Av.Ahmet ÖZDEMİR

Av.Ahmet ÖZDEMİR

kirmizicantaliavukat@gmail.com

Semerkant-Amin Maalouf

02 Mayıs 2025 - 10:19 - Güncelleme: 02 Mayıs 2025 - 10:20

            Bu haftaki köşe yazımda Amin Maalouf’un kült romanlarından Semerkant’ı incelemek istedim. Yazarın en ünlü romanı olan eserde, Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk isimli tarihi figürlerin hayatına ilişkin yaşananlar kurgusal bir anlatımla konu edilmektedir.
            Ömer Hayyam’ın Semerkant’a gelişi ile başlayan eserde, öncelikle Ebu Tahir isimli kadı ile tanışması konu edilmiştir. Bu süreçte Selçuklu Devletinin hükümdarlık nüfuzu genişlediği için Nizamülmülk’ü selamlamaya gittikleri bir gün vezir kendisine bir yıl sonra görüşeceklerini söylemiştir. Buluşmaya giderken ise, yolda Hasan Sabbah ile karşılaşan Ömer Hayyam onun da Nizamülmülk’ün yanına gittiğini bilmeden tanışmışlardır. Zekasıyla kendisini ön plana çıkaran Hasan Sabbah, vezirin yanında devlet erkanında hızla yükseldikten sonra Melikşah’ın da desteğini alarak veziri yıkmak istemiştir. Ancak vezirin oynadığı oyun sonucunda kellesini Ömer Hayyam sayesinde kurtarmayı başarmıştır.
            Bu süreçten sonrasında ise, meşhur Alamut Kalesini ele geçirerek günümüzde Haşhaşiler olarak da bilinen tarikatı kuran Sabbah, müritlerini özel olarak eğitmeye başlamış ve müritlerini artırmaya başlamıştır. Melikşah ile vezirin arasının güç mücadelesi neticesinde açılmasından faydalanan Sabbah, Nizamülmülk’ü ünlü suikastçılarından birisi ile öldürtmüştür. Sonrasında Melikşah’ın vefatı ise, Nizamülmülk’e bağlı olan Nizamiye erleri tarafından zehirlenerek gerçekleştirilmiştir. Daha sonra, Sabbah bölgede güç sahibi olsa da, gelen Moğol istilalarına Hasan Sabbah da direnememiş ve öldürülmüştür.
            Ömer Hayyam ise, en baştan itibaren, saraydan ve siyasetten olabildiğince uzak kalarak sanat ve bilime yönelmeyi sürekli şiar edinmiştir. Ancak bir ara Melikşah’ın öldürülmesi sonrasında saraydan kaçması gerekmiş ve el yazması da Sabbah tarafından kaçırılmıştır. Eserde, baş karakter olarak Ömer Hayyam gösterilip onun İslamiyet görüşlerinin ideal Müslümanlık olduğunu iddia eden yazar, yazarın Rubailer eserini okumayan bir okuyucuyu ikna etme yeteneğine sahiptir. Bununla birlikte, Ömer Hayyam’ın birçok alanda döneminin çok ilerisinde bilimsel teorilerinin olduğunu ve bilhassa geometri ve astroloji alanında çok ileri düzeyde bilgi sahibi olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir. Sonraki paragraflarda görüleceği üzere, yazarın tarif ettiği İslamiyet anlayışının, batının görmek istediği ve tahakküm kurmak istediği İslamiyet anlayışına dair de önemli ipuçları barındırdığı söylenebilir.
            Eserin ilk kısımları bin yıl öncesindeki İran’ı ve Türk devletlerinin geçtiği tarihi bir romanı konu almakta iken, ikinci kısmında ise, bu hikayeyi kaleme almış olan yine bir kurgusal karakterin bu bilgilere nasıl ulaştığına ilişkin kısım konu edilmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse, en başlarda Hasan Sabbah’ın da ölümünden sonra bazı İranlı suikastçıların elinde bulunan yazma, yazarı karakterize eden Bay Lesage tarafından aşık olduğu İranlı Prenses sayesinde incelenmiş ve aralarında geçen önemli bir aşk hikayesine de vesile olmayı başarmıştır. Ancak İran hükümetinin yıkım döneminde yaşanan olaylar nedeniyle yazma en son kaybolmuş olarak betimlenmiştir.
            Eserde, birçok medeniyete ve bunların dinamiklerine ilişkin gözlemler yapan yazarın en acımasız davrandığı medeniyet de yine beklendiği gibi Türk medeniyeti olmuştur. Bütün ırk ve inanıştan insanların Selçuklu devletinde buluşturulduğu yazar tarafından ifade edilse de, ülkeyi yöneten asıl insanların hiçbir zaman Türkler olmadığı iddia edilmiştir. Bu kimi zaman Melikşah’ın annesi Terken Hatun, kimi zaman da vezir ve İran asıllı Nizamülmülk tarafından yapılan bir görev gibi aksettirilmiştir. Kaldı ki, Abdülhamit dönemine ilişkin de birtakım bilgiler aktaran yazarın, padişahın gaddarlığı ve deliliği iddiaları dışında başka konulara değinmemesi, Türk devletlerine olan yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Birçok ırkın ve anlayışın hep birlikte yaşamasını tasarlayarak üç tane dünya hükümdarlığı meydana getiren bir medeniyetin yönetiminin yan figürler sayesinde ilerleyerek Türk hükümdarlarının etkinliğinin adeta yok gösterilmesine ilişkin yorumları ise, eserin okuyucularına bırakmak gerekmektedir.
             Türklere karşı olan bakışının yanında yazarın İran yani Pers medeniyetine ilişkin merakının hat safhada olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Kaldı ki, eserinde gerçekleştirdiği birtakım sosyolojik tespitlerin yine İran’ın Müslüman komşusu olan Türkiye için de günümüzde dahi geçerli olan hususlar olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir. Bu konuya ilişkin yazımın sonunda belirtilmiş olan linkten alıntılar bölümündeki unsurlar anlatımı perçinleştirecektir.
            Sonuç olarak eser, hem kurgusal yönüyle hem de sosyolojik tespitleriyle önemli bir yeni dönem romanlarından birisi olarak addedilmeyi kesinlikle hak etmektedir. Ancak tarihi bilgilerle kendisini zenginleştirmek isteyenler için bir kaynak olarak kullanılmasının hatalı olacağının da belirtilmesi gerekmektedir.
Eserin diğer alıntılarına ve 5 kriter üzerinden gerçekleştirilen detaylı değerlendirmesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 200’den fazla yazıdan oluşan blog sitemi inceleyebilirsiniz. ( https://www.kirmizicantaliavukat.net/post/semerkant-amin-maalouf   )
(*) : Köşe Yazımda bahsedilmiş olan hususlara ilişkin kısımlar:
SEMERKANT
Yazar: Amin Maalouf
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Baskı: 100. Baskı – Ocak 2022
kitaptan esinlenilerek düzenlenmiştir.

Bu yazı 148 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum