Bu haftaki köşe yazımda, ünlü yazar Matt Haig tarafından kaleme alınan Gece Yarısı Kütüphanesi eserini inceledim. Eserde, Nora isimli bir gencin intihar girişiminde bulunduğu esnada Gece Yarısı Kütüphanesi isimli gerçek üstü bir ortamda ölüm öncesinde başından geçen olaylar neticesinde hayatının değişmesi konu edilmektedir.
Sıradan ve amaçsız bir hayat yaşamakta olan ana karakter, bir gün sevdiği tek canlı olan kedisinin de ölüsünü gördüğünde hayata tutunmak için oldukça zayıf hisseder. Evine gittiğinde bir kutu hapı bitirerek intihar teşebbüsünde bulunur. Ancak, öldüğünü sandığı bir ortama giderek ölüm ile yaşam arasındaki gerçek üstü bir kütüphaneye düşer. Lisedeki kütüphane müdürü olan Bayan Elm’in kütüphanenin müdürü olarak zihninde yaşatan ana karakter, hayatındaki pişmanlıklar ile bütün olası hayatlarının bulunduğu bu kütüphanede sıra sıra muhtemel hayatlarını yaşamaya başlar. Bu hayatların içinde, ünlü bir rock yıldızı olduğu, kutup araştırmacısı, National Geographic fotoğrafçısı, madalyalı yüzücü, felsefe alanında uzman bir akademisyen yazar olduğu gibi birçok seçeneği yaşamıştır.
O hayatlardan birisinde kalıp ölmesi için orada hiç pişmanlık duymaması gerekmektedir. Onlarca deneyimden sonra yine de kendisine en uygun yeri bulamayan Nora, kendisini bir süre sonra daha da çaresiz hisseder. Ancak en sonunda en kıymetli hayatın mevcut hayatı olduğuna karar verir. Bu süreçte hem hayatındaki insanların kıymetini, onlara vermesi gereken değeri hem de birçok önemli dersi fark etmiştir.
Ayrıca Nora, muhtemel hayatlarından birisinde ölmesi halinde bir daha kütüphaneye gelemeyecek ve hayatı sona erecekti. Buna rağmen, ana karakter onca deneyimden sonra eserin de en önemli mesajlarından birisi olan kök yaşamı, yani ilk başta intihar girişimi yaşamasına sebep olan hayatta kalmayı tercih etmiştir. Bunun sebebi ise, günlük hayatta verdiğimiz her karar ile kendi hayatımızda oldukça fazla değişiklik yapabileceğimize olan inancının tecrübeler neticesinde sabit olmasıdır. Diğer muhtemel hayatların hiçbirisine kendisini ait hissedememesinin en temel sebeplerinden birisi olarak da, o hayatlarda bulunduğu konuma mevcut haliyle gelemediği için kendisini oraya ait hissetmemesidir.
Dolayısıyla eser, felsefi yönden güçlü metaforlar ihtiva etmekle birlikte, verdiği mesajlar yönüyle kişisel gelişim kitaplarının romanlaştırılmış versiyonu hissiyatını köşe yazımın sonundaki linkten ulaşabileceğiniz kimi alıntılardan da hissettirmektedir.
Kitaba adını veren Kütüphane ise, Dante’nin İlahi Komedyasındaki Araf katmanı ya da diğer semavi dinlerdeki Araf mefhumunu da çağrıştıran bir unsur olarak dikkat edilmesi gereken detaylardan bir tanesidir. Ancak İlahi Komedya’nın Araf’ında ölü olmayan bir insanın bulunmasının mümkün olmadığının belirtilmesi gerekmektedir. Kütüphaneye gelen insanlar ise, ne ölü ne de tam olarak dünyadaki manası ile canlı kategorisindedir.
Sonuç olarak eser, baştan sona önemli mesajlar içeren ve güçlü bir olay örgüsü ile okuyucusunu sürekli içinde tutmayı başaran romanlardan birisi olarak telakki edilebilir.
Eserden kalan en akılda kalıcı alıntı olarak “Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün...” seçilebilir.
Eserin diğer alıntılarına ve 5 kriter üzerinden gerçekleştirilen detaylı değerlendirmesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 200’den fazla yazıdan oluşan blog sitemi inceleyebilirsiniz. ( https://www.kirmizicantaliavukat.net/post/gece-yarisi-kütüphanesi-matt-haig )
(*) : Köşe Yazımda bahsedilmiş olan hususlara ilişkin kısımlar:
GECE YARISI KÜTÜPHANESİ
Yazar: Matt Haig
Yayınevi: Domingo Yayıncılık
Baskı: 22. Baskı – Ağustos 2023
kitaptan esinlenilerek düzenlenmiştir.


YORUMLAR