğrenciler, kendi geldikleri yörenin adetlerini, davranışlarını, lehçesini, kültürünü, yaşam tarzlarını bilen bir kültür elçisi gibi sınıfta yerini alacaktır. Bu kültür elçileri yatılı okul süresi boyunca, birbirleri ile değişik vesilelerle bir araya gelip bildiklerini birbirlerine anlatacaklar, sohbet edecekler her birinin bilgi ve görgüleri artacaktır. Yani sınıftaki herkes birbirinden bir şeyler öğrenecek ve dünyaya ve hayata olan bakış açıları genişleyecek ve böylece öğrenciler birbirlerini ve ülkemizi daha çok seveceklerdir. Bunlar yatılı okulun yazılı olmayan görevlerinden olup öğrencilere sağladığı olumlu katkılardır.
  Matematik hocamız Hüseyin Dede bize matematiği sevdirmesinin yanı sıra söylediği sözlerle de ileriye yönelik hayat dersleri de verirdi. Vurguladığı en önemli tema kendine güvendi. Sınavlarda kopya çekilmesine tahammül edemezdi. Bunun hırsızlıkla ayni olduğunu söylerdi. Sınavda yanındaki arkadaşından medet umanlar için söylediği en çarpıcı söz Kadı kör kaymakam kör, kendi işini kendin gör idi. Kendisinden kopya çektiğin arkadaşın da yanlış yapabilir. Sen de o yanlış cevabı kağıdına yazmış olabilirsin. Kopya çektiğin fark edilmese bile o dersten zayıf not alırsın. Üstelik, öğrencinin kopya çektiği öğretmen tarafında görülüp disipline verilirse cezası da ağırdır. Yıl kaybına neden olup yatılılık hakkını kaybedebilir. Bu durumda hem kendi perişan olur hem de anne ve babasını sıkıntıya sokar. Eğer kopya çekme olayı öğrenciler arasında verme-alma şeklinde olursa her ikisi de eşit derecede cezaya çarptırılır.
Onun için hocamızın bu sözü sadece sınavlar için değil yaşamda başka olaylarda da geçerliliğini göstermektedir. Çalışarak kendimize olan özgüveni elde etmek zorundayız. Çünkü mesleğe atıldığımızda, tayin olduğumuz yerde mesleğimizi yaparken kendi kendimizle baş başa kalacağız. Eğer okulda iken kendimizi iyi yetiştirmedi isek mesleğimizde de başarılı olamayız ve hayatımız sıkıntılı geçer.
Kadı kör kaymakam kör, kendi işini kendin gör” sözünün doğruluğu, kendine ait bir işi bir başkasına havale etme durumunda da görülür. İnsan kendine ait bir işin en iyi şekilde yapılmasını istiyorsa kendisi yapmalıdır. Halk arasında söylenen buna benzer başka bir söz daha vardır: “El elin eşeğini türkü çığırarak arar” yani o işi baştan savma yapar. O nedenle, hocamızın yukarıda belirttiğim sözü hep aklıma gelir ve kendimi ona göre hazırlarım. Ben de kendi öğrencilerime hocamızın adını yad ederek bu sözü aktarırdım.
Hocalarımız bizlere sadece dersle ilgili bilgiler vermez aynı zamanda etik yönden başkasının hakkını da koruyan birer birey olmamız yönünde uyarılarda bulunurdu. “Kendine yapılmasını istemediğin bir hareketi, sen de başkalarına yapma.” gibi.

Bu yazı 351 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum