Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Neden İran? İran Neden?

20 Haziran 2025 - 15:20 - Güncelleme: 20 Haziran 2025 - 15:21

            İran-İsrail füze savaşı, bütün şiddetiyle devam ediyor. Savaşın nedeniyle ilgili yorumların ardı arkası kesilmiyor. Çoğu uçuk ve kaçık yorumlar. Neden İran ve İran Neden sorularının cevabı aranmıyor. Tarihin derinliklerinden gelip, bugünkü savaşa kafa yormak gerekir diye düşünüyorum.
            Tarihi süreçte İsrailoğullarının Araplarla mücadelesi hep oldu. Ancak bu savaşa gelinceye kadar, İsrail- Acem kavgası hiç olmadı. Peki, o zaman bugünkü savaşın nedeni ne? Biraz tarihi seyre bakmakta fayda var diye düşünüyorum.
            Kur’an’da Bakara suresinin 269’ncu ayetinde, şöyle bir olay rivayet ediliyor:
            “Şu kişiyi de düşündün mü? Tavanları çökmüş ve duvarları, tavanlarının üstüne yıkılmış bir kente uğramıştı da; ‘Allah bu kenti ölümünden sonra nasıl diriltecek’ demişti….”
            Ayette zikredilen şehir, İsrailoğulları devletinin yerleşip kurulduğu yer olan Kudüs’tür. Babil kralı Nabukednazar, Kudüs şehrini yakıp yıkmış, çok sayıda esiri yanına alıp götürmüştür.
            M.Ö 539’da Pers kralı Koreş, Babil’in hükümranlığına son vermiş, İsrailoğullarından pek çok esiri serbest bırakmış, bunlardan bazılarını Kudüs’e geri göndermiştir. Bunların arasında Üzeyir de vardır. Üzeyir eşeğiyle Kudüs’e geldiğinde şöyle demiştir; “Allah ölümünden sonra bu kenti nasıl diriltecek…”
            O günden bugüne; İsrailoğulları ile Acemler arasında hiçbir kavga ve ihtilaf yaşanmadı. 1948’de İsrail devleti kurulduğunda, ilk tanıyanlardan birisi İran oldu. 8 yıl süren Irak-İran savaşında, İsrail İran’ın tarafında yer aldı ve destek oldu.
            Tarihi seyir böyle olduğuna göre; bugün niye acımasızca savaşıyorlar? Daha doğrusu, neden savaşır duruma geldiler?
            Hikâye, İran İslam Devrimiyle başladı. Humeyni’nin dönüşüyle birlikte, dini ideolojik bir devlet düzeni kuruldu.
            En tepede dini lider. İnanca göre, masum ve günahsız. Ölünceye kadar iş başında.
            Onun altında Uzmanlar Meclisi var. 88 kişiden oluşuyor ve 8 yılda bir değişiyor. Onları kim seçiyor? Dini lider..
            Onun altında Muhafızlar Konseyi var. 12 kişiden oluşuyor. Yarısını dini lider seçiyor.
            Onun altında Cumhurbaşkanı var. 4 yıllığına seçiliyor. Dini liderin imtiyazına asla dokunamıyor.
            Onun altında Meclis var. 290 milletvekilinin tamamı, dini lidere bağlı olmak zorunda
            Birde Devrim Muhafızları var. Her türlü yetki kendilerine verilmiş. Silahlı Kuvvetlerden üstün bir konumda.
            Halkının giyim ve kuşamını, yaşama biçimini, düşünce ve aksiyonunu zaptı rapt altına almış bir rejim bu.
            Böylesi dini-ideolojik bir devlet, dış politikasını nasıl belirliyor? İsrail küçük düşman, ABD büyük düşman. Asya’dan Ortadoğu’ya bu dini ideolojisini taşıyor. Hamas’ı, Hizbullah’ı, Yemende Husileri destekliyor.
            Bu gaye için nükleere ve silahlanmaya başlıyor. Bugün sorduğumuz Neden İran sorusunun cevabı, İran rejiminin eseridir. Kendisine bu kadar cephe almış ve tedirgin etmiş bir İran’a karşı, İsrail’in başlattığı saldırıların, güvenlik kaygısından başka bir gerekçesi yoktur. İsrail’in orta doğudaki emellerini biliyoruz. Büyük Kürdistan hayallerini de biliyoruz. İsrail’in bunları gerçekleştirebilmek için, İran tehdidini bertaraf etmeye çalışmasının, anlaşılmayacak bir tarafı yok.
            İran kadim bir tarih ve kadim bir devlet.
            Dünyanın en muhteşem coğrafyalarından birisine sahip. Bir tarafında Basra, bir tarafında Hazar denizi. Bu coğrafya turizme açılsa, başlı başına bir servet sunar. Ama gelen turistlere; “Burası İran İslam Cumhuriyetidir. Ona göre davranın” derseniz, kaç kişi ziyaret eder ülkenizi.
            Yüzölçümü bir milyon altı yüz bin metrekare ve bunun yüz on bin metrekaresi kıyı şeridi olan bir ülke İran. Silahlanmaya ayrılan kaynaklar yüzünden, milli geliri 5 bin dolar seviyesinde. Petrolü var, doğalgazı var ancak halkı fakir.
            Adına ister otoriter, ister totaliter sistem deyin, bir şey değişmiyor. Tek adam düzeninin hâkim olduğu rejimler, toplumunu ve devletini bir şekilde felakete sürüklüyor. Tarihin kaydettiği bu genelleme, günümüzde de hiç değişmiyor. İran bunun en son örneği.
            Netice itibarıyla; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünün ve siyasetinin ne anlama geldiğini, daha hassas biçimde idrak ediyor insan.
            Bu konuda, ilgilenenler değil sadece, her Türk çocuğunun, Atatürk’ün İzmir 2. İktisat kongresinde yaptığı konuşmayı okumasını tavsiye ediyorum…

Bu yazı 539 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 2 Yorum