Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Su, Çapa, Kese Kağıdının Darası ve Cemiyetimizdeki Çürüme

18 Ekim 2025 - 15:46 - Güncelleme: 18 Ekim 2025 - 15:47

Son yıllarda hiçbirimiz su şişemizi yanımızdan ayırmıyoruz artık. Zaruri bir ihtiyaç haline geldi. Hatta musluk sularımızı içemeyip doğal kaynak sularını damacanayla alıp kullananlarımızın sayısı bir hayli arttı.
Ben, yarım litrelik suyun satış fiyatına ve fiyatlar arasındaki küçük ya da değersizmiş gibi görünen fahiş farklara dikkat çekip, vereceğim birkaç örnekle beraber tefessüh (“çürüme” anlamına gelen bu eski kelimemizi sevdim!) eden cemiyetimizin nereye gittiğini, nasıl bir fotoğraf verdiğimizi anlatmak istiyorum.
Yarım litrelik aynı marka suyu, zincir marketlerden 3,5-4 TL'den, köydeki bakkalımızdan 5 TL, şehir merkezindeki büfe, market vb. esnafımızdan 10 TL'ye alıyoruz. Marketler zararına satmadığına, köy bakkalı da kâr ettiğine göre diğerlerinin kazancı yüzde iki yüz gibi oranlara varıyor. "Zamanın ruhu"na ayak uyduran bazı ticaret erbabımız da suyu makûl fiyatla, 10 TL’nin altında satmak isteyen esnafımıza baskı yaparak cebimizden daha fazla para alıp, gelirimizin %48’ini alan %20'lik zenginler grubuna girmenin "savaşını" veriyor!
Su deyip geçmeyelim! Günde milyonlarca şişe satın alınıp içiliyor. Yarım litrelik suyun havalimanlarımızda 80-100 TL’den satıldığını da söylemeliyim.
"İşleyen demir ışıldar." ama yıpranır da. Merhum babamın yadigârı çapalarımı bu yaz fazla kullanınca ağızları aşındı. Her zaman götürdüğüm ustaya ait dükkânın yolunu tuttum. Meramımı anlattım. Sonra da kaç para vereceğimi -bir süre öncesine kadar bu tür işlerde fiyat sormaz, makul bir ücret alınacağını bilirdim- sordum. İyi ki sormuşum!
Kaç para istemiştir sizce? On dakikada ağızları bilenecek iki çapa için 300 TL istedi! Şaşırdım, canım sıkıldı. Verilen emek karşılığını bulursa, o kazanç bereketlenir. "Yenisi kaç lira?" diye sordum. "Tanesi 200 lira." cevabını aldım. Biletmekten vazgeçip çapalarımı geri vermesini istedim. Çapalarımı sararken, önce “200 TL'ye yapayım.”, -kararlığımı görünce- sonra da “100 TL'ye bileyeyim.” dedi ustamız. Son verdiği fiyat bana da makûl gelince çapalarımı bilettim.
Nedir bu tamahkârlık! Nedir bu ölçüsü-endazesi olmayan para sevdası! Basit bir çapa bilemeyi, neredeyse yeni bir çapa fiyatına yapmak nasıl bir iştir?  Nasıl bir düzeninin daha doğrusu nasıl bir düzensizliğin içindeyiz? Ne zamandan beri paranın önünde takla atar olduk?
Bendeniz sanat okulu mezunuyum. Sanatkâra, zanaatkâra, ustaya, işçiye, çiftçiye, el emeğine, alın terine hürmet ederim, saygı duyarım… Öyle büyüdüm, öyle büyütüldüm. Fiyatı fahiş değilse, köylümüzden, çiftçimizden, sanatkârımızdan aldığım ürünler için pazarlık etmem. Bilâkis onları tercih ederim... Biliyorum sizler de günlük hayatınızda bu örnekleri yaşıyorsunuz.
Bakkallar bir zamanlar sosyal hayatımızın vazgeçilmez parçası, mahallelerimizin mihenk taşı, yok zamanımızda güven kapımızdı. Yıllar evvel sosyal medyada görüp kaydettiğim “Bakkal amca” fotoğrafına her bakışımda huzur duyuyor, o vicdanın sesini dinliyor, sahip olduğu mütevazılık ile kanaatkârlığın önünde eğiliyorum!
Dükkânındaki terazinin bir kefesine boş kese kâğıdı ile gramlıkları diğer kefesine sattığı kese kâğıdındaki ürünü koyan, haram lokmayı, hak etmediği kazancı helâl saymayan, evlâd ü ıyaline yedirmeyen, “bakkal amca”yı her gördüğümde anlatamayacağım güzel hisler yaşıyorum... Bir de günümüze; baklava kutusunu da baklava fiyatına satanlara, bu tür alışverişlerde kutunun ya da ambalajının darasını almayanlara bakıyorum! Yani "dara" diye bir kavramı ve kıymeti hayatımızdan çıkaranlara, buradan elde edecekleri (!) kul hakkını kazanç hanelerine yazanlara bakıyorum!
Belâ ve musibetlerin içinden geçerken, bunları yaşarken, bırakın "ideali", "normal"imizi kaybettik. Normale dönmek için, önce ne ya da neler kaybettiğimizin farkına varmamız, sonra yapılması gerekenleri sıraya koyup hayata geçirmemiz lâzım…
Fakat herkes halinden memnun görünüyor...

Bu yazı 186 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum