Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Sallanıyoruz!

24 Ocak 2020 - 12:55

Merkez üssü, Akhisar'ın Musalar köyü olan depremle sallandık. Geçen yıl 5,8 ile İstanbul'da meydana gelen deprem, herkesi tedirgin etmişti. Yaklaşık 4 ay sonra Akhisar'da yaşanan deprem, korkuları farklı bir boyuta taşıdı.
            5.4 şiddetindeki Akhisar depremini, Ege ve Marmara bölgesi yakın şiddette hissetti. Bu yüzden yankısı büyük oldu. Bu deprem hemen; olası İstanbul depremiyle ilgili soruları yeniden gündeme getirdi. Akhisar depremi, İstanbul depremini tetikler mi?
            Prof. Dr. Ahmet Ercan, Akhisar depremiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Akhisar- Manisa arasındaki gerilime dikkat çekti. Bu gerilimin, üstelik ciddi bir birikim sağladığına vurgu yaptı. Ercan'ın açıklamalarına göre, bu bölgede sadece kırıklar yok. Kırık demetleri var. Ve bu kırık demetleri harekete geçmiş durumda.
            Bu açıklamalara göre, önümüzdeki günlerde bu bölgede başka depremler olabilir.
            Akhisar'ın yanı başındayız. Depremi aşağı yukarı benzer şiddette Gördes'te yaşadık. Deprem esnasında kahvehaneler boşaldı. Halk sokaklara çıktı. Geceyi araçlarında geçiren aileler oldu.
            Ahmet Ercan'ın açıklamalarında bir ayrıntı dikkatimi çekti. Akhisar depreminin çok uzak yerlerde, benzer kuvvette hissedilmesinin sebebini açıkladı. Bu deprem, 'göçük' olarak ifade edilen bir deprem türüydü. Bu yüzden uzak yelerde de 5,4'e yakın şiddette yaşandı.
            Sallanınca, hep aynı sorular ve aynı kaygılar dile geliyor.
            Mesela Gördes'in deprem durumu ne?
            Önceki yıllarda Gördes'in deprem haritalarını yayınlamıştım. Bölgemizde yapılan jeolojik çalışmaları, kamuoyunun dikkatine sunmuştum. Gediz çukurundan başlayıp, Demirci, Alaşehir, Salihli, Kemal Paşa, Söke ve Didim'e uzanan önemli bir fay vardı. Bu fay; Ege Üniversitesinden bilim adamlarınca, 10 yıl çalışılmış bir faydı. Gördes ayağındaki çalışmaları, yakından takip etmiştim.
            Bunları en ince ayrıntılarına kadar yazdım.
            Akhisar depremiyle sallanınca, pek çok arkadaşım beni aradı. Meraklı sorular üst üste geldi.
            Gördes, iki ana fayın tam ortasında bulunuyor. Birisi yukarıda bahsettiğim Gediz başlangıcı olan fay. Bu fay, Çomaklı dağının 10km doğusundan geçiyor. Diğeri Körfezden başlayıp Bursa, Balıkesir, Savaştepe, Akhisar ve sonrasına uzanan bir fay var.
            Gördes, bu iki fay arasında. Ancak bir fay üzerinde değil.
            20 yıl önce, Gördes'te incelemeler yapan rahmetli Orhan hoca, bana şunları söylemişti: 'Gördes bir deprem fayının üzerinde değil. Bu yüzden deprem özelliğinden bahsedilmez. Ancak depremsi özelliği vardır.'
            Çünkü bölgedeki faylar çok yaşlıdır. Ortalama 35–40 milyon yıllık faylar bunlar. Bu faylar kırıla kırıla 'kafes örgüsü' meydana getirmiştir. Dolayısıyla bir depremde, kuvvet bu kafes örgüsünün tüm köşelerine yayılır ve şiddeti azaltır.
            Hâlbuki Kuzey Anadolu fayı, genç bir faydır. Ortalama 20–25 milyon yıllıktır. Bu fayın uzunluğu dikkate alındığında; bir yerindeki kırılma, fay boyunca büyük bir etki meydana getirir.
            Aslında hepsinden daha önemli olanı şu: Türkiye bir deprem kuşağının üzerindedir.
            Bu gerçeği kabul edip, buna göre hazırlıklı olmak gerekiyor. Ülke olarak bunu yapabiliyor muyuz? Bunca yaşanan acı tecrübeye rağmen, ne yazık ki başaramıyoruz. Toplumsal zaaflarımız var. Kültürel açmazlarımız var. Sosyo ekonomik çıkmazlarımız var.
            Her acı tecrübede yanıp kavruluyoruz. Bir zaman sonra, bildiğimizi okumaya devam ediyoruz.
            Depremde ölmek kader midir?
            En şiddetli depremleri yaşayan, Japonya gibi ülkelerde kader değildir. Çünkü yaşadığı toprağın bilimsel gerçeklerine göre hayat kurmuşlardır. Bina inşası hep deprem gerçeğine göredir.
            Bizde depremde ölmek; varlıklı insanların değil, fakir ve yoksul insanların kaderidir. Çünkü onların dünyasında deprem gerçeği yoktur. Başımı sokacak bir ev olsun da, nasıl olursa olsun düşüncesi vardır.
            Siyasetle düşünmeye, siyasetle kimlik bulmaya alışmış bir toplumda, deprem gerçeğini nasıl hayata geçireceğiz. İstanbul 5,8 ile sallandığında, ilk gündeme ne geldi? Toplanma alanları. Sonra baktık o alanlara, çoğu imara açılmış.
            Hâlbuki 20 yıl önce, Marmara depreminde on binlerce insanımızı kaybeden biz değil miydik?
            Yakın zamanda, büyük ilgi gören bir yazı kaleme almıştım. 'Fussilet 53 ve Deprem' başlıklı yazımda, Prof. Dr. İhsan Ketin hocadan bahsetmiştim. Jeolojinin babası olarak bilinen bu bilim insanı, Kuzey Anadolu fay hattını bulan ilk isimdi. Dünyada büyük yankı uyandırmıştı.
            Marmara bölgesine askeri ve sınaî tesisler yapılırken, özellikle Gölcük'e dikkat çekmişti. Bu bölgeye yapılan yatırımların, deprem hattının üzerinde olduğunu haykırmıştı. Siyasi yetkililere yalvararak uyarılarda bulunmuş ve fakat sonuç alamamıştı. 1999 depreminde Gölcük, kelimenin tam anlamıyla göl-cük olmuştu.
            İstanbul'da olası bir deprem bekleniyor. Ama o İstanbul için, bir kanal tartışmasının içindeyiz. İhsan Ketin hocanın kuşağından yetişen ilim insanlarının, ciddi itirazları var. Ve bu itirazların, bilimsel gerekçeleri var.
            Buna rağmen, Kanal İstanbul projesini hangi zeminde tartışıyor ve konuşuyoruz. Siyasi zeminde elbette.
            Demek ki bu yazgı değişmiyor.
            Sallanan, sadece yerin altı değil bizim için.
            Aklımız sallanıyor, ruhumuz sallanıyor, mantığımız sallanıyor. Hem de uzun zamandan beri.
            Peki, bu sallantının şiddeti ne?
            Ülke olarak yaşadığımız bunca acı tecrübeyi, gözümün önüne getiriyorum. Ne hüzündür ki bu sallantının şiddetine bir rakam koyamıyorum.

Bu yazı 1589 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum