Mühendislikte bir kural vardır: “Hata payı sıfıra yakın olmalı. Bakın sıfır olmalı demiyorum-diyemiyorum. Çünkü hiçbir şey kusursuz değildir…’’ Bir köprüde, bir uçakta, bir elektrik devresinde… Küçücük bir hata, büyük bir yıkımın başlangıcı olabilir. Bu yüzden biz, “kusursuzluğu” neredeyse kutsal bir kavram gibi görürüz. Ancak unuttuğumuz bir şey var: Mükemmellik, asla hata yapmamak değil; hatadan öğrenmeyi bilmektir.
Bugün bir laboratuvara, bir tasarım ofisine ya da bir üretim hattına girin. Herkesin gözünde aynı endişeyi göreceksiniz: Bir ölçü tutmadıysa, bir analiz sapma verdiyse ya da bir model çökmeye başladıysa panik başlar. Oysa tam da o an, bilimin en değerli anıdır. Çünkü her hata bir gerçeği fısıldar: Burada hâlâ öğrenilecek bir şey var.
Bir mühendis, hata yapmaktan değil, onu gizlemekten korkmalıdır. Çünkü ilerleme, “başarısızlık” dediğimiz şeyin gölgesinde filizlenir. Uçak kanatları daha hafif olduysa, önce kırıldığı için oldu. Motorlar daha verimli çalışıyorsa, önce yandıkları için oldu. Bir proje daha güvenliyse, önce bir yerlerde riskin farkına varıldığı içindir. Yani hatalar, sistemin düşmanı değil; gelişimin öğretmenidir.
Ne yazık ki modern dünya, insanı da aynı baskının içine sıkıştırdı. CV’lerimizde sadece başarılar var, LinkedIn profillerimizde sadece “perfect” kelimesi dönüyor. Sanki hata yapmadan öğrenmek mümkünmüş gibi. Ama mühendislik bize tam tersini öğretir:
Bir sistemin güvenilirliği, test edilmemiş mükemmellikte değil, defalarca sınanmış kusurlarda yatar.
Mükemmellik aslında bir hedef değil, bir yön duygusudur. Hiç ulaşamayacağımızı bilerek yürüdüğümüz bir yoldur ve bu yolun taşlarını, yaptığımız küçük hatalar döşer. Her yanlış ölçüm, her başarısız simülasyon, her “bu olmadı” anı… Bir sonraki adımın pusulasıdır aslında.
Belki de mühendislik, hayatın kendisinden pek farklı değildir. İkisi de hata yapmaktan korkanları değil, yanlışlarını analiz edip yeniden kuranları ödüllendirir. İşte tam da bu yüzden, bir gün işler planladığın gibi gitmezse şunu hatırla:
Mükemmelliğin yükünü taşımak zorunda değilsin.
Önemli olan, taşın altına elini koyup o yükü anlayabilmek.


YORUMLAR