Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

İşte O Kitap Budur!

05 Kasım 2019 - 18:13

Müslümanlar açısından, asırlar boyu süren vahim bir hata, çok yönlü dert ve sıkıntılara neden olmuştur. Günümüzde bu sıkıntı ve dertler, katmerleşerek devam ediyor. Muhammed Aleyhisselama vahyin ilk geliş tarihi, miladi 610'dur. Yirmi yılı aşkın süre içerisinde, vahiy tamamlanmış ve Kur'an haline gelmiştir.
            Kur'an'ı anlamak yerine; onu ilahi bir kült haline getiren Müslümanlar, Nebimiz Muhammed Aleyhisselamı da, Kur'an ve hayat gerçeğinin içinden kopartmışlardır. Önceki ümmetlerin de düştüğü bu vahim hata yüzünden, Müslümanlar içinden çıkılmaz dert ve belaların müşterisi olmuştur.
            Miladi 610 yılından öncesini görmezden gelip dikkatlerden kaçırmak, Müslümanların hem dünyası ve hem ahireti için, ciddi tehlike işaretleri vermektedir. Sanki Allah'ın dini 610'da başladı. Sanki Muhammed Aleyhisselam olmasaydı, âlemler yaratılmayacaktı. Kur'an'ın bir zahiri ve bir de batıni anlamı vardır. Kur'an'ın açıklamadığını, Muhammet Aleyhisselam açıklar. Sünnet hüküm koyar. Namaz miraçta farz kılındı. Nebimiz bize onu hediye getirdi gibi saymakla bitmeyecek safsatalar, Müslümanların inanç dünyasını alt üst etti.
            Aslında hiç şaşırmamak lazım. Çünkü Kur'ansız Müslümanlığın geldiği noktadır bu.
            Hâlbuki Allah'ın dini tektir. Kuran'da geçen 'Allah indinde din İslam'dır' ayeti, bize şunu göstermektedir: Âdem'e ve diğerlerine ve en son Muhammed Aleyhislama indirilen de aynı dindir. Bu dine inanıp iman edenler de 'Müslüman' olarak tanımlanmaktadır.
            Allah kitabında, 'kendisine bir uyarıcı göndermediğimiz hiçbir kavmi hesaba çekmeyiz' diyor. Dolayısıyla Allah, Âdemden bugüne nebiler göndermiş ve her nebiye kitap vermiştir. İsimleri Kur'anda bildirilenler var ve fakat bilmediklerimiz de var.
            Buradan şunu anlıyoruz. Allah'ın şeriatı tektir.
            Başta namaz ve zekât olmak üzere ibadetler, Âdemden bugüne tüm ümmetlere farz kılınmıştır. Her Nebi ve her kitap, kendinden öncekini hep tasdik etmiştir. Bu ilahi gerçeklikten yola çıkarak, şunu söyleyebiliriz; Kur'an da kendinden öncekileri tasdik eden bir Kitaptır. Yine Kur'an'ın ifadesiyle; bu Kitap yeni bir şey getirmiş değildir. Nitekim biraz sonra bununla ilgili ayetleri vereceğim.
            Dolayısıyla 610 öncesi Mekke'de hiçbir şey yoktu demek, Kur'an bilgisine aykırıdır. Çünkü Kur'an, o dönemde İslam üzere yaşayan ve ibadet eden insanların varlığından bahsetmektedir.
            Mesela, henüz vahiy inmemişken, Nebimiz Muhammed Aleyhisselam Hira mağarasında ne yapıyordu? Bu soru, şimdiye kadar hiç sorulmadı. Dedesi Abdülmuttalip, hanif Müslümanlardandı. Torununa bir şeyler öğretmediğini söylemek mümkün mü? Keza, Nebimizin yanında yer alan Gıfar kabilesinden Ebu Zer'in, daha önceden namaz kıldığı bilinmektedir.
