Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Dine Zarar Verilir mi?

20 Ağustos 2019 - 20:51

Günümüzde sıkça kullanılan bir ifade dikkat çekiyor. Dini söylemlerde bulunanların, icraatlarındaki çelişkiler geniş kitleleri rahatsız ediyor. Hak ve hukuktan bahsedenlerin hukuksuzluk yapması, akla ve mantığa tamamen ters yorumların din adına meşrulaştırılması, dinin dünya menfaati haline getirilmesi gibi pek çok gelişme karşısında, ciddi bir şaşkınlık yaşanıyor.
            Şaşkınlığın ortak ifadesi şöyle gerçekleşiyor: Bunlar dine zarar veriyor.
            İnsan ve toplum dine zarar verebilir mi? Bu konuyu açmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim. Dine zarar veriyorlar ifadesi, aslında samimidir. Bir kaygının sonucudur ve tamamen vicdanidir.
            Ancak, bu ifade, asıl gerçeği yansıtmaz. Bunu anlatacağım. Zira hiç kimse dine zarar veremez.
            Çünkü dinin sahibi Allah'tır. Allah dinini, Nebileri ve onlarla birlikte gönderdiği kitapları vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. İlgili ayet şöyledir:
            'İnsanlar tek bir ümmet idi. Allah müjdeci ve uyarıcı Nebileri ve onlarla birlikte hak kitapları gönderdi.' (Bakara, 213)
            Allah her Nebiye kitap vermiş ve insanlığı sorumluluk altına sokmuştur. Dolayısıyla Âdem'den bugüne gönderilen din tektir. O dinin adı İslam'dır. Nitekim Kur'an'daki 'Allah indinde din İslam'dır' ayeti bu tarihi gerçekliğin ifadesidir.
            Nebiler ve kitaplar vasıtasıyla Allah, insanın nasıl inanması ve nasıl yaşaması gerektiğini bildirmiştir. Buna rağmen insan, çoğunlukla ilahi mesaja hep muhalefet etmiştir. Dinin içinde; dinden saparak ve dinden uzaklaşarak tercihini ortaya koymuştur.
            Allah'ın bu kadar çok Nebi ve onlarla birlikte kitap göndermesinin sebebi, insanın bu azgınlığı yüzündendir. Yoldan çıkan kavimler, yeni Nebi ve kitaplarla hep ikaz edilmiş, öncekilerin durumuna düşmemeleri hatırlatılmıştır.
            Netice itibarıyla; toplumların Allah'ın dinini tahrif etmeleri, ondan uzaklaşmaları ancak kendilerine zarar verir. Dinin kendisi asla zarar görmez. Muhammed Aleyhisselam son Nebidir. Tebliğ ettiği kitap son kitaptır.
            Yeni bir kitap ve yeni bir Nebi gelmeyeceğine göre, insanlığın işi daha zordur. Bu yüzden insanlık Kur'an'a sarılmak, onu anlamak ve yaşamak sorumluğu altındadır.
            Hüzünle söylemeliyim ki ümmet bugün itibarıyla; öncekilerin hatalarını, sapmalarını, tahrifatını devam ettiriyor. Şayet öyle olmasaydı, o masum ifade söyleniyor olmazdı: Dine zarar veriyorlar!!!
            Konuyu, Kur'an rehberliğinde açmak istiyorum.
            Allah dinini, fıtrat olarak açıklamıştır. Fıtrat, yaratılıştaki bütün kanun ve kurallardır. Çünkü Allah; her şeyi bir ölçüye göre yaratmış, yarattığı her şeye bir ölçü koymuştur. Bu yüzden varlık âleminin her bir kanunu, kuralı ve ölçüsü, O'nun ayetlerindendir. Buna Kâinat kitabı da denilir.
            Birde Nebileri vasıtasıyla indirdiği Kitaplar vardır. Kâinat kitabı, indirdiği kitaplarla ancak okunabilir. Peki, indirdiği kitaplar nasıl okunur? Elbette kâinat kitabıyla. İnsan bunu gerçekleştirebiliyor mu? Ne yazık ki çok azı bunu yapabiliyor.
            Şu ayet, bu gerçeği gösteriyor:
            'Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah'ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Sağlam din işte bu dindir. AMA İNSANLARIN ÇOĞU BUNU BİLMEZLER' (Rum,30)
            Allah dini konusunda, çok çarpıcı ayetlerle insanları uyarmıştır:
