Bu haftaki köşe yazımda Gustave Le Bon isimli bir psikolog tarafından kaleme alınan Kitleler Psikolojisi isimli eseri inceledim. Eserde, kitlelerin düşünce yapıları, nasıl yönetilebilecekleri ve daha önce yaşanan bu husustaki örnekler konu edilmektedir.
Yazarın eseri kaleme aldığı zamanlar olan Fransız İhtilali sonrasındaki yıllarda, örneklendirmelerinde doğal olarak ihtilal yıllarından yararlandığı ve öncesindeki Napolyon dönemine ilişkin lider örneklendirmeleri gösterdiği görülmektedir.
Kitlelerin içindeki bireylerin zeka ve entelektüel birikim olarak ne kadar gelişmiş olsa da, kitle içerisinde aynı duygu ve hislerle eşit davranışlarda bulunduklarına değinilmiş ve bu yüzden yeni yüzyılda kitlelerin yönetim biçimleri ile ülke yönetimlerinde çok önemli bir araç olacağı ifade edilmiştir.
Bunun yanında, Latin eğitim sistemine ilişkin de önemli tespitler yapan yazar, özellikle bu eğitim sisteminin iş kurma düşüncesi olmayan memur yetiştirme üzerine tertip edilmiş ezber metodunu benimsediğini açıkça ifade etmektedir.
Bu konuda özellikle teknik liseleri ve genel eğitim standartlarına tabi olan öğrencilerin yeterli düzeyde gelişim gösterememesi akabinde topluma karşı daha isyankar olması ve suça meyilli hale gelmesinden özellikle bahsedilmiştir. Eğitim ve öğretim politikaları açısından ülkemizin geçmişten günümüze geçtiği merhaleleri gördüğümüzde yeterli yol alınamadığı ve bu sistemin küçük değişikliklerle devam ettiği aşikardır.
Yazar, kitle bilincinin önemli etmenlerinden birisi olarak ırkı görmektedir. Yazının sonundaki linklerden 18 numaralı alıntıya ulaştığınızda, cümlede her ne kadar günümüzdeki kafatası yapısı ve anatomik bir ırktan söz edilse de, ırk tanımının insanlık çağındaki karşılığının sürekli değiştiğini de ifade etmiştir. Dolayısıyla, kelimeler aynı olsa da ifade ettiği anlamların dönemin şartlarına göre farklı zihin ve fikirleri canlandırdığını açıkça belirtmektedir.
Yine, Yazının sonundaki linklerden 29 numaralı alıntıya ulaştığınızda ifade edilen kitlelerin bir hayale inandırılması konusunda yazar her ne kadar pesimist bir anlatım dilini tercih etse de, genel olarak toplumların hayallerine set çekenlerin ve yöneticilerin hiçbir zaman lider ya da önder olarak adlandırılamayacağı aşikardır. Bununla birlikte, ülkesini belirli hedeflerin peşinde hayaller kurmaya iten ve akabinde bu hayallerin adım adım gerçekleştiğini hissettiren liderler ise, hem kendi kitlelerinde hem de diğer kitleler üzerindeki nüfuslarını genişleten nadide kişilikler olarak tanımlanmaktadır.
Yazar bazı yerlerde, büyük lider şahsiyetlerinden örnekler verirken kimi zaman onların insanlar üzerindeki ikili ilişkilerindeki tesirlerinden kimi zaman da belagat sanatı ile önemli söylemleri kısa ve akılda kalıcı biçimde söyleyerek kitlelerine sirayet edebildiklerinden bahsetmiştir. Bu tarz kimliklerin çok nadir görüldüğünü da özellikle ifade etmiştir. Bununla birlikte, lider özellikli kimselerin tesirlerini ve etkilerini artırabilmesi için kimi zaman normal bir insanın olması gerekenden çok daha katı yöntemlere de başvurması gerektiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla devlet ve ülke yönetiminde bulunan lider karakterli kişilerin toplumun diğer kesimlerindeki insan ya da sanatçılara göre daha sert olması gerektiği bu eserden açıkça anlaşılmaktadır. O yüzden, aynı hukukta olduğu gibi, herkesi bulunduğu zamanın ve şartların kaidelerine göre değerlendirmede fayda vardır.
Medeniyet mefhumuna ilişkin de önemli tespitlerde bulunan yazar, medeniyetin ananelere bağlılığından ve ananelerin herkesin kanısının aksine, kendisini geliştirmesi ve az da olsa değiştirmesi gereken bir kavram olduğundan bahsetmiştir. Bunun sebeplerinden birisi olarak, değişen toplum şartları ve teknolojik ilerlemelerin yanında, insanların eğitim ve kültür düzeyindeki şartlara göre adapte edilmesinin medeniyetin ilerlemesi için önemli farzlardan birisi olduğu ifade edilmiştir.
Sonuç olarak eser, psikoloji ve sosyoloji meraklılarının dışında diğer beşeri bilimler konusunda hem fikir sahibi olmak hem de kendisini geliştirmek isteyenler için önemli bir ders kitabı mahiyetindedir.
Eserden kalan en akılda kalıcı alıntı olarak “Medeniyetler şimdiye kadar küçük bir fikir aristokrasisi tarafından meydana getirilmiş ve idare olunmuştur. Asla kitleler tarafından değil. Kalabalıklar yalnız yıkıcı kuvvete sahiptirler. Bunların üstünlüğü ve hakimiyetleri her zaman bir karmaşa ve düzensizlik ifade eder. Bir medeniyetin değişmez kuralları, bir disiplini olması gerekir. Bir medeniyetin yapısı çürüyünce kitleler onun yıkılmasını çabuklaştırırlar.” seçilebilir.
Eserin diğer alıntılarına ve 5 kriter üzerinden gerçekleştirilen detaylı değerlendirmesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 200’den fazla yazıdan oluşan blog sitemi inceleyebilirsiniz. ( https://www.kirmizicantaliavukat.net/post/ki-tleleri-n-psi-koloji-si-gustave-le-bon )
(*) : Köşe Yazımda bahsedilmiş olan hususlara ilişkin kısımlar:
KİTLELER PSİKOLOJİSİ
Yazar: Gustave Le Bon
Yayınevi: Olympia Yayınları
Baskı: 1. Baskı
kitaptan esinlenilerek düzenlenmiştir.
YORUMLAR