            Mekke döneminde inen şu ayetlere dikkat kesilelim:
            'Bundan önce kendilerine kitap verdiklerimiz buna (Kur'an'a) inanırlar. Kendilerine Kur'an'ın ayetleri okununca şöyle derler:' Buna inanıyoruz, bu, Rabbimizden gelen gerçektir. Biz bundan önce de Müslümanlardandık.'
            İşte bunlar; güçlüklere göğüs germelerine, kötülüğü iyilikle savmalarına, kendilerine rızk olarak bahşettiğimiz şeylerden başkaları için de harcamalarına karşılık, kendilerine iki kat ecir verecek olduğumuz kimselerdir.' (Kasas–52,53)
            Sahasında Kur'an'ı anlama ve anlamlandırma çalışmalarıyla büyük çığır açan Dr. Fatih Orum, bu ayetle ilgili şunları söylemektedir:
            'Ayette, Kitap ehlinden olan bazı kişilerin, kendilerine okunan Kur'an'a iman ettikleri, kendilerinin daha önce Müslüman olduklarını söyledikleri bildirilmektedir. Ayetin Mekke'de inen bir surede olması; Mekke ve çevresinde Allah'a dosdoğru bir şekilde kulluk eden, namaz kılan, zekât veren insanların olduğunu göstermektedir.
            Çünkü bu insanlar; kendilerinin zaten önceden de Müslüman olduklarını söylüyor. Surenin 54. ayeti de bunların Müslüman olduğunu tasdik ediyor ve bunlara iki kat ecir verileceğini bildiriyor. Ayetin bunların Müslüman olduğunu tasdik etmesi, bu insanların namaz kılıp zekât verdiklerini gösterir. Çünkü Hac suresi 78. ayetine göre; Allah'ın Müslüman ismini verdiği kimselere emredilen, namaz kılmak ve zekât vermek ve Allah'a yönelmektir.' (Bkz, Dr. Fatih Orum, Tasdik, Tebyin ve Nesih; sf: 40)
            Muhakkak olan şudur: Âdemden bugüne, bütün insanlık Allah'ın kullarıdır. Onlara indirilen din İslam'dır. Başka bir Nebi gelmeyeceğine göre, Kur'an son kitaptır. Allah kullarına farklı şeriatla hitap etmemiştir. Silsilesi içerisinde bazı ayetleri nesh etmiş (kaldırmış), daha hayırlısıyla değiştirmiştir.
            Dipnot olarak söylemek zorundayım.
            Günümüzde dinler arası diyalog çalışmaları, Kur'an'ın hakikatine yüzde yüz muhalefettir. Yani Allah'a muhalefettir.
            Bakara suresi üzerine çalışırken, bu konu fevkalade dikkatimi çekti ve beni fazlasıyla etkiledi. Zira Bakara suresi, genelde inanma ve iman konuları üzerinde duruyor. Önceki nebilerin, ümmetleriyle olan mücadelelerini anlatıyor.
            Surenin girişindeki ilk ayet, beni adeta yıldırım misali çarptı. Şöyle:
            'İşte o Kitap budur, içinde şüpheye yer yoktur. Muttakiler (kendi yapısını koruyan kişiler) için rehberdir.' (Bakara–2)
            Bu ayetin açıklamasında, Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır şu notu düşmüş:
            'Âdem Aleyhisselamdan beri her Nebiye verilen kitap budur (En'am 53–90). Ufak tefek farklılıklar dışında önceki kitapların aynısıdır (Bakara 106). Aslı, Allah katındaki Ana Kitap'tadır (Zuhruf- 3,4 ).' (Bkz, Bakara Meali, sf: 19)
            Şu ayetler, konunun daha iyi kavranmasına yardımcı olacaktır:
            'Bu, önceki kitapları doğrulayan, her şeyi açıklayan, inanan bir topluma yol gösteren ve rahmet olan bir Kitap'tır.' (Yusuf, 111)
            'Bu Kur'an başkası tarafından uydurulup Allah'a mal edilmiş değildir. Ama kendinden öncekileri tasdik eden ve O Kitabı açıklayan, içinde şüpheye düşürecek hiçbir şey olmayan ve varlıkların sahibi tarafından indirilmiş olan Kitap'tır.' (Yunus, 37)
            Özellikle Bakara suresinde, bu konuyla ilgili çok sayıda ayet görmek mümkündür. Onlardan bazılarını, sizinle paylaşmak istiyorum:
            'Sizin yanınızda olanı (Tevrat'ı) onaylayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) inanın. Onu görmezlikten gelenlerin ilki olmayın! Ayetlerimi geçici bir bedele satmayın! Yalnız benden çekinerek kendinizi koruyun!' (Bakara, 41)
            'Namazı tam kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte rükû edin.' (Bakara, 43)
Not: Bu ayet, ehl-i kitabın, tıpkı bizim gibi namaz ve zekât ibadetleriyle yükümlü olduğunu gösterir.