            'Onun dışında kulluk ettikleriniz, adını sizin ve atalarınızın koyduğu şeylerden başkası değildir. Allah o konuda kimseye bir yetki vermemiştir. Hüküm, Allah'ın hükmüdür. O, kendinden başkasına kul olmamanızı emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. ANCAK İNSANLARIN ÇOĞU BUNU BİLMEZLER' (Yusuf,40)
            Bu din Allah'ındır ve tektir. Nitekim Kur'an bu gerçeği şöyle bildiriyor:
            'Bu Kur'an, başkası tarafından uydurulup Allah'a mal edilmiş değildir. Ama kendinden öncekileri tasdik eden ve o Kitab'ı açıklayan, içinde şüpheye düşürecek hiçbir şey olmayan ve varlıkların sahibi tarafından indirilmiş olan Kitap'tır.' (Yunus,37)
            Allah'ın kitaptaki bilgisi hikmetidir. Bu hikmete ulaşmak için, indirdiği ayetleri birlikte okumak gerekir. Dolayısıyla dini anlamak ve yaşamak ilimle olur. Şu ayet ne kadar çarpıcıdır: 'Allah, düzenine uyanı hikmete ulaştırır. Kim hikmete ulaştırılırsa, çokça hayra ulaştırılmış olur. Böyle bir bilgiye SAĞLAM DURUŞLU OLANLAR ULAŞABİLİRLER.' (Bakara, 269)
            Rabbimiz bu konuda, şanlı Nebimizi uyarmış ve yol göstermiştir:
            'Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana O'nun vahyi (anlam kümeleri) tamamlanmazdan önce Kur'anla hüküm vermekte acele etme ve ‘Rabbim, benim ilmimi arttır' de.' (Ta Ha, 114)
            Dinin sahibi Allah'tır ve dinin açıklanmasını da bizzat kendisi üstlenmiştir. Bunu, başkalarına kul olmayalım, kendinden başkasına kulluk etmeyelim diye yapmıştır.  Ayet bu gerçeği apaçık ortaya koyuyor:
            'Elif, Lam, Ra. Bu ayetleri hâkim ve habir olan Allah tarafından muhkem kılınmış ve açıklanmış bir kitaptır. (Böyle olması) Allah'tan başkasına kulluk etmemeniz içindir. (De ki) Ben de O'nun tarafından size uyarı yapan ve müjde veren birisiyim.' (Hud, 1–2)
            Allah kitabını açıklıyor. Dikkat çeken bir ayrıntıyı vermek istiyorum. Allah kitabında her şeyi açık olarak anlatıyor. Dolayısıyla Kur'anda anlatılmayan bir konu yoktur. Ayete kulak verelim:
            'Biz bu Kitab'ı inidirdik ki; her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin, ona bağlananlara bir ikram ve müjde olsun.' (Nahl, 89)
            Bu gerçeklik, bir başka ayette şöyle bildirilmiştir:
            'Kitab'ı size açıklanmış olarak indiren O'dur.' (En'am, 114)
            SONUÇ: Dine zarar veriyorlar denilen vakıa, aslında dinden sapma ve tahrif etmedir. Bu sapma ve tahrifatın; yeni nesiller üzerinde olumsuz etki yapması sonucu, dine karşı mesafeli durum alınmasıdır. Neticede din örnekliktir. Olumsuz örnekler, aslını daima zedeler.
            Peki, bu duruma nasıl gelindi?
            Kur'an her şeyi açıklamaz, Kur'anda her şey yoktur denildi. Meseleler sonsuz, ayetler sınırlı denilerek, Kur'an'a sınır çizildi. Mesela; Muhammed Aleyhisselam, ayetlerin hepsini tebliği etmedi görüşü hâkim kılındı. Kitapta olmayanları Hz. Ali'ye söylediği iddia edildi. Böylece asırlarca farklı bir ekol ortaya çıktı. Sünnet kavramı, Kur'andan bağımsız söz ve fiiller haline getirildi. Sonunda Nebi Muhammed'in görev ve yetkisi aşındırılmış oldu.
            Kur'an da olmayan hükümler, Sünnet'te var denildi. Sünnette olmayanlar, İcma ve Kıyas ta arandı. Neticede dinin ve vahyin tek kaynağı olan Kur'an, bu şekilde tahrif edildi. Bu gün Kur'an ruhuyla tamamen ters düşen inanışlar, davranışlar, kabuller böyle oluştu.
            Peki, dine mi zarar verdiler. Elbette hayır.

Bu yazı 1499 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum