Bizim kuşakta, derin tesirleri olan bir bilim adamıydı Prof. Dr. Erol Güngör. Siyaset ve toplum sosyolojisi dalında, muazzam eserler verdi. Eserlerini okurken, bir yandan da İstanbul’da kendisini dinleme şansına sahip oldum.
Eğitimciliği ve teşkilatçılığı göz kamaştırıcıydı. Konya Selçuk Üniversitesinin Kurucu Rektörü oldu. Bu üniversitemiz; onun kurduğu temeller üzerinde, bugün de gücünü ve kalitesini gösteriyor.
Bir sohbetinde, eğitimle ilgili yaşadığı hikâyeyi anlattı.
Japonya’dan bir heyet gelmiş ülkemize. Eğitim sistemimiz üzerine araştırma yapacaklarmış. İstem üzerine, Erol hoca kendilerine refakat etmeyi kabul etmiş. Japon heyet, ülkemizde üç ay süren bir çalışma yapmış. Edindikleri izlenim ve sonucu, hocaya şu şekilde özlü olarak ifade etmişler:
“Dünyanın hiç yerinde, hiçbir eğitim sistemi; bu kadar yetenekli ve zeki çocukları çöp yığını haline getiremez.”
70’li yıllardı. Günümüzün eğitim sistemi, o günkü eğitim sisteminin eteklerinde bile dolaşamazdı. Siyasi, ideolojik kaygı yoktu. Liyakatsizlik yoktu. Okulun kıymeti vardı. Öğretmenin değeri vardı.
Buna rağmen, Japon heyetin vardığı sonuç, son derece enteresandı.
Sonraki devirlerin içinde yaşayarak bugünlere geldik. Eğitim sistemimizin hal ve perişanını ancak kavrayabildik. Bugüne kadar nice iktidarlar ve nice Bakanlar geldi geçti, fakat eğitim hayatımızın yazgısı bir türlü değişmedi.
Peki niye?
Bence bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin bekasıdır. Sistemin inşası sadece bir Bakanın, bir müsteşarın, bir siyasetin inisiyatifine bırakılamaz. Şayet sistemden bahsedeceksek, ülkenin tüm gerçekleri ve ihtiyaçları, o sistemin içinde olmalıdır.
Modelin belirlenmesinde; iktisatçılar olmalıdır. Ülkenin üretim gücü, potansiyeli, eğitimle nasıl harekete geçirilebilir sorusunun cevabı aranmalıdır. Pedagoglar olmalıdır. Bilgiyi ve beceriyi öğretmenin metotları araştırılmalıdır. Sosyologlar olmalıdır. Benimsenecek modelin, sosyolojik temelleri sorgulanmalıdır. Tarihçiler olmalıdır. Tarih bilgisinin ve şuurunun, nasıl ve ne şekilde verileceği konu edilmelidir. İlahiyatçılar olmalıdır. Yaş guruplarına göre, anlatılacak konular belirlenmeli ve değerlendirilmelidir. Eğitimciler olmalıdır. Bütün bu gerçekleri derleyip toparlayıp, nasıl bir metot haline getirileceğini somutlaştırmalıdır… Elbette ve dahası da vardır.
Ne yazık ki şimdiye kadar, böyle bir çalışma yapılmadı. Peki, bunları niye yazıyorum?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitimde bir takım değişikliklere gitmeye hazırlanıyor. Hâlbuki değiştirmek istediği konular, kendisinin müsteşarlık döneminde reform diye ilan edilen hususlardı. Bir kaç yıl önce eğitimde reform yapıyorsun, bugün olmadı değiştirmeye çalışıyorsun.
Değişmeyen yazgı, değişmeyen eğitim hikâyesi yani yaz boz tahtası.
23 yıllık Ak Parti iktidarı var. Eğitimde bahsettiğim şekilde bir model hazırlanması için müthiş bir zaman imkânı. Ne hüzündür ki geçmiş iktidarların eğitim sıradanlığından, kendilerini kurtaramadılar. Siyaseten ve zaman olarak, büyük bir şans olarak gördüğüm yıllar heba olup gitti.
Ak Parti iktidarının ilk gününden bugüne, kimler Milli Eğitim Bakanlığı yapmış:
Erkan Mumcu
Hüseyin Çelik
Nimet Çubukçu
Ömer Dinçer
Nabi Avcı
İsmet Yılmaz
Ziya Selçuk
Mahmut Özer
Yusuf Tekin
Tam 9 bakan değişmiş Milli Eğitimde. Cumhuriyet tarihi boyunca, görev yapan Milli Eğitim Bakan sayısı ise 40. Normal mi? Elbette normal değil. Her biri kendine göre model belirlemiş. Olmamış, tutmamış Bakan değiştirilmiş. Bakan değişince, kadroları ve modeli değiştirmeye çalışmış.
Şöyle geriye doğru gidip, hafızamı yoklamaya çalışıyorum:
Eğitimde temel yazı mı yoksa dik yazı mı olsun tartışması.
Lise eğitiminin 4 yıla çıkarılması
Fatih Projesi adı verilen Akıllı Tahta uygulaması
Yasal değişikliklerle Milli Eğitim Bakanlığının teşkilat yapısının sarsılması
4+4+4 modeline geçilmesi
Öğrenci andının kaldırılması
Teftiş sisteminde sayısız değişiklik yapılması
Türk Milli Eğitim Vakfının kurulması. Bakanlığın bazı yetkilerinin vakıflara devredilmesi
Öğretmen Strateji Belgesinin yayınlanması.(O güne kadar yapılan hataların adeta ifşasıydı)
MEB Eğitim Kurumları Sosyal Eğitim Kurumları yönetmeliğinin yayınlanması, vakıf ve derneklerin okullara girmesinin kolaylaşması
TEOG’un kaldırılması..
Elbette dahası var. Hatırlayabildiklerim bunlar.
Bu kadar yaz boz ile eğitim sisteminin düzelmesi sizce mümkün mü??
YORUMLAR