            'Belki doğru yola gelirsiniz diye Musa'ya o kitabı, o Furkan'ı vermiştik.' (Bakara, 53) Not: Furkan; doğruyu yanlıştan ayırmak yani hikmete ulaşmaktır. Furkan ve Hikmet, ilahi kitapların özelliğidir. Kur'an'in ismi, kitapta sıkça Furkan olarak zikredilmektedir.
            Önceki ümmetler, Allah'ın gönderdiği kitapların bir bölümüne inanıp, diğer bölümlerini görmezden geldiler. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir bölümüne inanıyorlar, diğer bölümlerine inanmadık demiyorlar. Sadece görmezden geliyorlar.
            Kur'an bu durumu, net biçimde dile getirmiş ve son kitap olarak Müslümanları uyarmıştır. Ne yazık ki Müslümanlar; bugün Kur'an'ın bir bölümüne inanıp, büyük bölümünü görmezden gelmektedir. Mesela; ticaret, faiz, miras, evlilik, boşanma, hak ve hukuk, adalet gibi Kur'an'ın zikrettiği konular görmezden gelinmektedir.
            Şimdi ilgili ayeti aktarmak istiyorum.
            ''Şimdi siz, Kitabın bir bölümüne inanıyor, bir bölümünü görmezlikten mi geliyorsunuz? İçinizde bunu yapanın hak ettiği nedir? Şu hayatta perişanlıktan başkası mı? Böylelerine Kıyamet gününde en şiddetli azap verilir. Yaptığınız hiçbir şey, Allah'a gizli kalmaz.' (Bakara, 85)
            Netice itibarıyla geleneksel din anlayışı, Kur'an'ın Âdem'den bugüne devam eden süreklilik kavramının dışında gelişmiştir. Bu seyir hem Müslümanlar ve hem diğer topluluklar açısından büyük çatışmalara ve kan dökmelere sebep olmuştur.
            Miladi 610 öncesini görmemek, dikkatten kaçırmak Kur'an dışı arayışları beraberinde getirmiş ve sonunda Kur'anda bulunmayan kabul ve hükümler icat edilmiştir. Ne hüzündür ki Öncekiler ve sonrakiler ve bugünküler, Allah'a muhalefet ettiklerinin bir türlü farkında değildirler. Bunun karşılığı nedir derseniz, ayette geçen ifadeyle cevap vermek isterim: 'Şu hayatta perişanlıktan başkası değil.'
            Günümüzde Kuran'daki şu ayet, işte bu yaşananlardan dolayı büyük bir ihtilaf konusu haline gelmiştir:
            'Muhammed'e inananlar ile Yahudi, Hıristiyan ve Sabiiler'den, Allah'a ve ahiret gününe inanan ve iyi işler yapanların ödülleri Sahipleri (Rableri) katındadır. Onların üzerinde korku olmaz, üzüntü de çekmezler.' (Bakara,62)
            Not: Ayette geçen Sabiiler, Yahya Alayhisselama indirilen Ginza isimli kitaba inanırlar. Sabiiler konusunda; Meryem–12, En'am 84, 89 ayetlerine bakılabilir.
            Evet, 'O Kitap budur' Fakat kime nasıl anlatacaksın?

Bu yazı 1844 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum